Trakeostomi Nedir?
Soluk borusunun arka kısmında yemek borusu olan özefagusun ön duvarı bulunur. İlk halka dışındaki kıkırdaklar "C" şeklinde yarım haldeyken, trakeanın başlangıcındaki kıkırdak tamamlanmış bir halka şeklindedir.
İlk kıkırdak soluk borusu ile gırtlak (larinks) arasındaki bağlantıyı oluşturur ve krikoid kıkırdak olarak adlandırılır. İkinci ve dördüncü kıkırdaklar arasında ise tiroit bezi yer alır.
Trakeostomi milattan önce 3600 yılında antik mısırda uygulanmış en eski cerrahi girişimlerden biridir. Cerrahi olarak boynun ön bölgesinden soluk borusuna ulaşmayı sağlayacak bir delik açılması ve bu delikten bir tüpün yerleştirilmesi işlemini tanımlar.
Hava yollarının çeşitli nedenlerde tıkandığı ya da solunum işlevinin tam olarak gerçekleştirilemediği durumlarda trakeostomi ameliyatı yapılabilir. Trakeostomi ile birlikte solunumda görev alan ağız, burun ve boğaz gibi yapılardan bağımsız olarak akciğerlerin havalanması sağlanır.
Trakeostomi Endikasyonları (İhtiyaç Duyulan Durumlar) Nelerdir?
Çeşitli rahatsızlıklarda acil olarak trakeostomi yapılması gerekir.
Üst hava yollarında meydana gelen bir tıkanıklığa bağlı olarak soluk alıp vermenin gerçekleştirilemediği ve endotrakeal entübasyonun (ağızdan girilerek akciğerlerin havalandırılması) başarısız olduğu durumlarda acil olarak trakeostomi gereklidir.
Soluk borusunda yabancı cisim bulunması, anjioödem, çeşitli enfeksiyonlar, yüz veya boyun üst bölgesindeki ağır yaralanmalar ve anaflaksi gibi yaşamı tehdit eden alerjik reaksiyonlar acil olarak trakeostomi gerektiren durumların başında gelir.
- Uzun süreli ventilatör gereksinimi duyan hastalar,
- Uygulanan tedavilere rağmen devam eden obstrüktif uyku apnesi,
- Tekrarlayan aspirasyonlar (sıvı katı maddelerin soluk borusuna geçmesi),
- Bazı nöromusküler hastalığa sahip kişiler,
- Hava yollarında doğuştan gelen anomaliler varlığında,
- Boyun bölgesi kanserleri,
- Koma,
- Yüz bölgesinde meydana gelen yanıklar,
- Gırtlak bölgesindeki yaralanmalar,
- Yutkunma ya da öksürme ile ilgili kasların felci,
- Ses tellerinin felcinde trakeostomi açılır.
Trakeostomi Nasıl Uygulanır?
Trakeostomi genel olarak acil şartlarda ve anestezi altında cerrahi şekilde gerçekleştirilen bir yöntemdir. Bazı durumlarda farklı yaklaşımlar ile kapalı olarak uygulanması gerekebilir.
Açık cerrahi gerçekleştirilen bir trakeostomi esnasında cerrah, cerrahi asistan, anestezi uzmanı, hemşire ve ameliyat personeli ameliyathanede bulunur.
Perkütan (kapalı) olarak gerçekleştirilen bir trakeostomi için ise 2 adet hekim gereklidir. Bu hekimlerden bir tanesi boyun bölgesinde işlemi gerçekleştirirken diğer hekim bronkoskop yardımı ile işlem esnasında hava yolunun gözlemlenmesini sağlar.
Açık trakeostomi tekniğinde cerrah, boynun ön bölgesinin aşağı kısımlarında (Adem elması olarak bilinen yapının hemen altı) ve orta hatta olacak şekilde bir kesi (trakeotomi) gerçekleştirir. Deri, bağ dokusu ve bazı kas yapıları geçilerek ikinci ve üçüncü kıkırdak halkanın olduğu bölgeye ulaşılır. Daha sonrasında bir tüpün bu hat takip edilerek yerleştirilmesi sağlanır.
Perkütanöz (kapalı) teknik, ameliyathane şartları olmadan hasta başında gerçekleştirilebilir olması nedeniyle ameliyathaneye götürülmesi mümkün olmayan kritik durumdaki hastalarda ön plana çıkar.
Trakeostomi sonrasında tüp yardımıyla nefes alıp vermeye alışmak yaklaşık olarak 1-3 gün içerisinde gerçekleşir. Konuşma ve ses çıkarma gibi işlevlerin geri kazanımı ise da fazla zaman ve pratik gerektirir. Trakeostomi ile birlikte nefes alıp verme esnasında havanın ses telleri olan bölgeden geçmemesi bu tarz sorunların oluşmasının nedenidir.
Trakeostomi tüpüne eklenebilecek bazı özel vana yapıları yardımı ile tüp yardımıyla alınan havanın ağız ve burundan vücudu terk etmesi sağlanarak konuşma ile ilgili problemler üzerinde fayda sağlanabilir.
Trakeostomi Sonrası Konuşma ve Beslenme Nasıldır?
Trakeostomi tüpünün yerleştirildiği bölge ile akciğerler arasında oluşan hava akımının ses tellerinin bulunduğu bölgeden geçmemesi nedeniyle konuşma ile ilgili işlevler olumsuz etkilenir. Ancak bu durum bazı aparat ve cihazlar ile gelişen teknikler sayesinde trakeostomi tüpü yerindeyken, konuşma ve ses çıkarma gerçekleştirilebilir. Gerekli durumlarda ise bir konuşma terapistinden yardım alınarak sesin yeniden kullanımının öğrenilmesi ve alternatif iletişim teknikleri konularında yardım alınabilir.
Hastanede kalınan iyileşme dönemi boyunca yutkunmanın çok zor olması nedeniyle beslenme damar yolundan veya direkt olarak mideye açılan bir tüp vasıtasıyla gerçekleşir. Konuşma terapistleri iletişim ile ilgili problemler dışında beslenme ve özellikle yutkunma fonksiyonu gören kasların güçlendirilmesi ve uyumlu çalışmasının sağlanmasına yönelik fayda sağlayabilirler.
Solunan havanın burundan geçmeden direkt olarak tüp yoluyla akciğerlere gitmesi, burunda gerçekleşen nemlendirme işleminden yoksun kuru bir havanın solunması anlamına gelir. Kuru hava nedeniyle tahriş, öksürme ve aşırı balgam çıkarma gibi durumlar oluşabilir. Solunan havanın nemlendirilmesini sağlayacak araçlar bu sorunun kontrolünde katkı sağlayabilir.
Trakeostomi Bakımı Nasıl Yapılır?
Trakeostomi ile ilgili dikkat edilmesi gereken bir diğer durum da trakeostomi tüpünün bakımıdır. Tüpün temizliği ve düzenli olarak değiştirilmesi enfeksiyon gibi olumsuz durumların gelişme riskini azaltıcı etki yapabilir. Ellerin su ve sabun ile yıkanarak temizlenmesi, eldiven kullanılması, sekresyonların temizlenmesi, bazı parçaların ayrılması, temizlenmesi, kurutulması ve birleştirilmesinin nasıl gerçekleşeceği, bu işlemler için hangi malzemelerin kullanılacağına dair bilgiler hastanede bu bakımı gerçekleştirilen sağlık personeli tarafından hastaya anlatılır.
Trakeostomi Esnasında Gelişebilecek Olumsuz Durumlar Nelerdir?
Her tıbbi müdahalede olduğu gibi trakeostomi işlemi için de birçok risk söz konusudur.
- İşlem esnasında kanama olması,
- enfeksiyon gelişimi,
- tiroit bezine zarar verilmesi,
- akciğer sönmesi,
- soluk borusunda yara dokusunun oluşması trakeostomi nedeniyle oluşabilecek olumsuz durumların başında gelir.
Kanama, işlem esnasında gelişen olumsuz durumların başında gelir. Bu nedenle pıhtılaşma problemleri gibi rahatsızlıkları bulunan hastalarda işlem öncesinde transfüzyon gerekli olabilir.
İşlem esnasında gelişebilecek bir akciğer sönmesi hayatı tehdit edici boyutlara varabilir. Bu durumdan şüphelenilmesi halinde x-ray grafilerden (akciğer filmi) yardım alınır.
Trakeostomi işlemi sonrası erken dönemde nadir de olsa işlem yapılan deri bölgesinde enfeksiyon gelişimi gözlenebilir. Gelişen enfeksiyon yüzeyel olduğu sürece antibiyotik gereksinimi olmadan doğru şekilde yapılacak yara bakımı ile kontrol altına alınabilir. Solunum yolu salgıları ya da kanamaya bağlı olarak trakeostomi tüpünün tıkanması işlem sonrası erken dönemde karşılaşılabilecek bir diğer olumsuz durumdur.
Trakeostomi tüpünün çıkarılmasını takiben işlem yapılan bölgedeki açıklık normalde ilk 1-2 gün içerisinde kendiliğinden kapanır. Ancak bazı kişilerde o bölgenin iyileşmesinde gecikme olabilir. Gümüş nitrat içeren ilaçlar ile bu durum kontrol altına alınabilir. Çok nadir olarak trakeostomi işlemi sonrasında soluk borusu ile yemek borusu arasında anormal bir bağlantı oluşabilir. Gıdaların akciğerlere kaçmasına neden olabilecek bu durum cerrahi müdahale ile ortadan kaldırılır.
Trakeostomi işlemi genellikle soluk alıp vermenin sağlanması amacıyla diğer sağlık problemleri çözümlenene kadar geçici olarak uygulanan bir yöntemdir. Çeşitli problemler nedeniyle nefes alıp vermenin bir makine yardımıyla gerçekleşmesi gereken durumlarda trakeostomi önem arz eder.
Trakeostomi açılmasını gerektiren neden ortadan kalktığında kanül çıkartılarak trakeostomi deliğinin kendiliğinden kapanması beklenir. İleri evre larinks kanseri hastaları gibi bazı durumlarda hastalar yaşamlarını kalıcı trakeostomi ile devam ettirmek zorunda kalabilir.