Doğum öncesi tarama testleri hem bebeğin gelişimini değerlendirmek hem de gebeliğin anne üzerindeki etkilerini gözlemlemek amacıyla aralıklı olarak uygulanan çeşitli testleri içerir. Standart tarama testleri ile anne ve bebek, sistemli bir şekilde değerlendirilirken gebelik, doğum ve doğumdan sonraki süreçte ortaya çıkabilecek çeşitli sağlık sorunları üzerinde durulur. Özellikle yüksek riskli gebelikleri önceden saptayabilmek, down sendromu gibi kromozom ilişkili hastalıkları doğumdan önce fark edebilmek ve doğumun hem anne hem de bebek açısından en sağlıklı şekilde gerçekleşmesini sağlamak için gebeliğin ikinci üç aylık sürecinde uygulanan üçlü tarama testleri son derece önemlidir.
Üçlü Tarama Testi Nedir?
Gebelikte tarama testleri, bebekte ortaya çıkabilecek farklı hastalıklara yönelik riskleri belirlemek amacıyla uygulanır. Gebeliğin ikinci trimesterinde uygulanan üçlü tarama testi, öncelikle yüksek riskli gebeliğin saptanmasını sağlar ve hekimi detaylı inceleme yapma konusunda yönlendirir. Tüm tıbbi testler gibi üçlü tarama testi de %100 tanı koydurucu değil, yalnızca sürecin daha detaylı incelenmesi için yönlendirici role sahiptir.
İlk olarak 1980’li yıllarda uygulanmaya başlanan üçlü tarama testi, başlangıçta yalnızca down sendromunun erken dönemde fark edilmesi için uygulanmış olsa da günümüzde trizomi 18, trizomi 21 gibi önemli kromozom anomalilerinin ve bebekte ciddi gelişim problemlerine yol açabilen nöral tüp defektlerinin doğumdan önce saptanması amacıyla tercih edilir. Bunun yanı sıra son dönemde yapılan pek çok çalışma doğrultusunda üçlü tarama testi sonuçlarının genetik hastalıklara ek olarak bebekle ilgili daha birçok sağlık problemi hakkında fikir verici olduğunu söylemek mümkündür. MS AFP, hCG ve unkonjuge estriol (uE3) seviyelerinin değerlendirildiği bu test sayesinde yüksek riskli gebeliklerin erken dönemde saptanması mümkündür.
Toplumda gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen preeklampsi tablosu özellikle 35 yaş üstü kadınlarda oldukça sık karşılaşılan ve hem annenin yaşamını hem de bebeğin sağlıklı gelişimini riske atan ciddi gebelik komplikasyonlarından biridir. Annenin kan basıncında görülen ani artış ile birlikte başta böbrekler olmak üzere çeşitli organ fonksiyon bozuklukları meydana gelir. Bunun sonucunda plasentaya giden kan akışı azalır ve bebekte dolaşım bozukluğuna bağlı ciddi sağlık problemleri gelişir. Son yıllarda tarama testleri ile ilgili yapılan çalışmalar doğrultusunda, annede organ kaybına ve hatta ölüme yol açabilen bu ciddi gebelik komplikasyonu riskinin üçlü tarama testi sayesinde erken dönemde fark edilebileceğini söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra AFP, hCG ve unkonjuge estriol (uE3) seviyelerinin anne yaşı ile kombine edilerek değerlendirilmesi gebeliğe bağlı diabetes mellitus hastalığının, bebekte görülen intrauterin gelişim geriliğinin (IUGR) ve bu gibi bazı olumsuz gebelik sonuçlarının erken dönemde saptanması adına yardımcı olabilir.
Üçlü Tarama Testi Nasıl Yapılır?
Gebelik süreci hem anne hem de bebek için son derece karmaşık ilerleyen ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilen kompleks bir süreçtir. Gebelik boyunca ortaya çıkabilecek sorunları önceden fark edebilmek, bebeğin gelişimini doğru şekilde değerlendirebilmek için düzenli gebelik kontrollerine özen göstermek son derece önemlidir. Bebekte görülen intrauterin gelişim geriliği (IUGR) altta yatan pek çok hastalığın göstergesi olabilir. Bu nedenle gebeliğin başlangıcından itibaren planlanmış olan hekim kontrollerine düzenli şekilde devam etmek ve rutin tarama testlerini eksiksiz olarak yaptırmak gerekir.
İkinci trimester olarak adlandırılan 3-6 aylık süreçte uygulanan üçlü tarama testi, bebekte görülen çeşitli genetik hastalıklar hakkında bilgi verir. Genellikle 16-18. gebelik haftalarında uygulanan bu test için öncelikle anneden kan örneği alınır ve kanda bulunan alfa-fetoprotein (AFP), total beta-human koryonik gonadotropin (hCG) ve unkonjuge estriol (uE3) değerleri ölçülür. Daha sonra bu sonuçlar gebelik haftasına uygun şekilde medyan değerlere bölünerek MoM (Multiple of Median) birimine dönüştürülür. Elde edilen sonuçlar değerlendirilirken annenin yaşı, kan örneğinin alındığı gebelik haftası ve daha birçok kriter hasta için spesifik olarak hesaplanır ve göz önünde bulundurulur. Başlangıçta yalnızca down sendromunu saptayabilmek adına uygulanan bu üçlü test, günümüzde pek çok genetik hastalığın doğum öncesi süreçte saptanabilmesi için tercih edilir.
Üçlü Tarama Testi Ne Zaman Yapılır?
Riskli gebeliği saptayabilmek için yapılan tarama testleri, gebeliğin farklı dönemlerinde farklı yöntemlerle uygulanabilir. İlk üç aylık dönemde yapılan ikili test sonuçları pek çok hastalık ile ilgili bilgiler verse de çoğunlukla bu testin ilerleyen dönemde üçlü tarama testi ile birlikte yeniden değerlendirilmesi istenir. Üçlü tarama testi, gebeliğin ikinci üç aylık sürecinde (ikinci trimesterde) yapılan testler arasındadır ve sıklıkla 16. ve 18. gebelik haftaları arasında uygulanır. Testin güvenilir sonucu verebilmesi için kanda bulunan alfa-fetoprotein (AFP), total beta-human koryonik gonadotropin (hCG) ve unkonjuge estriol (E3) değerlerinin doğru zamanda ölçülmesi son derece önemlidir. Bunun için rutin kontrollerin aksatılmaması ve testin hekim tarafından belirlenen günde yapılması gerekir.
Üçlü Tarama Testi Yüksekliği Ne Anlama Gelir?
Üçlü tarama testinde ölçülen unkonjuge estriol (E3), beta-human koryonik gonadotropin (hCG) ve alfa-fetoprotein (AFP) düzeylerinin yalnız başına değerlendirilmesi çoğunlukla testin yanlış yorumlanmasına neden olur. Güvenilir bir sonuca ulaşmak için bu değerlerin anne yaşı, kan örneğinin alındığı gebelik haftası ve bu gibi belirleyici faktörlerle birlikte yorumlanması gerekir. Bununla birlikte üçlü test sonuçlarının normalden farklı olması başta kromozom anomalileri olmak üzere bazı hastalıklar açısından risk artışı olduğunu gösterebilir.
AFP ve hCG değerlerinin yüksek, unkonjuge estriol (E3) değerinin düşük olması büyük olasılıkla kromozom anomalisi veya nöral tüp defektinin bir işaretidir. Ancak yüksek AFP değerine rağmen nöral tüp defekti veya kromozomal anomali olmayabileceği gibi bu gebeliklerde düşük doğum ağırlığı, erken doğum komplikasyonu, intrauterin gelişim geriliği (IUGR), oligohidramnios, fetal distres, gebelik hipertansiyonu, preeklampsi ve fetal/neonatal ölüm gibi komplikasyonların daha sık görüldüğü söylenebilir. Bunun yanı sıra kromozomal açıdan normal değerlendirilen ancak kanda hCG düzeyi yüksek ölçülen gebelerde, gebelik hipertansiyonu riski artış gösterir. Yine normalden yüksek hCG seviyelerine sahip gebeler için erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve IUGR açısından yakın takip önerilir. Son olarak üçlü tarama testinde unkonjuge estriol düzeyinin normalden daha düşük olarak ölçülmesinin de gebeliğe bağlı hipertansiyon ile ilişkili olduğu bilinmeli; anne preeklampsi açısından yakın izlenirken bebek intrauterin gelişim geriliği ve fetal ölüm gibi komplikasyonlar yönünden takip edilmelidir.
Üçlü tarama testi başta down sendromu, trizomi 18 ve trizomi 21 gibi kromozom anomalileri hakkında bilgi veren son derece önemli gebelik testlerinden biridir. Bebeğin gelişimini en doğru şekilde takip etmek ve ortaya çıkabilecek genetik sorunları erken dönemde saptayabilmek için düzenli gebelik takibi kritik önem taşır. Hem annenin hem de bebeğin sağlığını etkileyen pek çok gebelik problemi, rutin kontroller ve standart tarama testleri ile kolayca saptanabilir. Bunun için gebeliğin fark edildiği günden itibaren alanında uzman hekim kontrolüne başvurulmalı; tüm gebelik süreci hekimin önerileri doğrultusunda yakın takip altında sürdürülmelidir. Bebeğin gelişimi ile ilgili ortaya çıkabilecek ciddi sağlık sorunlarını gecikmeden fark edebilmek ve sağlıklı gebelik sürecini kontrol altında tutabilmek için üçlü tarama testini yaptırmayı ihmal etmeyin.