Halk arasında “omurga romatizması” olarak bilinen Ankilozan Spondilit (AS) iltihaplı bir romatizma hastalığıdır. Genellikle ergenlik ve erken erişkinlikte ortaya çıkan ilerleyici, ağrılı, en sık omurgayı tutan kronik bir hastalıktır. Hastalığın ileri döneminde omurgada öne doğru bükülür ve omurga aralıkları birleşir. Ağrı şiddetlenir. Omurganın alt ucu ile leğen kemiği arasındaki eklemleri, omurgayı, kemiklere yapışan kas uçlarını ve bağları, göğüs kafesi, omuz ve kalça olmak üzere diğer eklemleri de etkileyebilir. Ankilozan spondilit hastalarının hastalığa bağlı şikayetlerine ek olarak uzun dönemde yaşam kalitesinde düşüş, sosyal hayat ve iş yaşamına devam edememe gibi işlevsellikle ilişkili problemleri de gelişir.
Ankilozan Spondilit'in Belirtileri Nelerdir?
AS'nin belirtileri sıklıkla geç ergenlik dönemde ya da erken erişkinlikte başlar. 40 yaşından sonra başlangıç nadirdir. Çocukluk çağında da başlayabilir. Erkeklerde daha sık görülür. Sistemik bir hastalık olması nedeniyle kas-iskelet sistemi dışında diğer organlarda da tutulum görülebilir.
Ankilozan spondilit hastalığının tanı kriterleri;
- 40 yaşından önce başlayan,
- üç aydan uzun süren,
- istirahatle belirginleşen ve hareketle azalan,
- bel, kalça, sırt-boyun ağrıları ve tutukluğu,
- gece yarısında uykudan uyandıran kalça ağrısı,
- 30 dakikadan uzun süren sabah tutukluğudur.
AS’de Kas-İskelet Sistemi Dışı Tutulumlar Nelerdir?
AS kas iskelet sisteminin inflamatuvar bir hastalığı olarak bilinse de diğer organ sistemlerinde de tutulum yapabilir. Bunlar arasında en sık görülenler:
- Göz: Gözün üvea tabakasının ön bölümünde anterior üveit denilen, tekrarlayan iltihabi ataklar yapabilir.
- Kalp: Vücudun en geniş atardamarı olan aortun iltihaplanması sonrası aort genişleyebilir. Bu da aort kapağının şeklini bozarak fonksiyon bozukluğuna yol açabilir. Daha nadir olarak kalp zarı iltihabı ve ritim bozuklukları görülebilir.
- Akciğer: AS hastalarının bir kısmında göğüs kafesi ve omurga tutulumuna bağlı olarak akciğerin nefes alma esnasında genişlemesi kısıtlanabilir. Ayrıca akciğerin kendisinde üst kısımlarda fibrozis dediğimiz sertleşme ve doku kaybı gelişebilir. Böylece akciğer kapasitesinde azalma ve solunum fonksiyon bozukluğu görülebilir.
- Böbrekler: AS'nin ileri dönemlerinde amiloid denilen bir proteinin böbreklerde birikimine bağlı olarak böbrek fonksiyon bozukluğu gelişebilir.
- Bağırsak: Bağırsakta nadiren ülserler gelişebilir. Çoğu zaman bu ülserler belirti vermezler.
- Sinir Sistemi: AS'li hastalarda omurgada iltihaba ikincil gelişen kemik erimesine (osteoporoz) bağlı olarak, omurlarda çökme kırıkları ve kamburlaşma olabilir. Geç dönemde ise yeni kemik oluşumları, kanal darlıkları gelişebilir. Bunlara bağlı olarak omurilik ve omurilikten çıkan sinirlere olan baskılar nedeniyle, tutulum yerine göre nörolojik yakınma ve bulgular gelişebilir.
AS Tanısı Nasıl Konulur?
Hastalık sinsi seyirlidir ve sabah tutukluğu gelişene kadar hastaların belirgin şikayetleri yoktur.
Hastalar genellikle sabah tutukluğu ve hareket kısıtlılıkları şikayeti ile hekime başvurur. Bu şikayetlerle başvuran genç erişkin erkek hastalarda ankilozan spondilit hastalığı ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
AS hastalığı genetik geçiş gösterdiği için hastanın aile öyküsü, hastalık öyküsü ve hastalığa özgü hareket aralığını değerlendiren testleri içeren fizik muayenesi yapılır. AS tanı kriterlerini sağlayanlara klinik tanı konur.
Fizik muayene sonrasında istenen laboratuvar testlerinden HLA-B27 ve sakroiliak eklem grafisi sonuçları kesin tanı koydurucudur. Bazı hastalarda manyetik rezonans görüntüleme ile eklem aralıkları daha detaylı değerlendirilebilir.
AS Nasıl Tedavi Edilir?
AS'nin kesin tedavisi yoktur. Tedavinin amacı ağrı ve tutukluğu gidermek, uzun dönemde gelişebilecek kalıcı sakatlıkları ve bununla ilişkili istenmeyen etkileri engellemek ya da yavaşlatmak ve diğer sistemik tutulumları gidermektir.
İlaç tedavileri: Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ) en sık kullanılan ilaçlardır. NSAİİ’ler erken ve hafif hastalarda tek başına yeterli olabilir.
Omurga dışı eklem tutulumunun olduğu hastalarda ikinci basamak tedaviler olan sülfasalazin ve metotreksat faydalı olabilir. Bölgesel kortikosteroid iğnesi seçilmiş hastalara yapılabilmektedir.
Anti-tümör nekroz faktör tedavileri (anti-TNF tedaviler) NSAİİ’ler ve diğer tedavilerin yeterli olmadığı ya da kullanılamadığı hastalarda önemli yeri olan, hastaların belirgin fayda görebildikleri ilaçlardır. Bu tedavilerin damardan ya da cilt altından uygulanan formları bulunmaktadır. Tedaviler, uygun hastalarda gerekli tedbirler ve yakın hekim takibiyle verilmelidir.
İltihaba ikincil gelişen osteoporoz tedavisinde bifosfonat ve diğer osteoporoz tedavileri düşünülebilir.
Fizyoterapi (Fizik Tedavi): Günlük egzersizler, iyi duruşun korunması, göğüs kafesi esnemesinin sürdürülebilmesi ve gelişebilecek sakatlıkları en aza indirmek için çok önemlidir.
Akciğerlerin genişleme kapasitesini koruduğu için egzersiz programı içinde yüzme mutlaka yer almalıdır. Pilates gibi esneme egzersizleri eklem aralıklarının hareketliliğini korumaya yardımcıdır. Hastalığın göğüs kafesi ve akciğerler üzerindeki potansiyel riskleri de göz önüne alınarak sigara içilmemelidir.
Kemik Sağlığını Korumak İçin Beslenme: AS için tanımlanmış özel bir diyet bulunmamakla birlikte uzun dönemde ortaya çıkabilecek problemleri önleyici beslenme yaşam kalitesinin yüksek tutulmasını sağlar.
Kalsiyumdan zengin beslenmeye önem verilmelidir. 18-50 yaş arası kadın ve erkeklerin günlük kalsiyum alımı 1000 mg olmalıdır. Kalsiyum emiliminin yeterli olabilmesi için D vitaminine ihtiyaç vardır. Güneşlenerek veya vitamin D eksikliği varsa yerine koyarak vücutta yeterli D vitamini deposunun bulunması sağlanmalıdır.
Kalsiyum ve kemik kaybını hızlandırdığı için alkol ve kafeinli içeceklerin kısıtlanması gerekir.
Vücut ağırlığının kontrol altında tutulması AS nedeniyle hareketliliğini kaybetmeye başlamış kalça, diz gibi ağırlık taşıyan eklemlerin daha fazla yük taşımasını engeller.
AS Tedavisinde Cerrahinin Yeri Var Mıdır?
Ciddi ağrı ve hareket kısıtlılığı olan hastalarda total kalça protezi uygulanabilmektedir. Bazı ileri şekil bozukluklarında ise, omurga cerrahisi yapılabilmektedir.
Yine omurgadaki şekil bozuklukları, kanal darlıklarına bağlı gelişen nörolojik hasarları gidermeye yönelik cerrahi girişimler de gerekli olabilmektedir.
Sonuç olarak, AS kronik bir hastalık olmasına rağmen erken tanı ve uygun tedaviyle üretken hastaların yaşam kalitesi korunabilir ve üretken bir yaşam sürmeleri sağlanabilir.