Görme kalitesinin düşmesi ve renk doygunluğunun azalması gibi belirtilere yol açan katarakt, kişinin hayat kalitesini oldukça düşüren bir sağlık problemidir. Göz merceğinin matlaşması olarak tanımlanabilen bu göz hastalığında, göz merceğinin ön kısmında bulunan boşluk, göz sıvısı ile dolar.
Katarakt Nedir?
Gözün renkli kısmı iris olarak tanımlanır. Lens ya da diğer adıyla mercek ise irisin arka katmanında bulunur. Göz içine giren ışığı ayarlayarak odaklanan lens, retina olarak bilinen ışığa ve renge duyarlı hücre ve sinir liflerinin bulunduğu tabakada net ve doğal renklere sahip görüntülerin üretilmesini sağlar.
Göz, zamandan en fazla etkilenen organlar arasında yer alır, farklı bir deyişle kişi yaşlandıkça tüm vücutta oluşan değişimlerden en fazla göz etkilenir. Yaşa bağlı olarak göz merceğinde matlaşma ve sertleşme oluşur. Lensin esnekliğini kaybetmesine de neden olan bu durumda damar ve sinir bulunmayan lensin üzerinde sarı ve kahverengi tonlarda renklenmeler oluşur.
Merceğin matlaşmasına ya da farklı bir deyişle bulanıklaşmasına bağlı olarak ışık, retina üzerine yeterince giremez. Bunun sonucunda kişinin görüş netliği ve gördüğü renklerin doygunluğu azalır. Her iki gözde de oluşabilen katarakt hastalığında genellikle gözlerden biri diğerine göre daha fazla etkilenir. %90 oranında yaşlılık kaynaklı olarak oluşan katarakt, bazı göz hastalıkları, sistemik hastalıklar, travmalar ve ilaç kullanımına bağlı olarak da görülebilir.
İleri yaşlarda oldukça sık görülen katarakt, yaklaşık 55 ila 60 yaş aralığında ortaya çıkmaya başlar. Lens üzerinde belli belirsiz matlaşma ve sertleşmeyle başlayan bu durum; kişinin görüş kalitesinde azalma, renkleri eskisi kadar canlı görememe, yoğun ışıktan rahatsız olma gibi belirtilere yol açar.
Yaş ilerledikçe lensin ağırlığı ve kalınlığı da değişir. Lensin etrafında yeni bir tabaka oluşmaya başlar. Lensin sıkışmasına yol açan bu durum, lensin üzerinde kirli sarı, kahverengi tonlarında lekelenmelere de yol açar. Halk arasında aksu ya da göz perdesi olarak da bilinen katarakt, diyabet başta olmak üzere göz yaralanması, sistemik hastalıklar, uyuşturucu madde kullanımı gibi nedenlerden dolayı da oluşabilir.
Katarakt Çeşitleri Nelerdir?
Katarakt, dört farklı grupta sınıflandırılır:
- Yaşlılığa Bağlı Katarakt: Toplumda en fazla görülen tür olan ve yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan bu katarakt tipinde şikayetler, yaşın ilerlemesiyle artış gösterir. 50 ila 59 yaş aralığındaki kişilerin yaklaşık olarak %50'sinde, 80 yaş ve üzerindeki kişilerin ise hemen hepsinde hafif şiddette de olsa katarakt görülür.
- Konjenital (Doğumsal) Katarakt: Yenidoğanlarda görülen bu katarakt türü, bebeklerin göz bebeği renklerinin farklı olması veya şaşılık şeklinde görülür. Eğer konjenital katarakt bebeğin görüşünü etkiliyorsa hızla ameliyat edilmelidir. Konjenital katarakt ameliyatlarında gözün fiziksel gelişimi tamamlanmadığı için lens implantasyonu yapılmaz.
- Sekonder Katarakt: Önceden katarakt operasyonu geçirmiş kişilerde görülen sekonder katarakt, lensin arkasında bulunan kapsülün işlevini yitirmesinde kaynaklanır. Çoğunlukla cerrahi komplikasyondan kaynaklanan bu durum diyabet, üveit ve romatizmal hastalıklara bağlı olarak da görülebilir.
- Travmatik Katarakt: Göz travmalarına bağlı olarak oluşan travmatik katarak, çoğunlukla delici nitelikte sivri objelerin göze batmasıyla oluşur.
Katarakt Neden Olur?
İrisin arka kısmında yer alan lens, kristalin adlı proteinlerinden oluşur. Kristalin proteinlerinde oluşan kimyasal değişimler ve proteinlerin parçalanmasına (Proteolitik ayrışma) bağlı olarak göz merceğinin ön kısmında protein parçaları birikir. Göz sıvısının birikimi olarak da tanımlanabilen bu durumda lens yüzeyinde matlaşma oluşur. Matlaşmaya bağlı olarak ışık kaynağından göze ulaşan ışık miktarı azalır. Bu da retinaya yeterince ışık ve renk düşmemesine neden olarak kişide görme problemlerine yol açar. Katarakt hastalığında gözde kızarıklık, sulanma ya da ağrı gibi belirtiler görülmez.
Katarakt Belirtileri Nelerdir?
Yenidoğan bebeklerde görülen konjenital katarakt belirtileri, göz bebeklerinin farklı renkte olması ve/veya şaşılık varlığı ile karakterizedir. Büyük çoğunlukla yaşın ilerlemesine bağlı olarak görülen katarakt ise başlangıç döneminde hissedilebilir bir belirti göstermez. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte mercekte oluşan buğulanma ya da farklı bir deyişle matlaşma artmaya başlar. Dışarıdan da fark edilebilen katarakt varlığında kişinin göz merceğinde kirli sarı veya kahverengi tonlarında leke görülür.
Kişinin görüş netliğinin bozulmasına, görüşün bulanık, puslu bir hâl almasına neden olan bu durum bazı vakalarda kişinin net göremediği bölgelerde lekeler görmesine de yol açabilir. Renk doygunluğunun azalmasıyla da karakterize olan katarakt varlığında kişinin görüşündeki renkler daha solgun ve daha az keskindir. Alaca karanlıkta ve zifiri karanlıkta arabaların farı ya da sokak lambası gibi güçlü ışık kaynaklarının etrafında haleler görülebilir.
Diğer katarakt belirtileri şu şekilde sıralanabilir:- Uzak ve yakın görüşte bozulma,
- Işığa karşı hassasiyet,
- Derinlik algısının bozulması,
- Çift görme,
- Gece görüşünün bozulması,
- Işığın dağınık görülmesi,
- Ana ve ara renklerin soluklaşması,
- Renkleri seçememe,
- Araç kullanımının güçleşmesi,
- Okumanın zorlaşması,
- Gözlük numaralarının sık değişmesi,
- Gözlük ihtiyacının artması ya da azalması,
- Göz yorgunluğu,
- Baş ağrısı.
Katarak Tedavisi Nasıl Yapılır?
Katarakt çoğunlukla yaşlılıkla ilişkilendirilse de gençlerde de görülebilir. Diyabet gibi bazı sistemik hastalıklar başta olmak üzere yüksek miyopi, yüksek tansiyon, kortizon içeren ilaçların uzun süre ile kullanımı, güneş ışınlarına uzun süre maruz kalmak, alkol ve sigara kullanımı, obezite ve kolesterolün dengelenmesi için kullanılan bazı ilaçlar katarakt oluşma riskini artıran etkenler arasında yer alır.
Rutin göz kontrolleri sırasında erken dönemde saptanabilen katarakt, başlangıç döneminde kişide rahatsızlığa yol açmasa da tedavi edilebilir. Katarakt için ilaçlı tedavi yöntemi bulunmaz. Tek tedavi yöntemi ameliyattır. İğnesiz ve ağrısız şekilde gerçekleştirilen katarakt ameliyatından yaklaşık bir saat önce hastanın gözüne göz damlası damlatılır. Göz bebeğinin büyümesini sağlayan bu damla sayesinde operasyon daha kolay bir şekilde yapılır.
Günümüzde fakoemülsifikasyon (FAKO) cerrahisi ile yapılan ameliyatlar halk arasında lazer operasyonu olarak bilinir. Ultrasonik bir el aygıtı ile görme kusuruna yol açan mercek parçalanır ve ardından bu parçalar aspire edilerek gözden uzaklaştırılır. Daha sonra göze yapay monofokal ya da multifokal lens yerleştirilerek operasyon tamamlanır.
Katarakt ameliyatı sayesinde uzak ve yakın görme kusurları da giderilir. Yaklaşık yarım saat süren katarakt ameliyatının ardından 3-4 hafta göz damlası kullanımı önerilerek kişi taburcu edilir. Operasyonun ertesi gününde kişi kontrole çağrılarak gözün durumu incelenir. Hastanın operasyon sonrasında belirli bir diyet takip etmesi gerekmez. Gözün ovuşturulmaması, kişinin dumanlı, tozlu, kirli ve rüzgârlı alanlarda bulunmaması son derece önemlidir.
Ameliyattan sonraki ilk bir hafta boyunca göze su ve sabun kaçırılmaması gerekir. Dış ortamlarda güneş gözlüğü takılması, göz çevresine krem benzeri kozmetik ürünlerin sürülmemesi önem taşır. Ameliyat sonrasında göz damlası kullanımına bağlı olarak hafif şiddette bulanık görüş şikayeti oluşabilir. Ancak bu yakınma operasyonu takip eden ikinci ya da üçüncü günden itibaren tamamen ortadan kalkar. Başarıyla tamamlanan katarakt ameliyatından sonra kişide tekrar katarakt gelişme olasılığı son derece düşüktür.