Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Kemoterapi Gören Hastalar Beslenmenizde Bunlara Dikkat Edin!

image

Çağımızın önemli sağlık sorunlarından biri olan kanser, insan yaşamını biyolojik, psikolojik ve ekonomik açıdan tehdit eder. Tüm bu tehditlerin azaltılması veya ortadan kaldırılması amacıyla geçmişten günümüze farklı tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Tedavi yöntemlerinden biri olan kemoterapi ilaçları, kan dolaşımı ile vücuda dağılarak kanser hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasını engeller. Kemoterapi, bireyin durumuna göre tek başına veya ek tedavi ile birlikte uygulanır. Temel amaç, hastaları tedavi etmenin yanı sıra semptomları azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.

Kemoterapinin Beslenmeye Etkileri

Kanser hastalarının tedavilerini etkileyen ve destekleyen en önemli husus beslenmedir. Yetersiz ve kötü beslenmeyi ifade eden malnütrisyon durumu bireyin tedavi sürecini yavaşlatır ve ağır sonuçlara neden olabilir. Yetersiz beslenme, kanserli bireylerde görülen oldukça yaygın bir semptomdur ve hem tümörün varlığının hem de anti-kanser tedavilerinin bir sonucudur. Bu sebeple kanser hastalarında yetersiz beslenmenin erken teşhis edilmesi, düzenli olarak taranması ve ayrıntılı olarak değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Tüm bunlara rağmen yapılan araştırmalarda kanser hastalarının yalnızca %30`undan azı beslenme değerlendirmesi veya diyet uygulaması uygulamaktadır. Pek çok kanserli birey yetersiz beslenme, kemoterapi ilaçları ve tümör hücreleri faaliyetleri nedeniyle kasıtsız kilo kaybı ile karşılaşır. Bu duruma kanser kaşeksisi denir ve kaşeksinin derecesi tümörün yerleşimi, yaygınlığı ve hastalığın evresine bağlı olarak değişir. Teşhis sırasında hastaların yaklaşık %15`inde, başlangıç ağırlığının %10`undan fazla istemsiz kilo kaybı görülür.Aktif tedavi sırasında ve sonrasında doğru ve zamanında beslenme bakımı oldukça önem arz eder. Bu nedenle beslenme anti-kanser tedavilerine ek olarak, kanser yönetiminde merkezi bir rol oynar. Kanser kaşeksisini önlemesi ve hastanede yatış sürelerini kısaltması nedeniyle beslenme tedavileri göz ardı edilmemelidir.Beslenme tedavisi, erken tedavinin bir parçası olduğunda, kanser hastalarının malnütrisyon riskini ve genel durumunu iyileştirmeye yardımcıdır. İyileşme aşamasını en üst düzeye çıkarmak, ancak kanser tedavisi sürecinde kas kütlesi ve fonksiyonunu koruyarak ve istemsiz kilo kaybını önleyerek sağlanır.


Kemoterapi alan bireylerde günlük yaşamı sekteye uğratan birçok yan etki görülür. Bu yan etkiler kemoterapi ilaçlarına bağlı olarak değişmekle birlikte genellikle iştahsızlık, bulantı-kusma, halsizlik, ağrı, yorgunluk, ağızda tat değişiklikleri, saç dökülmesi ve anemi şeklindedir.Tüm bunların yanında anksiyete, depresyon ve cinsel problemler de görülebilir.Kemoterapi sürecinde diyet ve beslenme, bu yan etkiler bakımından zorlayıcı olmaktadır. Dolayısıyla hastaların ve sağlık profesyonellerinin süreci  iş birliği içinde yönetmesi oldukça önemlidir.Ağız içinde tükürük salgısının azalması ile birlikte tat ve koku değişiklikleri, yutma güçlüğü, ağız içi yaraları (mukozit) ve diş çürükleri ile karşılaşılır. Tat ve koku değişiklikleri kanserli hastalarda %45-80 oranında görülür ve özellikle sigara içmiş ve içmekte olan hastalarda ve baş-boyun kanseri hastalarında uygulanan kemoterapi rejimlerinden kaynaklanır. Kanser hastalarında tat değişiklikleri, beş temel tattan (tatlı, ekşi, tuzlu, acı, umami) bir veya daha fazlasının artan veya azalan duyarlılığı olarak kendini gösterir. Ayrıca belirli yiyecek ve kokuların değişen duyusal deneyimlerini de içerir. Kemoterapiye bağlı tat değişikliklerinin erken evrede ortaya çıktığı ve tedavi sürecinde aralıklı olarak gelip gittiği bildirilmiş olsa da kemoterapi boyunca sabit de kalabilir. Bu değişiklikler bireyin gıda tercihlerini etkileyerek besin alımını azaltmasına neden olur.Bulantı ve kusma, en ciddi ve rahatsız edici semptomlar arasında olup hastaların yaklaşık %38-80`inde görülür. Bulantı ve kusma sonucunda bireyde rol oynayabilecek risk faktörleri sıvı ve elektrolit dengesizliği, kilo kaybı, dehidratasyon (aşırı derecede sıvı kaybı durumu) ve malnütrisyondur. Tüm bu vücut dengesini etkileyen yan etkilerin kontrol altına alınması elbette mümkündür.

Kemoterapi Sürecinde Beslenme

Kemoterapi sürecinde beslenme tedavisinin doğru uygulanması bireyin istemsiz kilo kaybını önlemede, bulantı-kusmayı azaltmada ve ağız mukozasındaki hasarı en aza indirmeye yardımcıdır.

Bunların yanı sıra uygun beslenme tedavisi ile hastalığın seyri değiştirilebilmektedir.
  • Kemoterapi gören kanserli bireylerin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan birisi taze sebze ve meyvelerdir. Yıkanmamış çiğ sebze ve meyveler risk teşkil etmektedir. Bunun yanında küflü, kabuğu hasar görmüş ve direkt toprakla temas eden sebze ve meyvelerin tüketimi risklidir. İnce kabuklu meyveler (kivi, elma, şeftali vb.) önerilmemektedir; bunlar yerine kalın kabuklu meyveler (muz, portakal, mandalina vb.) tercih edilmelidir. Kuru meyveler, kuru meyve içeren tahıllar ve dondurulmuş yumuşak meyvelerin (ahududu, çilek vb.) tüketimi kanser hastaları için önerilmez. Komposto rahatlıkla tüketilebilir. Sebzelerin ise iyi pişmesi önemlidir.
  • Pastörize edilmiş süt ve ürünleri tüketilmeli; bakteriyel bulaşmaya açık pastörize olmayan süt ve ürünleri (sokak sütleri), ev yapımı yoğurtlar, açıkta satılan dondurmalar tercih edilmemelidir. Kefir ve benzeri probiyotik/prebiyotik içeren ürünlerin tüketimi kısıtlanmalıdır.
  • Küflü, otlu ve rokfor benzeri peynirler ile yumuşak ve olgunlaşmamış peynirlerin tüketilmemesine dikkat edilmelidir. Sert, pişmiş, paketlenmiş, işlenmiş (lor, süzme) peynirler tüketilebilir.
  • Çiğ veya çatlamış yumurta ile çiğ yumurtayla hazırlanan soslar (krema, mayonez vb.) fazlasıyla riskli konumdadır. Yumurtalar iyi pişirilmelidir.
  • Az pişmiş etler, sushi, sosis, salam, sucuk, kabuklu deniz ürünleri bağışıklığı olumsuz etkileyen mikroorganizmaları yüksek oranda içerdiğinden bu besinlerden kaçınılmalıdır. Et, tavuk ve balık iyi pişmiş olarak tüketilmeli; et tüketiminde zorlanma olduğunda hindi veya tavuk eti tercih edilmelidir. Balıkta koku ve tat iyileştirilmesinde defne yaprağı ve limon kullanılabilir. Bunun yanı sıra kekik, nane, biberiye ve fesleğenin onkolojik hastaların damak tatlarına daha uyumlu olduğu bildirilmiştir.
  • Hamburger gibi dışarıdan alınan ürünler ve açıkta hazırlanan mangal gibi yiyecekler de potansiyel risklere açık durumda olduğundan tüketilmemelidir.
  • Isıl işlem görmemiş kuruyemiş ve şarküteri ürünleri, bal, hazır çorba ve hazır bisküvilerin alımında kısıtlama yapılmalıdır. Kavrulmamış paketli kuruyemiş tüketilebilir.
  • Çoğunlukla dikkat edilmeyen diğer bir konu musluk, akarsu veya naturel su tüketimidir. Bunlar yerine şişe su tüketimi sağlanmalıdır. Vücut bağışıklığını etkileyebilecek mikroorganizmaların vücuda girişi kolaylaşacağından “doğal” adı altında sunulan her su kaynağı tercih edilmemelidir.
  • Sıcak yiyecek ve içecekler rahatsızlık verebileceği için oda sıcaklığında veya soğuk yiyecek ve içecekler tercih edilebilir. Aşırı tuzlu, tatlı, baharatlı ve yağlı gıdalardan kaçınılması konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Bu nedenle turşu, salamura, zeytin gibi aşırı tuzlu besinler, kızartma ürünlerinin tüketimine dikkat edilmelidir. 

Kemoterapi Sonrası Beslenme

Kemoterapi sonrası süreçte, vücut direncinin potansiyel risklere açık olduğu unutulmamalıdır. Beslenme tedavisinde uygulanan önemli noktalar çoğu zaman kemoterapi sonrasında da geçerlidir. Özellikle etkisi süren yan etkilerin neden olduğu rahatsızlıkların hafifletilmesinde uygulanabilecek yollar aranır. Örneğin midenin boş olması bulantı hissini tetikleyebileceğinden      hastaların küçük porsiyonlarda ve sık sık beslenmesi önerilir. Sıvıların öğün sırasında değil de öğün aralarında alması da bulantıyı engeller. Alınan sıvıların yavaş yavaş tüketilmesi sağlanır. Bu sebeple içecekler pipetle içilebilir. Tat değişikliği sonucu metal kaşıkların ağızda bıraktığı metalik tattan rahatsızlık duyan bireylerin plastik kaşık ve çatal kullanması önerilir. Sakız çiğnemek, buz parçaları emmek tükürük salgısını uyararak ağız içini nemlendirir ve duyulan ağrıyı dindirebilir.Öğün sonrası ağızda kalan tat, besin alımını ciddi şekilde etkilediğinden gargara yapılarak ağız temizliği sağlanabilir.Çiğneme ve yutma güçlüğü olduğu durumlarda, yiyecekler yumuşayıncaya kadar pişirilerek veya püre halinde tüketilebilir. Omlet ve muhallebi gibi yumuşak yiyecekler tercih edilebilir.

Uygulanabilecek Genel Öneriler
  • Tahta doğrama tahtaları gibi tahta araç-gereçler riskli olduğundan kullanılmamalıdır.
  • Dondurulan ürünler 24 saat içerisinde tüketilmeli veya taze alınıp pişirilmelidir.
  • Pişmiş besinler hemen tüketilmeli, artan yemekler tekrar ısıtılıp tüketilmemelidir.
  • Pişmiş yemeklere baharat eklenerek tüketilmemeli, baharat eklenecekse pişirme sırasında eklenmelidir.
  • Çiğ ve pişmiş besinler ayrı yerlerde saklanmalıdır.
  • Ağız hijyenine dikkat edilmeli, sigara ve alkolden uzak durulmalıdır.

Sonuç olarak tedavinin önemli bir kısmını oluşturan beslenme doğru bir şekilde yönetilirse, yan etkilerin başarıyla kontrol altına alınmasına, tümör karşıtı tedavinin etkinliğinin arttırılmasına ve bireylerin yaşam kalitelerinin yükselmesine büyük katkı sağlayacaktır. Beslenmenizi iyileştirmek, kanser tedavisinde daha iyi sonuçlara ulaşmanıza yardımcı olacaktır.

Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
Yukarı Kaydır
loading