Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Sık Görülen Yenidoğan Hastalıkları Nelerdir?

image


0-28 günlük bebekler yenidoğan olarak tanımlanır. Yenidoğan bebekler pek çok farklı durumdan dolayı huzursuzlanarak ağlayabilir.

Yenidoğan Hastalıkları Nelerdir?

40 haftalık gebelik sürecinin ardından anneler, bebeklerinin sağlığı hakkında endişe duyabilir. Hem bebeğin hem de ebeveynlerin yeni düzene ayak uydurmaya çalıştığı bu dönemde hastalık belirtileri ile sağlıklı bebeklerde olması beklenen bazı durumlar birbirine karışabilir. İlk doğumda daha fazla görülebilen kaygı ve endişe, bebeğin de kendisini huzursuz hissetmesine yol açabilir. Bu yazıda yenidoğanlarda sık görülen hastalıklar hakkında ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.


0-28 günlük bebekler yenidoğan olarak tanımlanır. Yenidoğan bebekler pek çok farklı durumdan dolayı huzursuzlanarak ağlayabilir. Çocuklarının sağlığı üzerine titreyen ebeveynlerin stres olmasına yol açan bu durum bazen yenidoğanlarda görülmesi beklenen normal bir durumdan kaynaklanırken bazen de gerçekten bir sağlık problemi sebebiyle oluşabilir. Yenidoğanlarda sıklıkla, sarılık, pamukçuk, konak, göbek fıtığı, kolik, doğumsal hipotiroidi gibi rahatsızlıklar görülebilir.

Yenidoğanda Sarılık Nedir?

Yenidoğan sarılığı olarak da bilinen sarılık, bebekler arasında sık rastlanan sağlık problemlerinden biridir. Prematüre bebeklerin yaklaşık %70'inde görülen sarılık, kendiliğinden geçse de bazı durumlarda ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Bu yüzden sarılığın fark edilmesi durumunda hızla hekime başvurulmalıdır. Erken ya da geç doğumun yanı sıra, yetersiz beslenme ve genetik etkenler de sarılığa yol açabilir. Kanda bulunan bilirubin, (BIL) kırmızı kan hücrelerinin (alyuvar, eritrosit, RBC) parçaladığı sırada ortaya çıkar.

Bilirubin yıkımı görevi, doğum ile birlikte plasentadan karaciğere geçer. Henüz gelişimini tamamlamamış olan karaciğer, vücuttan bilirubini sağlıklı bir şekilde uzaklaştırmakta yetersiz kalabilir. Bu durum aynı zamanda bebeğin kanında, anne karnında az miktardaki oksijeni dokularına taşıyabilmek için daha fazla hemoglobin bulunmasıyla da alakalıdır. Doğumdan sonra bebeğin vücuduna giren oksijen miktarının normale dönmesiyle bebeğin vücudunun da bu kadar fazla miktarda hemoglobine ihtiyacı kalmaz. Böylece hemoglobin yıkımı karaciğerde başlar. Vücutta bilirubinin yükselmesiyle oluşan yenidoğan sarılığı, bilirubinin deri, yanakların iç kısmı ve gözün beyaz kısmı gibi bölgelerde birikmesiyle karakterizedir.

Sarılığa bağlı olarak gelişen semptomlar, hastalık şiddetlendikçe artar. Başlangıçta gözlerin beyaz kısmı, yüz, gövde, bacak ve kollar etkilenir. Son olarak avuç içi ve ayak tabanlarında da ten rengi değişikliği görülür. Tenin sarı bir renk almasına yol açan sarılık, yenidoğanlarda uyku hâlinin artması, emme güçlüğü, idrar ve gaita renginde farklılaşma gibi belirtilere de yol açar. Gün ışığı ya da beyaz ışık altında daha rahat fark edilebilen cildin sararması, pek çok farklı nedenden dolayı oluşabilir. Sarılık, fizyolojik ve patolojik olmak üzere iki ayrı gruba ayrılır.

Bilirubin eksikliğinden kaynaklanan fizyolojik sarılık, doğumun ardından 2 ila 4. günde ortaya çıkar ve yaklaşık 7 ila 10 gün içinde kendiliğinden düzelir. Patolojik sarılık ise anne ve bebek arasındaki kan grubu uyuşmazlığı, G6PD (glukoz 6 fosfat dehidrogenaz) ve piruvat kinaz gibi enzimlerin eksikliği, idrar yolu enfeksiyonu ve tiroit hormonu eksikliği gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

Yenidoğanda Pamukçuk Nedir?

Pamukçuk, normalde ağız florasında yaşayan candida albicans adlı bir tür ağız mantarının çoğalmasıyla oluşur. İlk çocuğunu dünyaya getiren ebeveynler için endişe kaynağı olabilen pamukçuk, bebeğin dilinin beyaz görünmesine yol açar. Anne sütü ya da mamayla beslenen bebeklerde görülen pamukçuk, bebeğin emme isteğinin azalmasına neden olur.

Kilo kaybı, huzursuzluk, sinirlilik ve hafif şiddette ateş gibi belirtilere yol açabilen pamukçuk, bir tür mantar enfeksiyonu olduğu için ilaçlı olarak tedavi edilir. 7- 10 gün süreyle kullanılması gereken damlalar pamukçuk tedavisinde etkilidir. Annenin meme ucunda da pamukçuk varsa annenin de tedavi edilmesi gerekir. Pamukçuklar kesinlikle elle temizlenmemelidir. Pamukçuğun önlenmesi için temiz, yumuşak ve nemli bir bez ile bebeğin diş etleri temizlenebilir. Ayrıca emzik ve biberon gibi ürünler, temizlendikten sonra kullanılmadan önce mutlaka kaynatılmalıdır.

Konak Nedir?

Tıp dilinde infantil seboreik dermatit olarak tanımlanan konak hastalığı, yenidoğanların saçlarında, kaşlarında, kulak ve alnında pul pul döküntüler ile karakterizedir. Annelerin bebeklerine yeterince iyi bakamadığını, onu iyi temizleyemediğini düşünmesine neden olan hastalık, aslında bebeğin vücudunda bulunan hormonlardan kaynaklanır. Farklı bir deyişle konağın oluşum nedeni anne karnındayken anneden bebeğe geçen hormonların, bebekte yağ üretimini tetiklemesidir.

Yağ oluşumunun kuruduktan sonra kafa bölgesine yapışması ile konak hastalığı oluşur. Konak hastalığına bağlı olarak oluşan pulcuklar, kesinlikle koparılmamalı veya kazınmamalıdır. Badem yağı ya da zeytinyağı gibi doğal yağlarla yapılan bölgesel masaj sonrasında kulak çubuğu ya da diş fırçası gibi yumuşak bir ürünle kabuklar temizlenebilir. Bebeğin yıkandığı şampuan değiştirilmeli ve bebek bakımı için özel üretilen şampuanlar kullanılmalıdır. Bu yöntemlerin iki hafta süreyle uygulanmasına rağmen konak hastalığının iyileşmemesi veya kaşıntı ve huzursuzluk gibi ek belirtiler görülmesi durumunda hekime başvurulmalıdır.

Yenidoğanda Göbek Fıtığı Nedir?

Yenidoğanda göbek fıtığı çoğunlukla karnın orta kısmında bulunan kasların birleşmemesinden kaynaklanır. Genellikle göbek deliğinin alt kısmında oluşan bu boşluk, çoğunlukla doğumdan önce kapansa da bazı bebeklerde boşluk kapanmayarak fıtık oluşumuna yol açabilir. Doğumun ardından geçen 1 ila 2. haftada oluşan fıtık, bebek ağlarken ya da öksürürken karnında şişlikler görülmesine neden olabilir. Bebeğin acı hissetmesine yol açmayan bu durum çoğunlukla bebek 1 yaşına geldiğinde kendiliğinden iyileşir.

Ancak bebeğin bir yaşına gelmesine rağmen fıtık iyileşmemişse cerrahi müdahale yapılması gerekir. Fıtık varlığında bebeğin karın bölgesinin sıkı sıkı sarılması ya da bölgeye para gibi sert cisimler koyulması, hastalığın iyileşmesini sağlamaz. Aksine bu tip uygulamalar farklı enfeksiyonların oluşmasına neden olabilir.

Kolik Nedir?

Gaz ağrısı olarak da tanımlanabilen kolik, sıklıkla doğumdan sonraki 3. haftada başlar. Çoğunlukla akşam saatlerinde bebeğin yoğun bir şekilde ağlamasına yol açan bu durum, ailelerin bir hayli endişelenmesine yol açabilir. Tam olarak nedeni bilinmeyen kolik varlığında bebek, sürekli emmek ister ancak emmek gaz ağrısını geçirmez. Bebek ağlamaya başladığında çoğunlukla sakinleştirilemez. Zaman zaman duran ağlama krizleri kısa bir süre sonra tekrar başlar. Ağlama nöbetleri çoğunlukla bebeğin gazını çıkarmasıyla sonlanır.

Gaz ağrısı yüzünden sürekli ağlayan bebeğin kolik tanısı alması için haftada 3 gün boyunca günde 3 saatten fazla süren huzursuzluk, kasılma ve ağlama nöbetleri geçirmesi gerekir. Ağlama sırasında sırtın gerilmesi, ellerin yumruk yapılması, kol ve bacakların savrulması gibi belirtilerle karakterize olan kolik varlığında bebeğin yüzü de ağlamaya bağlı olarak kırmızı bir renk alır. Kolik, bir sağlık problemi olmasa da pek çok farklı rahatsızlık bebeğin bu şekilde ağlamasına yol açabilir. Bu yüzden ağlama krizi varlığında bebek muayene olması için hekime götürülmelidir.

Doğumsal Hipotiroidi Nedir?

Konjenital hipotiroidi olarak da bilinen hastalık, her 3 bin ila 4 bin bebekte bir görülen yaygın endokrinolojik problemlerden biridir. Doğuştan gelen tiroit hormon eksikliği olarak da tanımlanabilen hastalık, yenidoğanlarda zihinsel gelişimin bozulması, büyüme geriliği ve metabolizmanın yavaşlaması gibi bir dizi probleme yol açabilir. Metabolizmanın yavaşlamasına bağlı olarak bebekte karın şişliği, kabızlık, kaba yüz hatları, dil büyümesi, ses kalınlaşması, göbek fıtığı, uzamış sarılık gibi belirtiler görülebilir.

Ancak bu belirtiler doğumsal hipotiroidi hastalığına sahip bebeklerin yalnızca %10'unda görülür. İlerleyen yaşlarda pek çok sağlık sorununa yol açan bu hastalığın erken dönemde tanısı için bebek doğar doğmaz topuğundan kan alınır. Yapılan tarama sayesinde hastalık, erken dönemde saptanır ve tedavisi planlanır.

Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
Yukarı Kaydır
loading