Difteri (kuşpalazı), Corynebacterium diphtheriae adlı mikroorganizmanın neden olduğu özellikle boğaz ve burun mukozalarını etkileyen, en sık çocuklarda görülen ciddi bir bakteriyel enfeksiyondur.
Difteri ne demek, difteri belirtileri nelerdir ve difteri nasıl geçer gibi sorularınızın yanıtlarını yazının devamında bulabilirsiniz.
Difteri Nedir?
İlk kez 1826 yılında Pierre Bretonneau tarafından tanımlanan enfeksiyon, hastalığın seyrinde membran oluşumu gözlendiği için Yunanca ‘’deri/kaplama’’ anlamına gelen ‘’Diphtherie’’ adı verilmiştir. Difteriye neden olan mikroorganizma ilk kez 1884’te Loeffler tarafından kültürlerde üretilmiş, birkaç yıl içerisinde mikroorganizmanın ürettiği toksine yanıt olarak tedavide kullanılmak üzere antitoksin geliştirilmiştir.
16. yy’dan 20. yy’a kadar birçok Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde difteri nedeniyle epidemiler yaşanmış, vakalar sonucu binlerce kişi hayatını kaybetmiştir. 1980 lere gelindiğinde etkinliğini iyice azaltan difteri, tüm zamanların en düşük vaka sayısına ulaşarak Avrupa’da sadece 683 kişide görülmüştür. 1982-1985 ve 1990-1995 yılları arasında eski Sovyetler Cumhuriyetleri’nde 2 epidemi yaşanmıştır. Salgından 150.000’den fazla kişi etkilenmiştir.
Difteri, nadir görülen fakat kolay bulaşan bir hastalıktır. Muayene sırasında hekimlerin aklına difteri olasılığının gelmemesi hastalığın tedavisini geciktirmekte ve yayılmasına neden olmaktadır. Ülkemizde ise 1985 yılında başlatılan ‘’Türkiye Aşı Kampanyası’’ çerçevesinde aşılanma oranları arttırılarak difteri ile etkin bir mücadele sağlanmıştır. Çocukluk dönemlerinden itibaren yapılan aşılar sonuçlarını vermiş ve 2011 yılındaki bir difteri vakası dışında 2002 yılından itibaren Türkiye’de difteri vakası görülmemiştir.
Difteri Neden Olur?
Difteri hastalığı (kuşpalazı), corynebacterium diphtheriae adlı bakterinin ürettiği bir toksin sonucu meydana gelir. Ürettiği toksin hücre içine kolayca girebilen bir proteindir. Bu toksinin tek bir molekülü birkaç saat içerisinde protein sentezini durdurarak hücre ölümüne neden olabilir. 0,1 µg/kg kadar küçük dozları ise eğer bir canlının duyarlılığı söz konusu ise bu canlıyı öldürebilir. Bakteriler en çok burnu ve boğazı enfekte eder. Boğaz ve burun mukozasına yerleşen bakteri salgıladığı toksin ile kan dolaşımına yayılır. Boğaz ve burun içerisinde gri zarımsı bir yapı meydana getirir. Kanın pıhtılaşmasını sağlayan trombosit sayısının azalmasına neden olur. İdrarda atılan protein miktarında anormal bir artış görülür. Temas ve hava yoluyla bulaşabilen difteri, ilerleyen olgularda dokular ve sinirleri etkileyerek nekroza da neden olabilir. Miyokardit, felç, böbrek yetmezliği gibi yaşamı tehdit eden komplikasyonlara yol açabilir.
Difterinin Belirtileri Nelerdir?
Difterinin en görünür ve yaygın belirtileri şunlardır:
- Boğaz ve bademciklerdeki gri beyaz membran görüntüsü
- Ateş
- Titreme
- Boyunda şişmiş bezler
- Öksürük
- Salya akması
- Hapşırma
- Tıkanıklık
- Burun akması
- Boğaz ağrısı
- Şişmiş bezler
- Baş ağrısı
- Vücut ağrıları
- İştah kaybı
- Genel bir huzursuzluk ve rahatsızlık hissi
Difteri belirtileri genellikle enfeksiyonun ortaya çıkmasından sonraki 2-5 gün içinde ortaya çıkar. Başlangıçta soğuk algınlığı gibi hafif boğaz ağrısı ve düşük ateş görülebilir. Birkaç gün sonra halsizlik, yorgunluk, boğaz ağrısı, burun akıntısı, yüksek ateş şeklinde bir klinik tablo görülür. Difterinin en karakteristik belirtisi, boğazda gri veya beyaz, düz, kalın bir membran oluşturmasıdır. Bu membran, her iki tonsilde veya bir tonsil üzerinde küçük bir leke gibi bulunabilir. Membranda zaman zaman kanamalar meydana gelebilir. Kanama olan hastalarda normalde beyaz-gri olan membran koyu kırmızı-siyah renkte görülür. Kanama nedeniyle lokal belirtilerin yanında genel toksemi hali ortaya çıkabilir. Ateş yükselirken, genişleyen membran solunum yolunu tıkar. Ses kısıklığı ve nefes darlığı yaşanmaya başlanır.
Enfeksiyon ilerledikçe ek belirtiler de ortaya çıkabilir:- Zorluk solunum ve yutma
- Mide bulantısı
- Kusma
- Görme problemleri
- Konuşma bozukluğu
- Soluk ve soğuk cilt,
- Aşırı terleme
- Hızlı kalp atışı
- Şok belirtileri
- Yumuşak damak felci
- Akut kalp yetmezliği
Nadiren de olsa difteri, bacaklarda, ellerde iltihaplı kabarcıklar veya çevresi kırmızı ağrılı ülser görünümünde yaralar şeklinde ciltte de görülebilir.
Difteri Nasıl Bulaşır?
Halk arasında ‘’kuşpalazı hastalığı’’ olarak bilinen difteri, kişiden kişiye solunum yoluyla ya da deri lezyonları ile doğrudan temas ile kolaylıkla bulaşabilir. Enfekte kişinin hapşırması veya öksürmesi sonucu damlacık enfeksiyonu denilen yola sağlıklı bireye difteri bulaşabilir. Bakteriler hasta bireyin kullandığı fincan kalem, mendil, gibi kişisel eşyalarına doğrudan temas edilmesi ile de yayılır. Hastanın şikayetleri ortadan kalksa bile bakterin bulaşma riski bakteri vücuda alındıktan 6 hafta sonrasına kadar devam eder. Bu nedenle, bulaşı önlemek için tam iyileşme hali görülse de belirtilen süre içerisinde yakın veya doğrudan temastan kaçınmak gerekir.
Difteri Tedavisi Nasıl Uygulanır?
Difteri tedavisinde, öncelikli hedef bakterinin yayılmasını önlemektir. Bakterinin bulunduğu bölgeden uzaklaşması ve etkinliğini kaybetmesi için antibiyotik tedavisi uygulanır. Eritromisin veya penisilin gibi antibiyotiklerle uygulanan tedavi genellikle 2-3 hafta sürer. Şiddetli seyreden vakalarda antitoksin enjeksiyonu uygulanabilir. Difteri antitoksini atlardan üretilen bir serumdur. Antitoksin serbest dolaşan toksinleri yakalayarak etkisiz hale getirir. Uygulanacak antitoksinin dozu ve süresi hastalığın seyrine ve süresine, membranın yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak değişir. Solunum yoluyla hızla bulaşabilen difteride enfekte kişi ile temasta bulunan kişi veya kişilerin de antibiyotik almaları gerekebilir. Ciltte görülen difterilerin tedavisinde ise difteri tedavisine ek olarak enfeksiyon riskini azaltmak için yaraların iyice temizlenmesi gerekir. Yara temizliğini yapan kişilerin de doğrudan temastan kaçınmaları oldukça önemlidir. Tedavi sırasında doktorunuz, enfeksiyonu başkalarına bulaştırmamanız için hastanede kalmanızı isteyebilir.
Difteri Nasıl Teşhis Edilir?
Kişinin şikayetleri doğrultusunda yapılan fiziki muayenede karakteristik membran görüntüsü difteri tanısı için yeterlidir. Membran yapısının görülmediği şüpheli vakalarda tedaviye hemen başlanır. Kesin tanı için boğaz veya ciltteki yaralardan alınan sürüntü örneklerin kültürde üretilir. Laboratuvardan gelen test sonuçları ile hastalığın tanısı konulur.
Difteri Aşısı Nedir?
Bir hastalığa karşı koruma sağlamak tedavi etmekten her zaman daha önemlidir. Bu ilke doğrultusunda koruyucu hekimliğin en önemli aracı aşıdır. Difteri, aşı ile önlenebilen hastalıklardan biridir. Ülkemizde difteri aşısı 1937 yılında tek doz uygulanarak yapılmış ve son derece etkili sonuçlar elde edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, Genişletilmiş Bağışıklama Programı’nı ilk olarak 1974 yılında difteri, boğmaca, tetanoz, kızamık ve tüberküloz hastalıklarına karşı aşı uygulamaya başlamıştır. Ülkemizde 1970’lerde karma aşı (difteri-boğmaca-tetanoz aşısı) uygulanmaktadır. 2008 yılından itibaren ise difteri aşısı 5’li karma aşı (DaBT-İPA-Hib) olarak yeni doğan aşı takviminde 2,4,6, ve 18. aylarda uygulanır. Difteri aşısının koruyucu etkinliğin klinik bulgularda %97 olarak belirlenmiştir. Koruyuculuğu yaklaşık 10 yıl süren difteri-tetanoz aşılarının, 10 yılda bir ya da riskli coğrafyalara seyahat halinde tekrarlanması gerekir.
Aşı içeriğine karşı alerjik reaksiyon öyküsü olan kişilere difteri aşısı yapılmaz. Hamileler de ise aşının yapılmasına bir engel bulunmamaktadır.
Güvenli ve hastalığa karşı son derece etkili olan difteri aşısının nadiren yan etkileri görülebilir. En sık rastlanan yan etkilerinin başında bölgesel reaksiyonlar yer almaktadır. Aşı uygulanan bölgede hassasiyet, deri döküntüsü, deride sertleşme ve kızarıklık görülebilir. Sık olmamakla birlikte bazı kişilerde ateşte gözlemlenmiştir. Aşının sonrası ortaya çıkan yan etkiler tedavi gerektirmeden iyileşir.
Son yıllarda aşılanma ile dünyada oldukça nadir rastlanan difteri, sosyo ekonomik olarak gelişmemiş ve toplumda aşılanmanın yeterli gerçekleşmediği ülkelerde halen görülebilmektedir. Bu ülkelere yapılan seyahat veya şüpheli kişilerle temas durumunda ortaya çıkan belirtiler varsa, ihmal edilmeden doktora başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.