Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Bypass Ameliyatı: Kalp Sağlığınızı Yeniden Kazanın

image

Kalp rahatsızlıkları, günümüzün en yaygın sağlık sorunlarından biri olarak yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Ancak tıp alanındaki gelişmeler sayesinde bu zorlukların üstesinden gelmek ve daha sağlıklı bir geleceğe adım atmak artık mümkündür. Özellikle kalp damarlarında ciddi tıkanıklıklar yaşayan hastalar için bypass ameliyatı, sadece bir cerrahi müdahale olmanın ötesinde, daha kaliteli ve uzun bir yaşam için sunulan ikinci bir şanstır. Bu operasyon, kalbinizin hayati kan akışını yeniden düzenleyerek genel kalp sağlığınızı önemli ölçüde iyileştirme potansiyeli taşır.

Bu yazıda, koroner arter hastalığı gibi durumlar nedeniyle daralan veya tıkanan kalp damarlarının tedavisinde kritik bir rol oynayan bypass ameliyatını tüm yönleriyle ele alacağız. Operasyonun ne olduğu, hangi durumlarda gerekli görüldüğü, ameliyat süreci ve sonrasındaki iyileşme evresi gibi temel bilgileri bulacaksınız. Amacımız, bu önemli prosedür hakkında size kapsamlı, doğru ve umut verici bilgiler sunarak endişelerinizi gidermek ve sağlıklı bir yaşama dönüş yolculuğunuzda size rehberlik etmektir.

Bypass Ameliyatı Nedir?

Kalp, vücudumuza sürekli kan pompalayan hayati bir motordur ve bu görevi yerine getirebilmek için kendisinin de oksijen zengini kana ihtiyacı vardır. Bu besleyici kan, kalbe “koroner arterler” adı verilen atardamarlar yoluyla ulaşır. Ancak koroner arter hastalığı gibi durumlarda, bu damarların içinde plak birikerek daralmalar veya tıkanıklıklar oluşur. Bu durum, kalbin ihtiyaç duyduğu kan akışını tehlikeli biçimde kısıtlar ve göğüs ağrısı gibi belirtilerden kalp krizine kadar ciddi sorunlara yol açar. Bu noktada koroner bypass ameliyatı devreye girer.

Bypass ameliyatı, en basit haliyle tıkalı bir otoyola yeni bir yan yol açmaya benzer. Ameliyatta amaç, kanın tıkalı veya daralmış koroner arteri kullanmak yerine, etrafından dolaşarak kalp kasına ulaşmasını sağlamaktır. Cerrahlar, bu yeni “yan yolu” veya “köprüyü” oluşturmak için genellikle hastanın bacağından, kolundan veya göğüs duvarından alınan sağlıklı bir damar parçasını kullanır. Bu sağlıklı damar, tıkanıklığın ilerisine dikilerek kan için yeni bir geçiş oluşturur.

Bu cerrahi müdahale sayesinde, kalp damar tıkanıklığı bulunan bölge atlanmış olur ve kan, yeni damar üzerinden kalbe sorunsuzca ulaşır. Böylece kalp kası yeniden yeterli oksijen ve besin almaya başlar. İlerlemiş koroner arter hastalığı tedavisinde etkili bir yöntem olan koroner bypass ameliyatı, hastanın göğüs ağrısı gibi şikayetlerini ortadan kaldırır, yaşam kalitesini artırır ve kalbin fonksiyonlarını önemli ölçüde iyileştirir.

Bypass Ameliyatı Neden Gereklidir?

Bypass ameliyatı kararı, koroner arter tıkanıklığı nedeniyle kalbin yeterli kan alamadığı ve diğer tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı kritik durumlarda verilir. Kalbi besleyen bu damarların daralması veya tamamen tıkanması, kalp kasının oksijen ve besinden mahrum kalmasına yol açar. Bu durum tedavi edilmediğinde kalbin fonksiyonlarını yerine getirmesi giderek zorlaşır.

Kan akışındaki yetersizlik, hastanın günlük hayatını olumsuz etkileyen ciddi belirtilerle kendini gösterir. Genellikle eforla artan bir göğüs ağrısı ve dinlenme anında bile ortaya çıkabilen nefes darlığı, kan akışının tehlikeli seviyede azaldığının en önemli işaretleridir. Hastalar, kısa bir yürüyüşte veya birkaç basamak merdiven çıktıklarında bile nefessiz kalabilir, göğüslerinde baskı hissedebilirler. Bu durum, basit günlük aktiviteleri bile zorlu bir hale getirerek yaşam kalitesini ciddi anlamda düşürür. Tedavi edilmeyen ilerlemiş koroner arter tıkanıklığı, kalp kasına kalıcı hasar vererek hayati risk taşıyan bir kalp krizi tehlikesini artırır.

Kalp damar hastalıklarının tedavisinde ilk aşamada genellikle ilaç tedavisi veya stent gibi anjiyografik yöntemler tercih edilir. Ancak tıkanıklıkların birden fazla damarda yaygın olması, damar yapısının stent uygulamasına uygun olmaması veya bu yöntemlerin beklenen faydayı sağlayamaması durumunda bypass ameliyatı en etkili çözüm olarak öne çıkar. Bu operasyon yalnızca belirtileri ortadan kaldırarak hastanın yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki bir kalp krizi riskini de önemli ölçüde azaltarak kalbin sağlığını uzun vadede koruma altına alır.

Bypass Ameliyatı Öncesi Değerlendirme

Bypass ameliyatı kararı, hastanın detaylı bir değerlendirme sürecinden geçmesinin ardından verilir. Bu süreçte kardiyoloji uzmanı, hastanın şikayetlerini dinleyip tıbbi geçmişini inceler ve fiziksel muayene yapar. Kalp damarlarındaki tıkanıklığın yerini ve ciddiyetini belirlemek amacıyla yapılan anjiyo (koroner anjiyografi), ameliyatın planlanmasında kritik bir rol oynar. Bununla birlikte kalbin çalışma kapasitesini ölçen çeşitli testler uygulanır. Elektrokardiyogram (EKG) ile kalbin elektriksel aktivitesi ve ritmi değerlendirilirken, ekokardiyografi kalbin pompalama gücünü ve kapakçıkların yapısını detaylı bir şekilde gösterir. Kan tahlilleri ise hastanın genel sağlık durumu ve organ fonksiyonları hakkında kritik bilgiler sunarak bütüncül bir tablo ortaya koyar.

Değerlendirme sürecinde hastanın yaşı, diyabet, yüksek tansiyon, böbrek veya akciğer rahatsızlıkları gibi ek hastalıkları özellikle dikkate alınır. Bu faktörler ve hastanın sigara gibi yaşam tarzı alışkanlıkları, olası ameliyat risklerini doğrudan etkiler. Toplanan tüm bu veriler ışığında kalp cerrahı, kardiyolog ve anestezi uzmanından oluşan bir ekip, hastanın ameliyata uygunluğunu birlikte değerlendirir. Bu ortak karar, uygulanacak cerrahi tekniği belirlerken potansiyel ameliyat risklerini en aza indirmeyi ve hasta için en güvenli tedavi yolunu çizmeyi amaçlar.

Bypass Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Kalp bypass ameliyatı, koroner damarlardaki tıkanıklıkları aşarak kalbin kan akışını yeniden düzenleyen önemli bir cerrahi prosedürdür. Ameliyatın temel amacı, kanın tıkalı damarları atlayarak yeni bir yol üzerinden kalp kasına ulaşmasını sağlamaktır. Bu operasyon, gelişen tıp teknolojileri sayesinde günümüzde oldukça güvenli bir şekilde uygulanmaktadır.

Operasyon genel anestezi altında yapılır. Cerrah, tıkalı koroner arterin ilerisine yeni bir damar (greft) bağlayarak kan için bir köprü oluşturur. Bu yeni damar genellikle hastanın kendi vücudundan temin edilir. En sık kullanılan greftler bacaklardaki safen toplardamarı, koldaki radial atardamar veya göğüs kafesindeki iç meme atardamarıdır. Özellikle iç meme atardamarı, uzun ömürlü yapısı ve kalbe yakın konumu nedeniyle sıklıkla tercih edilir. Greft seçimi hastanın genel sağlık durumu, damarlarının kalitesi ve cerrahın değerlendirmesine göre yapılır.

Kalp bypass ameliyatı, temelde iki farklı teknikle gerçekleştirilebilir: geleneksel açık kalp cerrahisi ve minimal invaziv bypass. Geleneksel yöntemde cerrah, göğüs kemiğini açarak kalbe doğrudan erişim sağlar. Bu esnada kalp geçici olarak durdurulur ve hastanın kan dolaşımı ile oksijenlenmesi, kalp akciğer makinesi adı verilen cihaza bağlanarak sürdürülür. Bu makine, ameliyat boyunca kalbin ve akciğerlerin fonksiyonlarını üstlenerek cerrahın güvenli bir şekilde çalışmasına olanak tanır. Daha sonra hazırlanan greft damarlar, tıkalı koroner arterin etrafına dikilerek kan akışı için yeni bir yol oluşturulur.

Son yıllarda gelişen minimal invaziv bypass yönteminde ise göğüs kemiğinin tamamı açılmaz; bunun yerine kaburgaların arasından yapılan küçük bir kesiyle kalbe ulaşılır. Bu teknik, uygun hastalarda kalbi durdurmadan, yani “atan kalpte” uygulanabilir ve kalp akciğer makinesi kullanımına ihtiyaç duyulmayabilir. Bu yaklaşım, hastanın ameliyat sonrası iyileşme sürecini hızlandırabilir ve hastanede kalış süresini kısaltabilir. Hangi yöntemin uygulanacağı hastanın tıkanıklıklarının yeri ve sayısı, genel sağlık durumu ve cerrahın deneyimine bağlı olarak belirlenir. Ameliyat süresi, yapılan bypass sayısına ve uygulanan tekniğe göre değişmekle birlikte genellikle 3 ila 6 saat arasında tamamlanır.

Bypass Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci

Bypass ameliyatı sonrası iyileşme, hastanın genel sağlık durumuna, yaşına ve ameliyatın karmaşıklığına göre değişiklik gösterse de sabır gerektiren önemli bir dönemdir. Bu süreç hem fiziksel hem de psikolojik bir toparlanma evresidir. Hastanede başlayan bu yolculuk, evde devam eden rehabilitasyon ve yaşam tarzı değişiklikleriyle tamamlanır.

Yoğun Bakım ve Hastane Süreci Ameliyatın hemen ardından hasta, yakından takip edilmek üzere genellikle bir veya iki gün boyunca yoğun bakım ünitesinde kalır. Bu dönemde EKG monitörü, özel damar hatları ve pulse oksimetre gibi cihazlarla yaşamsal fonksiyonlar sürekli izlenir. Solunum cihazı, geçici kalp pilleri veya göğüsteki sıvıları boşaltan drenler gibi destekleyici cihazlar da iyileşme sürecinin bir parçası olabilir. Bu cihazlar, iyileşmenin güvenli bir şekilde başladığının ve kontrol altında olunduğunun göstergesidir.

Yoğun bakımdan sonra servise alınan hasta için hareketlenme zamanı gelir. Bypass ameliyatı sonrası iyileşme sürecinin en önemli adımlarından biri olan erken mobilizasyon, kan dolaşımını hızlandırır ve solunum yollarını temiz tutar. Genellikle ameliyatın ertesi günü sandalyeye oturulur, ikinci veya üçüncü gün odada ve koridorda kısa yürüyüşlere başlanır. Dördüncü veya beşinci gün ise merdiven denemeleri yapılabilir.

Bu süreçte ağrı yönetimi büyük önem taşır. Ameliyat sonrası ağrı doğaldır ancak hareket etmeye veya derin nefes almaya engel olmamalıdır. Akciğerlerde sıvı birikmesi ve zatürre gibi komplikasyonların önüne geçebilmek için düzenli olarak derin nefes alma ve öksürme egzersizleri yapmak oldukça önemlidir. Öksürürken göğüs bölgenizi küçük bir yastıkla desteklemek, ağrı hissini azaltmaya yardımcı olur. Ağrınız devam ederse sağlık ekibine bildirmeniz, uygun ağrı kesici tedavilerle süreci daha rahat geçirmenizi sağlar. Hastanede kalış süresi genellikle 5-7 gün arasında değişir. Eve Dönüş ve İlk Haftalar Hastaneden taburcu olmak önemli bir adım olsa da asıl bypass ameliyatı sonrası iyileşme maratonu evde başlar. Tam bir toparlanma için kendinize 6 ila 12 hafta zaman tanımak önemlidir. Bu dönemde yara bakımı, enfeksiyonu önlemek ve iyileşmeyi hızlandırmak için büyük özen gerektirir. Cilt kesilerinin iyileşmesi yaklaşık 6-8 hafta sürerken göğüs kemiğinin (sternum) tam kaynaması ortalama 3 ayı bulur. Fiziksel aktivitelerdeki kısıtlamaların temel sebebi de bu kemiği korumaktır. Günde bir kez duş almak, sabunlu suyu kesi yerlerinden akıtıp nazikçe kurulamak yeterlidir. Doktorunuz önermedikçe kesi yerlerine krem veya losyon sürmemeli; küvet, jakuzi veya havuzdan uzak durmalısınız. Kesi izlerini en az bir yıl boyunca direkt güneş ışığından korumanız gerekir.

Göğüs kemiğinin tam kaynaması sürecinde bazı hareketlerden kesinlikle kaçınılmalıdır: 2-5 kilodan ağır cisim kaldırmamak, itme ve çekme hareketlerinden (elektrik süpürgesi kullanmak gibi) uzak durmak, kolları omuz seviyesinin üzerine kaldırmamak veya geriye doğru esnetmemek bu kısıtlamalara dahildir. Yataktan veya koltuktan kalkarken kollara yüklenmek yerine gövde kaslarını kullanmaya özen gösterilmelidir. Bacağınızdan damar alındıysa o bacakta şişlik görülmesi normaldir. Bu durumu kontrol altına almak için otururken bacağınızı kalp seviyesinden yüksekte tutmanız ve doktorunuzun önerdiği varis çorabını düzenli giymeniz faydalı olacaktır. Fiziksel ve Duygusal Durum Bypass ameliyatı sonrası yorgunluk, kesi yerlerinde ağrı, kas gerginliği ve iştahsızlık gibi fiziksel durumlar sıkça görülür. Tat ve koku duyusunda geçici değişiklikler, uyku sorunları ve bacakta şişlik de yaşanabilir. Bu belirtilerin çoğu iyileşmenin doğal bir parçası olup zamanla azalır.

Fiziksel belirtilerin yanı sıra duygusal dalgalanmalar yaşanması da oldukça yaygındır. Tıpta “kardiyak hüzün” olarak adlandırılan bu durum; üzgün, keyifsiz veya ağlamaklı hissetme halidir. Ani sinirlilik, unutkanlık veya konsantrasyon güçlüğü de bu dönemin bir parçası olabilir. Bu durumlarla başa çıkmak için duyguları kabul etmek, yakınlarla paylaşmak ve yavaşça hobilere dönmek faydalıdır.

İyileşme sürecinde fizyoterapi ve düzenli egzersiz programları büyük rol oynar. Uzman eşliğinde yapılan kontrollü egzersizler, kalp kasını güçlendirir, dayanıklılığı artırır ve ameliyat korkusunu yenmeye yardımcı olur. Yürüyüş, yüzme ve dans gibi hafif sporlar önerilirken ağır kaldırma ve zorlayıcı aktivitelerden kaçınılmalıdır. Sağlıklı beslenme de iyileşmenin temel direklerinden biridir. Ameliyat sonrası diyet, yaraların hızla iyileşmesini desteklemeli ve uzun vadeli kalp sağlığını korumalıdır. Tuz, doymuş yağ ve şeker tüketimi sınırlandırılırken protein, lif ve sağlıklı yağlar içeren dengeli bir diyet benimsenmelidir. Bol su içmek ve diyetisyen kontrolünde kişiye özel bir plan uygulamak da büyük önem taşır.

Bypass Ameliyatının Riskleri ve Komplikasyonları

Her cerrahi müdahalede olduğu gibi bypass ameliyatının da belirli bypass ameliyatı riskleri ve potansiyel komplikasyonları bulunur. Ancak modern tıp teknolojileri, deneyimli cerrahi ekipler ve yoğun bakım koşulları sayesinde bu riskler günümüzde önemli ölçüde azaltılmıştır. Ameliyat öncesi yapılan detaylı değerlendirmelerle her hastanın risk profili kendine özel olarak belirlenir ve cerrahi ekip, olası sorunları önlemek için titiz önlemler alır. Bu komplikasyonlar genellikle nadir görülse de risk seviyesi hastanın genel sağlık durumuna, yaşına ve ek hastalıklarına göre değişebilir.

Operasyon sonrası karşılaşılabilecek potansiyel komplikasyonlardan biri kanamadır. Ameliyat sırasında veya sonrasında cerrahi alanda kanama meydana gelebilir ve bu durum genellikle kan nakli ya da ek bir müdahale ile kontrol altına alınır. Bir diğer önemli konu ise enfeksiyon riskidir. Ameliyat kesi yerlerinde veya akciğerlerde enfeksiyon gelişebilir. Bu risk, ameliyat öncesi ve sonrası uygulanan sterilizasyon prosedürleri ile antibiyotik tedavileriyle en aza indirilir. Hastanın yara bakımı talimatlarına titizlikle uyması da enfeksiyonun önlenmesinde kritik rol oynar.

Ameliyat sonrası dönemde bazı hastalar kalp ritim bozuklukları yaşayabilir. Bu durum genellikle geçicidir ve ilaçlar ya da geçici kalp pilleriyle kontrol altına alınabilir. Kalp ritmindeki düzensizlikler, ameliyat sonrası kalbin iyileşme sürecinin doğal bir parçası olarak da ortaya çıkabilir. Daha ciddi ancak nadir görülen bypass ameliyatı riskleri arasında inme riski ve böbrek sorunları yer alır. İnme, beyne kan akışının bozulması sonucu oluşabilir ve risk faktörleri arasında ileri yaş ile damar sertliğinin yaygınlığı bulunur. Böbrek sorunları ise ameliyat sırasındaki tansiyon dalgalanmalarına veya kullanılan ilaçlara bağlı olarak geçici ya da nadiren kalıcı hasar şeklinde görülebilir. Hastalar bu tür komplikasyonlara karşı yakından izlenir ve gerekli müdahaleler hızla yapılır.

Cerrahi ekibin uzmanlığı ve ameliyat sonrası kapsamlı bakım programları, bu tür bypass ameliyatı risklerini en aza indirmek için tasarlanmıştır. Hastaların ameliyat öncesinde sigara içme, diyabet veya yüksek tansiyon gibi yönetilebilir risk faktörlerini kontrol altına alması, ameliyat başarısını ve iyileşme sürecini olumlu yönde etkiler. Her ne kadar bu potansiyel komplikasyonlar mevcut olsa da bypass ameliyatının sunduğu yaşam kalitesindeki artış ve yaşam süresini uzatma gibi faydalar, uygun hastalar için genellikle risklerden daha ağır basar.

Bypass Ameliyatı Sonrası Yaşam

Bypass ameliyatı, kalp damarlarındaki tıkanıklıkları gidererek kalbinizin yeniden sağlıklı kan pompalamasını sağlar. Ancak bu operasyon, altta yatan damar sertliği hastalığını tedavi etmez; yalnızca bir onarım işlevi görerek kalbin hasar görmesini engeller. Bu nedenle ameliyat sonrası benimsenen kalıcı yaşam tarzı değişiklikleri, uzun vadeli kalp sağlığını korumak ve gelecekteki sorunları önlemek açısından kritik öneme sahiptir. Bypass sonrası hayat, kişinin kendi sağlığını aktif olarak yönettiği yeni bir başlangıçtır.

Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, atardamar sertleşmesinin ilerlemesini yavaşlatmak için temel adımdır. Bu sürecin en önemli parçası, beslenme alışkanlıklarını gözden geçirmektir. Ameliyat sonrası diyet; tuz ve şekerden fakir, doymuş yağ oranı düşük, lif açısından zengin Akdeniz tipi beslenmeye odaklanmalıdır. Bol miktarda meyve, sebze, tam tahıl, baklagil ve yağsız protein kaynağı (tavuk, balık) tercih edilmelidir. Kırmızı et tüketimi sınırlandırılmalı; salam, sosis gibi işlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır.

Fiziksel aktivite, ameliyat sonrası yeni yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. İlk aylarda göğüs kemiğinin kaynaması için ağır sporlardan kesinlikle kaçınılmalıdır. Halter kaldırmak, şınav veya barfiks çekmek gibi zorlayıcı hareketler sakıncalıdır. Bunun yerine tempolu yürüyüş, yüzme, bisiklete binme ve dans gibi orta yoğunluktaki aktiviteler önerilir. Örneğin tenis oynanabilir ancak rekabetçi bir tenis maçı yapılmamalıdır; amaç kalbi yormadan güçlendirmektir. Egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktorunuza danışmalı ve vücudunuzun verdiği sinyallere dikkat etmelisiniz.

Ameliyat sonrası dönemde stres yönetimi, kalp sağlığını doğrudan etkileyen bir diğer önemli faktördür. Yoğun stres, kalp ritmini ve kan basıncını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle meditasyon, derin nefes egzersizleri gibi rahatlama teknikleri öğrenmek, hobilere zaman ayırmak ve sosyal destek almak faydalıdır. Rekabetçi bir hayat tarzından uzaklaşmak hem zihinsel hem de fiziksel sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.

Yaşam boyu sürdürülmesi gereken en önemli alışkanlıklardan biri de düzenli doktor kontrolü yaptırmaktır. Ameliyat sonrası ilk dönemde sık olan bu kontroller zamanla üç veya altı aylık ve yıllık periyotlara yayılır. Bu takipler, ilaçların ayarlanması ve olası sorunların erken teşhisi için hayati önem taşır. Doktorunuzun önerdiği ilaçları aksatmadan kullanmak ve onayı olmadan herhangi bir değişiklik yapmamak, ameliyatın başarısını korumak için en büyük sorumluluğunuzdur.

Sıkça Sorulan Sorular
Bypass ameliyatının süresi, hastanın durumuna, yapılacak bypass sayısına ve uygulanan cerrahi tekniğe göre değişir. Genellikle operasyon 3 ila 6 saat arasında tamamlanır ancak bu süreye hazırlık ve uyandırma aşamaları dahil değildir.
Ameliyat sonrası ağrı, özellikle kesi yerlerinde ve göğüs bölgesinde beklenen bir durumdur. Bu ağrı, genellikle verilen ağrı kesicilerle etkili bir şekilde kontrol altına alınır. Ağrının, hareket etmenize veya doktorunuzun önerdiği derin nefes ve öksürme egzersizlerini yapmanıza engel olmaması önemlidir. Ağrınız olduğunda durumu sağlık ekibine bildirmekten çekinmemelisiniz.
Genel iyileşme süreci, hastanın yaşına ve sağlık durumuna bağlı olarak kişiden kişiye değişir. Hastanede kalış süresi genellikle 5 ila 7 gün arasındadır. Bu sürecin ardından evde başlayan toparlanma ise yaklaşık 6 ila 12 hafta sürebilir. Göğüs kemiğinin tam olarak kaynaması ortalama 3 ayı bulabilir ve bu süre boyunca vücudun fiziksel ve duygusal olarak toparlanması beklenir.
Ameliyat sonrası dönemde bazı kısıtlamalara uymak ve yeni alışkanlıklar edinmek gerekir. İlk üç ay boyunca ağır kaldırmaktan (2-5 kg üzeri), itme-çekme hareketlerinden ve kolları omuz seviyesinin üzerine kaldırmaktan kaçınmalısınız. Kalp dostu bir beslenme planı benimseyerek tuz, şeker ve doymuş yağ tüketimini sınırlandırmalısınız. Düzenli ilaç kullanmak, doktor kontrollerini aksatmamak ve sigarayı tamamen bırakmak uzun vadeli sağlığınız için kritik öneme sahiptir.
Bypass ameliyatı sonrası araba kullanmaya başlamak için genellikle 6 ila 8 hafta beklenmesi önerilir. Bunun temel nedeni, göğüs kemiğinizin iyileşme sürecini tamamlaması ve ani bir fren veya direksiyon manevrası sırasında oluşabilecek baskıdan korunmasıdır. Ayrıca kullanılan bazı ağrı kesiciler reaksiyon sürenizi yavaşlatabilir. Doktorunuzdan onay almadan direksiyon başına geçmemeli, başlangıçta kısa mesafelerde ve trafiğin sakin olduğu zamanlarda deneme yapmalısınız.
Cinsel yaşama dönüş, genellikle fiziksel ve duygusal olarak kendinizi hazır hissettiğinizde, ameliyattan 2 ila 4 hafta sonra mümkün olabilir. Bu konuda önemli olan, göğüs kemiğinize baskı uygulamayacak pozisyonları tercih etmek ve kendinizi yorgun veya ağrılı hissettiğinizde zorlamamaktır. Bu özel konuyu eşinizle açıkça konuşmak, endişelerinizi gidermenize ve süreci daha rahat atlatmanıza yardımcı olacaktır.
Bypass için kullanılan damarların ömrü, damarın türüne ve hastanın yaşam tarzı alışkanlıklarına göre değişir. Özellikle göğüs kafesinden alınan meme atardamarı (internal mammary artery) oldukça uzun ömürlü olup 10 yıl sonra bile %90'dan fazla açıklık oranına sahiptir. Bacaklardan alınan toplardamarların (safen ven) ömrü ise genellikle daha kısadır. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, düzenli ilaç kullanmak ve risk faktörlerini kontrol altında tutmak, bypass damarlarının ömrünü uzatmanın en etkili yoludur.
PROF.DR. OĞUZ YILMAZ
PROF.DR. OĞUZ YILMAZ
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. DAVİT SABA
PROF.DR. DAVİT SABA
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. MURAT KAYABALI
PROF.DR. MURAT KAYABALI
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. ERTAN SAĞBAŞ
PROF.DR. ERTAN SAĞBAŞ
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. CEM ARITÜRK
PROF.DR. CEM ARITÜRK
Kalp ve Damar Cerrahisi
Ataşehir
Florence Nightingale Hastanesi
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. CİHAT BAKAY
PROF.DR. CİHAT BAKAY
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. KAMİL HASAN TÜZÜN
PROF.DR. KAMİL HASAN TÜZÜN
Kalp ve Damar Cerrahisi
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
DOÇ.DR. CENK İNDELEN
DOÇ.DR. CENK İNDELEN
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
OP.DR. CÜNEYT ÖZTÜRK
OP.DR. CÜNEYT ÖZTÜRK
Kalp ve Damar Cerrahisi
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
OP.DR. MURAT ERTÜRK
OP.DR. MURAT ERTÜRK
Kalp ve Damar Cerrahisi
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
İletişim Formu
Yukarı Kaydır
loading