Tıpta Serebrovasküler Olay (SVO) olarak tanımlanan inme, beyni besleyen damarlardan bir veya birkaçının tıkanması veya yırtılması sonucunda beynin belli bölgelerinin oksijensiz kalması ve buna bağlı olarak beyin hasarı gelişmesi şeklinde tanımlanır. İnmenin etkileri, beyinde hasarın meydana geldiği bölgeye bağlı olarak değişiklik gösterir. Bazı durumlarda yalnızca minimal kas kayıplarına yol açarken bazı tablolar acil müdahale gerektirir ve hatta yaşam kaybıyla sonuçlanabilir.
Hemipleji Nedir?
Hemipleji, inmeye bağlı olarak vücudun belli bir bölgesinde nörolojik ve fiziksel fonksiyon kaybı yaşanması şeklinde tanımlanır. Halk arasında tanım olarak inme ile karıştırılan bu durum, aslında inmenin sonucu olarak ortaya çıkan bir tablodur. İnmelerin büyük çoğunluğu kas kuvvetinde azalma ile seyreden nörolojik tablolarla sonuçlanır ve hemiplejiler de bu nörolojik tabloda en sık karşılaşılan sinir sistemi bulgusudur.
Hemipleji Belirtileri Nelerdir?
Hemiplejik hastada gözlenen bulgular beyinde hasarın meydana geldiği bölgeye göre değişiklik gösterir ancak en yaygın belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
- Genellikle hastalığın başlangıcında vücudun etkilenen bölgesindeki kaslarda spastisite olarak tanımlanan aşırı kasılma durumu gözlenir. Kolları etkileyen hemiplejilerde spastisite genellikle dirsekten bükülme şeklinde fleksiyon kasılması ile seyrederken bacaklarda daha çok diz ekleminin tersine doğru hareket isteği şeklinde açıklanabilen ekstansiyon kasılması görülür. Hastalığın bu hali sıklıkla spastik hemipleji şeklinde tanımlanır.
- Spastisitenin uzun süre devam etmesi kasın aşırı kasılmaya bağlı olarak sertleşmesi ile sonuçlanır ve bu durum rijidite olarak tanımlanır.
- Bazı tablolarda kasın uzun süre kasılı kalması sonucu diskinezi olarak adlandırılan istemsiz kas hareketleri meydana gelir.
- Kasların aşırı kasılmasına bağlı olarak tremor bulgusu gelişir ve ilgili kasta kontrol edilemeyen titremeler görülür.
- Hastalığın hemen her evresinde gözlenebilen bir diğer bulgu ise yürüme ve konuşma gibi kompleks eylemler sırasında koordinasyon kaybıdır ve bu durum tıpta ataksi olarak tanımlanır.
- Bazı tablolarda hemiplejinin meydana geldiği kas kuvvetini tamamen yitirir ve ilgili kasta paralizi meydana gelir.
- Bazı durumlarda ise hasta belli bir hareketi gerçekleştirecek kas yeterliliğine sahip olmasına rağmen o hareketi ortaya koyacak motor planlamayı yapamaz. Bu durum tıpta apraksi olarak tanımlanır.
Hemiplejik hasta tüm bu bulguların yanı sıra zihinsel, psikolojik ve psikososyal işlev bozukluğu gibi bulgular da gösterebilir. Hastalık genellikle ilerleyen yaşlarda meydana geldiği için özellikle tümör ve benzer durumlardan kaynaklanan ve yavaş ilerleyen hemipleji tablolarında bu belirtiler sıklıkla gözden kaçar.
Hemipleji Nedenleri Nelerdir?
Hemipleji, inme sonucunda ortaya çıkan bir tablo olduğu için inmeye neden olan durumlar aynı zamanda hemipleji nedenleri olarak sıralanabilir. Yaş, cinsiyet, ailede inme öyküsünün olması ve ırka bağlı genetik yatkınlık gibi değiştirilemeyen risk faktörlerinin yanı sıra günümüzde pek çok sistemik hastalık da beyin damarlarında tıkanıklık veya yırtılma gibi problemlere, dolayısıyla inmeye neden olabilir. İnme riskini artıran ve hemipleji tablosuna yol açan başlıca nedenler şunlardır:
Yaş: Dünyada inme öyküsü olan hastaların %75’i, 65 yaş üzerindedir. Dolayısıyla yaş, inme ile ilgili en önemli risk faktörü olarak tanımlanır. İnme gelişme riski, sağlıklı bireylerde dahi 55 yaşından sonraki her 10 yıl için iki kat artış gösterir. Bu nedenle herhangi bir sistemik hastalığı veya aile bazlı genetik yatkınlığı olmasa dahi 50’li yaşlardaki her birey için rutin nörolojik kontroller önerilir.
Kalp Hastalıkları: Kalp hastalığı, vücudun tüm damarlarında olduğu gibi beyin damarlarının yapısında da sertleşme, daralma, tıkanma gibi problemlere yol açabilir. Bu durum beyin damarlarında dolaşım bozukluğuna neden olur ve beyin hücrelerinin yeterince beslenememesi sonucu inme riskine artış gözlenir. Kalp hastalıkları içerisinde hemorajik (kanamaya bağlı) inme riskini en çok artıran ve tedavi edilebilir olan etken atriyal fibrilasyon adı verilen bir tür ritim bozukluğudur. Atriyal fibrilasyon, inme riskini yaklaşık 5 kat artırır ve 80 yaş üzerindeki bireylerde görülen her 4 inmeden 1’i ritim bozukluğuna bağlı olarak gelişir. Oral kan sulandırıcı kullanımı ile atriyal fibrilasyon kaynaklı inmelerin yaklaşık %70’inin önlenebileceği göz önünde bulundurulduğunda kalp hastalığı tanısı almış kişilerin rutin kardiyolojik kontrollerine devam etmesi nörolojik sağlık açısından da son derece önemlidir.
Diyabet: Diyabetes Mellitus (DM), arterlerde tıkanıklık riskini ve hipertansiyon, obezite, hiperlipidemi gibi diğer risk faktörlerine yatkınlığı artırır. Bu durumda inme riski erkeklerde 1.8 kat, kadınlarda ise 2.2 kat artış gösterir. (
Hipertansiyon: Beyin damarlarında pıhtı gelişmesi ve bunun sonucunda beyne giden kan akımının azalması veya tamamen durması iskemik inme olarak tanımlanır. Hipertansiyon varlığında iskemik inme riski 4 kat artar. İnmelerin yaklaşık %60’ı hipertansiyona bağlı olarak gelişir ve doğru uygulanan antihipertansif tedavi ile inme riskinin yaklaşık %40 azaldığı gözlenir.
Sigara Kullanımı: Sigara bağımlılığı vücudun tüm damar yapısını, dolaşım sistemini, akciğer dokusunu, kanın oksijen doygunluğunu, kısacası tüm vücut hücrelerinin işleyişini büyük oranda etkileyen zararlı bir alışkanlıktır. İnme riskini yaklaşık 2 kat artırır. Ancak sigaranın bırakılması ile birlikte inme riski hızla azalır ve 2-4 yıl içerisinde normale dönmesi mümkündür.
Hayvansal Gıda İçerikli Beslenme: Kişinin yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları tüm hastalıklarda olduğu gibi inme ve buna bağlı komplikasyonlar üzerinde de etkilidir. Bitkisel içerikli beslenmenin özellikle damar yapısını desteklediği, aynı zamanda obezite ve diyabet riskini azaltarak inme gibi ciddi rahatsızlıkların önüne geçtiği söylenebilir.
Yetersiz Fiziksel Aktivite: Yaş ile birlikte azalan fiziksel aktivite oranı, inme gibi çeşitli hastalıkların sıklığını büyük oranda artırır. Düzenli egzersiz kişiyi hem fiziksel hem de ruhsal yönden destekler ve SVO gibi damar hastalıklarının yanı sıra Alzheimer gibi ciddi psikiyatrik rahatsızlıkların görülme sıklığını azaltır.
Hemipleji Tanı Yöntemleri Nelerdir?
Hemipleji tanısı genellikle klinik muayene ile konur. İnme öyküsü olan hastanın vücut bölümlerinden bir kısmında spastisite ve buna bağlı kasılmalar, duyu motor işlevlerinde ve algılayış biçiminde bozulma belirtileri görülür. Ek olarak kontrol edilemeyen kas hareketleri, etkilenen bölge kaslarında titreme, yürüme ve konuşma gibi kompleks olayları gerçekleştirememe, kas sertliği ve buna bağlı vücut ağrıları gelişir. Bu gibi pek çok bulgu inme sonrası hemipleji varlığına işaret eder.
Hemipleji İyileşme Süreci Nasıl Planlanır?
İnme öyküsü olan hasta, acil sağlık müdahaleleri ile stabil hale getirildikten sonra detaylı nörolojik muayene yapılır ve her bir kas kütlesi ayrıntılı olarak değerlendirilir. Spastisite, rijidite, tremor, his kaybı gibi tüm bulgular göz önünde bulundurularak hemipleji gelişen vücut bölümleri tespit edilir. Bu doğrultuda bir tedavi programı oluşturulur. Hemiplejik hastalarda fizik tedavi ve rehabilitasyon girişimleri iyileşme sürecinin ilk basamağını oluşturur. Fizik tedavide amaç, normal eklem hareketlerinin sağlanması ve sürdürülmesi, kas fonksiyonlarının korunması için kas kuvvetinin ve koordinasyonunun maksimum düzeye getirilmesidir.
Bu evrede hasta mutlaka alanında uzman bir fizyoterapist ile işbirliği içerisinde olmalı ve hem klinikte hem de evde yapacağı egzersizler fizyoterapist tarafından hastaya özgü planlanmalıdır.
Hemipleji Rehabilitasyonu Nasıl Sağlanır?
Tüm hemipleji çeşitleri için birincil tedavi seçeneği, fizyoterapi uygulamaları ile kas gücünün mümkün olan en üst seviyeye getirilmesidir. Bu uygulamalar sırasında hasta, fiziksel ve nörolojik yönden değerlendirildiği kadar ruhsal, zihinsel ve psikososyal açılardan da ele alınmalı, fizik tedavi uygulamaları ile rehabilitasyon bakımı birbirinden ayrı düşünülmemelidir.
Akut rehabilitasyon evresinde hastanın tüm eklemleri için pasif hareket açıklığı egzersizi uygulanır. Sağlam taraf ekstremitenin güçlendirilmesine yönelik egzersizlerle birlikte hemiplejik kaslar için uygun fizik tedavi girişimleri planlanır. Akut evrede kasların durumuna uygun olarak pasif, aktif-yardımlı, aktif, aktif-dirençli ve progresif-dirençli egzersizlerle hemiplejik kaslar güçlendirilir ve kas kaybının önüne geçilir. Bu dönemde hastanın yatak içi oturma becerisi kazanması hedeflenir.
Rehabilitasyonun bir sonraki evresi kronik rehabilitasyon evresi olarak adlandırılır ve bu dönemde akut evre egzersizlerine devam edilirken hastanın günlük yaşam aktivitelerini kazanması hedeflenir. Öncelikle hastaya dönme veya yatakta ip yardımı ile doğrulma gibi egzersizler yaptırılır. Hastanın fizik tedavi aşaması klinik durumuna göre planlanır ve eğer klinik açıdan uygunsa diz kilitleme, ağırlık verme, ağırlığı aktarma, denge ve yürüyüş eğitimlerinden oluşan paralel bar aşamasına geçilir.
Hastaya uygun tedavi planının yapılabilmesi için hastanın mevcut hastalığı nasıl değerlendirdiği, günlük yaşam aktivitelerine ne ölçüde devam edebildiği, evde bakım ve tedavi desteği alıp almadığı, planlanan egzersizlere ne derece uyum sağladığı ve tedaviden ne gibi beklentileri olduğu bilinmelidir. Alanında uzman fizyoterapistler ve deneyimli rehabilitasyon merkezleri ile tüm bu sürecin bütüncül olarak ele alınması, doğru hemipleji tedavisi için kritik noktalardan biridir. Siz de inmenin sık rastlanan sonuçlarından biri olan hemiplejinin doğru tedavisi için alanında uzman nörologlara başvurabilir, deneyimli rehabilitasyon merkezlerini tercih edebilirsiniz.