Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Atriyal Septal Defekt (ASD): Kalp Deliği Hakkında Bilmeniz Gerekenler

image

Atriyal Septal Defekt (ASD), halk arasında kalp deliği olarak bilinen ve kalbin yapısında meydana gelen doğumsal bir anomalidir. Bu durum, kalbin üst iki odacığı olan sağ ve sol kulakçıklar arasındaki duvarda bir açıklık bulunması anlamına gelir. Bu duvar, normalde kanın kalbin sağ ve sol tarafları arasında karışmasını engeller. Ancak anne karnındaki gelişim sırasında tam olarak kapanmadığında bir delik olarak kalabilir. En sık görülen doğuştan kalp hastalığı türlerinden biri olan ASD, toplumda yaygın olarak görülebilen bir rahatsızlıktır ve genellikle erken yaşlarda fark edilmese de ilerleyen dönemlerde önem kazanabilir. Genellikle küçük boyutlu delikler herhangi bir belirtiye yol açmazken daha büyük bir kalp deliği zamanla ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Bu yazıda, Atriyal Septal Defekt (ASD) konusunu detaylı bir şekilde ele alacağız. ASD’nin nedenlerinden çocuklarda ve yetişkinlerde görülen belirtilere, tanı yöntemlerinden güncel tedavi seçeneklerine kadar merak edilen tüm konulara değineceğiz. Amacımız, bu doğuştan kalp hastalığı hakkında akıllardaki sorulara yanıt vererek hastalığa sahip bireyler ve aileleri için aydınlatıcı bir kaynak sunmaktır.

Atriyal Septal Defekt (ASD) Nedir?

ASD (Atriyal Septal Defekt), kalbin üst iki odacığı olan sağ ve sol kulakçıklar (atriyumlar) arasındaki bölme duvarında (septum) doğuştan bir açıklık olmasıdır. Septum, kalbin sağ tarafındaki oksijeni az kan ile sol tarafındaki oksijence zengin kanın birbirine karışmasını önleyen bir duvar görevi görür. Normal bir kalp gelişiminde bu duvar doğumdan sonra tamamen kapanır. Ancak bu kapanma gerçekleşmediğinde, en sık görülen doğuştan kalp hastalığı türlerinden biri olan ASD ortaya çıkar.

Bu delik, sol kulakçıktaki yüksek basınçlı ve oksijenlenmiş kanın, sağ kulakçıktaki daha düşük basınçlı ve oksijeni az kana geçmesine neden olur. Tıpta "şant" olarak adlandırılan bu anormal kan akışı, sağ kalbin ve akciğerlere giden damarların normalden fazla kanla yüklenmesine yol açar. Bu durum, kalbin sağ tarafını sürekli olarak daha fazla çalışmaya zorlar ve adeta bir fazla mesai yapmasına neden olur.

Bu ek yük, ASD (Atriyal Septal Defekt) deliğinin boyutuna bağlı olarak zamanla ciddi sonuçlar doğurabilir. Akciğerlere pompalanan kan miktarının artması, akciğer atardamar basıncını yükselterek pulmoner hipertansiyona sebep olabilir. Ayrıca sağ kalp odacıkları bu fazla yükü karşılamak için genişleyebilir ve zamanla işlevini yitirebilir. Bu nedenle, tedavi edilmeyen büyük defektler ileri yaşlarda kalp yetmezliği ve ritim bozuklukları gibi yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren komplikasyonlara yol açabildiği için bu doğuştan kalp hastalığı'nın erken tanısı ve takibi önemlidir. ASD, her 1500-2000 bebekten birinde görülmekte olup, tüm doğuştan kalp defektlerinin yaklaşık %10-15'ini oluşturmaktadır.

ASD Nedenleri ve Risk Faktörleri

Atriyal Septal Defekt (ASD) oluşumunun kesin nedeni çoğu vakada bilinmemektedir. Ancak araştırmalar, bu doğumsal kalp rahatsızlığının ortaya çıkmasında genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşiminin rol oynadığını göstermektedir. Kalp, anne karnındaki gelişimin ilk sekiz haftasında oluşumunu büyük ölçüde tamamlar. Bu kritik dönemde meydana gelebilecek herhangi bir aksaklık, kulakçıklar arasındaki duvarın tam kapanmamasına ve ASD'ye neden olabilir.

Genetik yatkınlık, en önemli risk faktörlerinden biridir. Ailesinde doğuştan kalp hastalığı bulunan kişilerde ASD görülme riski artmaktadır. Bu durum, kalbin gelişimini yönlendiren bazı genlerdeki kalıtsal değişikliklerin etkili olabileceğine işaret eder. Bununla birlikte Down sendromu gibi belirli genetik sendromlar da ASD (Atriyal Septal Defekt) ile güçlü bir şekilde ilişkilendirilmiştir. Bu sendromlara sahip bebeklerde yapısal kalp kusurlarının görülme olasılığı genel popülasyona göre oldukça yüksektir.

Hamilelik sırasında annenin maruz kaldığı bazı çevresel etkenler de risk oluşturabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde geçirilen kızamıkçık (rubella) gibi viral bir enfeksiyon, bebeğin kalp gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca doktor kontrolü dışında kullanılan bazı ilaçlar, alkol ve sigara tüketimi veya annenin kontrolsüz diyabet gibi metabolik bir rahatsızlığa sahip olması da risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Bu nedenle sağlıklı bir gebelik süreci için düzenli doktor takibi yapmak, dengeli beslenmek ve bilinen risklerden kaçınmak, bu tür doğumsal anomalilerin görülme olasılığını azaltmaya yardımcı olabilir.

ASD Tipleri

Atriyal Septal Defekt (ASD), kalbin kulakçıkları arasındaki deliklerin konumuna ve özelliklerine göre farklı tiplere ayrılır. Bu sınıflandırma, hastalığın klinik seyrini, belirtilerini ve en uygun tedavi yöntemini belirlemede kritik bir rol oynar. Her birinin kendine özgü anatomik yapısı ve potansiyel riskleri olduğundan, doğru tanı için hangi ASD tipi ile karşılaşıldığının saptanması büyük önem taşır. Dört ana ASD tipi bulunmaktadır.

Ostium Sekundum ASD En sık rastlanan tip olan Sekundum ASD, kulakçıklar arası duvarın orta kısmında yer alır ve tüm vakaların yaklaşık %70'ini oluşturur. Boyutları küçük, orta veya büyük olabilir. Küçük delikler genellikle belirti vermezken büyük olanlar zamanla sağ kalp odacıklarında genişlemeye, akciğer damarlarında basınç artışına ve kalp yetmezliğine yol açabilir. Tedavisinde çoğu zaman kateter bazlı yöntemler, yani anjiyo tercih edilir. Bu minimal invaziv teknikte kasıktan girilerek kalp deliğine ulaşıp şemsiye benzeri bir cihazla defekt kapatılır. Bu yöntem, hastalara daha az risk ve daha hızlı iyileşme süreci sunar. Ostium Primum ASD Ostium Primum ASD, atriyal septumun alt kısmında, kalp kapakçıklarına yakın bir bölgede bulunur. Sekundum ASD'ye göre daha nadir görülür ve sıklıkla başka doğumsal kalp anomalileriyle birliktedir. Özellikle Down sendromlu çocuklarda rastlanma oranı daha yüksektir. Bu tipe genellikle atriyoventriküler kapakçıklarda (mitral ve triküspit) yapısal sorunlar ve sızıntılar eşlik eder. Bu karmaşık yapısı nedeniyle bu tipin tedavisi, deliğin kapatıldığı ve kapak problemlerinin onarıldığı açık kalp ameliyatı gerektirir. Sinüs Venozus ASD Sinüs Venozus ASD, üst veya alt ana toplardamarların (vena kava) kalbe girdiği noktaya yakın bir konumda yer alır. Bu defekt türü, sıklıkla akciğer toplardamarlarının yanlış bir şekilde sağ kulakçığa açılması durumuyla (anormal pulmoner venöz dönüş) ilişkilidir. Bu durum sağ kalbin iş yükünü önemli ölçüde artırarak erken yaşta belirti vermesine neden olabilir. Konumu ve eşlik eden damar anomalileri nedeniyle tedavisi kateter yöntemlerine uygun değildir ve genellikle açık kalp ameliyatı gerektirir. Koroner Sinüs ASD Koroner Sinüs ASD, kalbin kendi kirli kanını toplayan koroner sinüs ile sol kulakçık arasındaki duvarda bir açıklık olmasıdır. Bu, ASD tipleri arasında en nadir görülenidir. Bu tip sıklıkla persistan sol süperior vena kava gibi damar anomalileriyle birlikte görülüp, kompleks doğumsal kalp hastalıkları spektrumunun bir parçasıdır. Karmaşık anatomisi nedeniyle Koroner Sinüs ASD teşhisi ve tedavisi özel bir uzmanlık gerektirir. Tedavisi cerrahidir ve operasyon sırasında eşlik eden diğer anomaliler de düzeltilir.

ASD'nin Kalp Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Atriyal Septal Defekt (ASD), kalbin genel sağlığını farklı derecelerde etkileyebilir. Bu etkiler, deliğin boyutuna ve kişinin yaşına bağlı olarak değişir. Küçük ASD'ler genellikle hayat boyu belirti vermez ve kalpte ya da akciğerlerde ciddi bir soruna yol açmaz. Bu tip delikler çoğunlukla başka bir nedenle yapılan rutin kontrollerde tesadüfen saptanır.

Büyük bir ASD varlığında ise sol kulakçıktan sağ kulakçığa sürekli kan geçişi (şant), kalbin sağ tarafına ve akciğerlere fazladan yük bindirir. Bu ek hacim, sağ kalbin normalden daha fazla çalışmasına neden olur ve zamanla sağ kalp odacıklarının genişlemesine yol açar. Tedavi edilmeyen bu durum, ilerleyici bir şekilde sağ taraflı kalp yetmezliği gelişimine zemin hazırlayabilir. Hastalarda eforla artan nefes darlığı, çabuk yorulma ve bacaklarda şişlik gibi belirtiler ortaya çıkabilir. İlerleyen yıllarda bu durum, istirahat hâlinde bile devam eden ciddi bir kalp yetmezliği tablosuna dönüşebilir.

Akciğerlere giden kan miktarının artması, akciğer atardamarlarındaki basıncı yükselterek pulmoner hipertansiyon olarak adlandırılan duruma yol açar. Başlangıçta geri dönüşümlü olan bu yüksek basınç, tedavi edilmezse akciğer damarlarında kalıcı hasara neden olur. İleri evrede bu ilerleyici pulmoner hipertansiyon, Eisenmenger sendromu adı verilen ve kan akış yönünün tersine dönerek vücuda oksijensiz kan pompalanmasına yol açan geri dönüşümsüz bir tabloya sebep olabilir. Bu durum, ciltte morarma (siyanoz) ile kendini gösterir ve kalp içinde pıhtı oluşumunu artırarak ani felç riskini ciddi oranda yükseltir.

Kalbin sağ tarafındaki genişleme, aynı zamanda atriyal fibrilasyon gibi ciddi ritim bozukluklarının ortaya çıkma riskini de artırır. Bu ritim bozuklukları, kalp içinde pıhtı oluşumuna zemin hazırlar. Oluşan bir pıhtı, ASD deliğinden geçerek beyne ulaşabilir ve ani felç riskini ciddi oranda artırır. Bu nedenle büyük ASD'lerin erken tanısı ve tedavisi, bahsedilen ciddi komplikasyonları önlemek adına kritik öneme sahiptir.

ASD Belirtileri Nelerdir?

Atriyal Septal Defekt (ASD), yani kalpteki delik, her bireyde farklı şiddette ASD belirtileri gösterebilir. Belirtilerin ortaya çıkışı ve şiddeti; deliğin boyutu, konumu ve kişinin yaşı gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Küçük bir ASD genellikle herhangi bir şikâyete neden olmazken büyük delikler zamanla ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Bebeklerde ve Çocuklarda ASD Belirtileri Bebeklik ve erken çocukluk döneminde ASD, genellikle belirgin bir semptom göstermez ve çoğu zaman rutin kontrollerde kalpte duyulan bir üfürümle tesadüfen fark edilir. Ancak deliğin boyutu büyükse, kalbe binen yük arttıkça bazı ASD belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtiler arasında büyüme ve gelişme geriliği, sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları (zatürre veya bronşit gibi), beslenirken veya hareket ederken çabuk yorulma, terleme ve huzursuzluk yer alır. Çocuklar, oyun oynarken yaşıtlarına kıyasla daha çabuk nefessiz kalabilir. Yetişkinlerde ASD Belirtileri Çocuklukta fark edilmeyen veya hafif seyreden ASD, genellikle 30’lu yaşlardan sonra kalbe binen yükün artmasıyla daha belirgin ASD belirtileri gösterir. Yıllar içinde biriken bu yük, kalp yetmezliği ve pulmoner hipertansiyon gibi ciddi durumlara yol açabilir. Yetişkinlerde en sık görülen şikâyetler; başlangıçta eforla, ilerleyen dönemlerde ise istirahat hâlinde bile ortaya çıkan nefes darlığı, çabuk yorulma, kalp çarpıntısı ve bacaklarda şişliktir (ödem). İleri evrelerde, özellikle pulmoner hipertansiyonun geri dönüşümsüz hâle geldiği durumlarda, vücuda oksijensiz kanın karışması nedeniyle ciltte morarma (siyanoz) görülebilir. Bu belirtiler yaşandığında, altta yatan nedenin anlaşılması için [ASD tanısı](#asd-tanisi-nasil-konulur) konulması gerekir.

ASD Tanısı Nasıl Konulur?

Atriyal Septal Defekt (ASD) şüphesi, genellikle rutin doktor kontrollerinde veya hastanın şikâyetleri üzerine yapılan fizik muayeneyle ortaya çıkar. Doktorun stetoskopla kalbi dinlerken "üfürüm" olarak bilinen anormal bir ses duyması, kalp odacıkları arasında bir kan kaçağı olabileceğine işaret eder ve ASD tanısı için ilk önemli adımdır. Ancak üfürüm tek başına yeterli değildir ve kesin tanı için ileri tetkikler gerekir.

Kesin ASD tanısı için altın standart yöntem Ekokardiyografi, yani kalp ultrasonudur. Bu test, ses dalgaları kullanarak kalbin yapısını ve fonksiyonlarını detaylı bir şekilde görüntüler. İlk olarak göğüs duvarından yapılan Transtorasik Ekokardiyografi (TTE) ile kalp odacıkları, kapakçıklar ve delik net olarak değerlendirilir. Deliğin boyutu, konumu ve yarattığı kan akışının miktarı bu yöntemle belirlenir. Bazı durumlarda, TTE ile net görüntü alınamazsa veya deliğin yapısı daha ayrıntılı incelenmek istenirse yemek borusundan yapılan Transözofageal Ekokardiyografi (TEE) yöntemine başvurulur. TEE, kalbe daha yakın bir görüntüleme sağladığı için özellikle tedavi planlamasında kritik bilgiler sunar.

ASD tanısı sürecinde bu temel testlere ek olarak yardımcı yöntemler de kullanılır. Elektrokardiyogram (EKG), kalbin elektriksel aktivitesini ölçerek ritim bozukluklarını veya sağ kalp büyümesini tespit edebilir. Göğüs röntgeni ise kalbin genel boyutunu ve akciğer damarlarındaki kanlanma artışını göstererek ASD’nin etkileri hakkında fikir verir. Karmaşık vakalarda veya ek anomalilerden şüphelenildiğinde, kalbin ve damarların üç boyutlu görüntülerini sunan kardiyak bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans (MR) gibi ileri görüntüleme tekniklerinden yararlanılır. Tüm bu testlerin sonuçları bir araya getirilerek, hastanın durumu bütüncül bir yaklaşımla ele alınır. Bu kapsamlı değerlendirme, sadece tanıyı kesinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda en doğru ve kişiye özel tedavi stratejisinin belirlenmesini de sağlar.

ASD Tedavi Seçenekleri

Atriyal Septal Defekt (ASD) tanısı konulduğunda uygulanacak ASD tedavisi, hastanın yaşına, deliğin boyutuna, konumuna ve neden olduğu semptomlara göre belirlenir. Her vaka anında müdahale gerektirmez ve temel amaç, kalbin ve akciğerlerin aşırı yüklenmesini önleyerek uzun vadeli komplikasyonları engellemektir. Bu bağlamda üç ana yaklaşım bulunur: izlem, kateterle kapatma ve cerrahi kapatma.

Kalbe belirgin bir yük bindirmeyen, belirti vermeyen ve küçük boyutlu sekundum ASD'ler için genellikle "izlem" yaklaşımı benimsenir. Bu delikler, özellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde kendiliğinden kapanma potansiyeline sahiptir. İzlem sürecinde hastanın durumu düzenli doktor kontrolleri ve ekokardiyografi ile takip edilir. Deliğin büyümesi veya herhangi bir kötüleşme belirtisi görülmesi durumunda diğer tedavi seçenekleri değerlendirilir.

Daha büyük veya semptomlara yol açan defektler için ise aktif bir ASD tedavisi planlanır. Uygun anatomiye sahip hastalarda, özellikle sekundum ASD’lerde, kateterle ASD kapatma işlemi öncelikli tercihtir. Bu minimal invaziv yöntemde, kasıktaki bir damardan kateterle kalbe ulaşılır ve "şemsiye" benzeri bir cihazla delik kapatılır. Açık kalp ameliyatına kıyasla çok daha konforlu olan kateterle ASD kapatma, kısa hastanede kalış süresi, hızlı iyileşme ve az ağrı gibi avantajlar sunar. Ancak deliğin çok büyük olması veya kenar dokusunun yetersizliği gibi durumlarda bu yöntem uygulanamaz.

Kateter yöntemine uygun olmayan veya primum, sinüs venozus gibi daha karmaşık tiplerde cerrahi kapatma zorunlu hale gelir. ASD ameliyatı sırasında, göğüs kafesi açılarak kalpteki delik doğrudan dikilir ya da sentetik bir yama kullanılarak kapatılır. Teknolojik gelişmeler sayesinde bazı uygun vakalarda bu [ASD ameliyatı](#asd-ameliyati-sonrasi-dikkat-edilmesi-gerekenler), minimal invaziv (küçük kesi ile) tekniklerle de yapılabilmektedir. Cerrahi yöntem, katetere göre daha uzun bir iyileşme süreci gerektirse de karmaşık defektlerin kalıcı olarak düzeltilmesini sağlar. Hangi ASD tedavisi yönteminin seçileceğine, kardiyolog ve kalp cerrahından oluşan bir ekip, hastanın genel sağlık durumu ile kalp anatomisini detaylıca değerlendirerek karar verir.

ASD Ameliyatı Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

Atriyal Septal Defekt (ASD) kapatma işlemi sonrası iyileşme süreci, hastanın sağlığına tam olarak kavuşması için kritik önem taşır. Bu dönemde doktor tavsiyelerine harfiyen uymak, başarılı bir iyileşmenin anahtarıdır. ASD ameliyatı sonrasındaki ilk haftalarda yeterli dinlenme, düzenli yara bakımı ve reçete edilen ilaçların aksatılmadan kullanılması esastır. İyileşme sürecinde ağır kaldırmaktan, ani hareketlerden ve yoğun egzersizlerden kaçınılmalıdır. Hastalar genellikle birkaç hafta içinde günlük rutinlerine dönebilse de spora başlamak gibi yoğun aktivitelere dönüş, doktor onayıyla ve genellikle birkaç ay sonra mümkün olur.

İyileşme döneminde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri enfeksiyon riskidir. Özellikle işlem sonrası ilk altı ay boyunca, kapatılan bölgenin enfeksiyon kapmasını önlemek amacıyla "enfektif endokardit" adı verilen duruma karşı tedbirli olunmalıdır. Bu süreçte diş çekimi, dolgu veya diğer invaziv tıbbi müdahaleler öncesinde koruyucu antibiyotik kullanılması zorunludur. Ayrıca, deliğin kapatılmasında kullanılan cihaz veya yama üzerinde pıhtı oluşumunu engellemek amacıyla doktorunuz bir süre kan sulandırıcı ilaçlar reçete edebilir. Bu ilaçların dozu ve kullanım süresi, hastanın durumuna göre özel olarak belirlenir.

ASD ameliyatı sonrası takip, uzun vadeli sağlık için hayati rol oynar. Hastaların düzenli kardiyoloji kontrollerini aksatmaması gerekir. Çocuk hastaların çocuk kardiyolojisi, yetişkin hastaların ise erişkin kardiyolojisi uzmanları tarafından periyodik olarak muayene edilmesi önemlidir. Bu takiplerde yapılan ekokardiyografi testleri, kapatılan deliğin durumunun ve kalbin fonksiyonlarının kontrol altında tutulmasını sağlar. Düzenli kontroller, olası geç dönem komplikasyonlarını erken teşhis ederek hastanın sağlıklı bir yaşam sürmesini güvence altına alır.

Uzun Dönemde Kalp Sağlığını Koruma Kalp sağlığını uzun vadede korumak için düzenli ve uygun şiddetteki egzersiz programını kardiyoloji uzmanı rehberliğinde yapın. Sağlıklı bir diyeti benimseyerek tuz ve yağ alımını sınırlayın. Stres yönetimi, yeterli uyku ve sigaradan uzak durma kalp sağlığı için hayati rol oynar. Enfeksiyonlardan korunmak amacıyla hastalıklar sırasında ve tıbbi müdahaleler öncesinde doktor tavsiyesini alın.
Sıkça Sorulan Sorular
ASD ameliyatının süresi, uygulanan tedavi yöntemine göre değişir. Kateterle kapatma işlemi genellikle bir saat içinde tamamlanır ve hasta aynı gün veya ertesi gün taburcu olabilir. Açık kalp ameliyatı ise deliğin anatomisine bağlı olarak 3 ila 6 saat arasında sürebilir. Bu operasyonun ardından hastanede birkaç gün kalınması gerekir.
Bebeklik döneminde saptanan küçük boyutlu ASD (Atriyal Septal Defekt) vakaları, genellikle yaşamın ilk birkaç yılı içinde kendiliğinden kapanabilir. Ancak yetişkinlikte bu durum gözlenmez. Bu nedenle yetişkinlerde saptanan ve belirli bir büyüklüğe ulaşmış delikler için tedavi planlanır.
ASD'nin kesin nedeni çoğu vakada bilinmemekle birlikte genetik faktörlerin rol oynadığı düşünülmektedir. Aile öyküsünde doğuştan kalp kusuru olan kişilerde ASD görülme riski artabilir. Ayrıca Down sendromu gibi bazı genetik sendromlar, ASD ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Hamilelik sırasında maruz kalınan bazı çevresel faktörler de risk oluşturabilir.
ASD üfürümü, doktorun stetoskopla kalbi dinlerken duyduğu anormal bir sestir. Bu ses, kulakçıklar arasındaki delikten geçen kanın yarattığı türbülanstan kaynaklanır. Her üfürüm bir soruna işaret etmese de ASD gibi yapısal bir kalp hastalığının ilk bulgusu olabileceğinden ileri tetkik gerektirir.
Hayır, ASD (Atriyal Septal Defekt) deliği ilaçlarla kapatılamaz. Ancak ilaçlar, ASD’nin neden olduğu kalp yetmezliği veya ritim bozukluğu gibi sorunları kontrol altına alarak belirtileri hafifletmek için kullanılabilir. Deliğin kapatılması için kesin çözüm sunan ASD tedavisi yöntemleri ise kateterle kapatma veya cerrahi müdahaledir.
ASD genellikle doğrudan bir ağrıya neden olmaz. Ancak büyük deliklerin kalbe bindirdiği yük, zamanla nefes darlığı veya çarpıntı gibi şikâyetlerin yanı sıra göğüste baskı hissine de yol açabilir. Bu tür bir rahatsızlık, kalbin zorlandığının bir işareti olabileceğinden mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir.
PROF.DR. YİĞİT ÇANGA
PROF.DR. YİĞİT ÇANGA
Kardiyoloji
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. SABRİ KÜRŞAD ERİNÇ
PROF.DR. SABRİ KÜRŞAD ERİNÇ
Kardiyoloji
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. SELEN YURDAKUL
PROF.DR. SELEN YURDAKUL
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. FATİH MEHMET UÇAR
PROF.DR. FATİH MEHMET UÇAR
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. HÜSNİYE YÜKSEL
PROF.DR. HÜSNİYE YÜKSEL
Kardiyoloji
Ataşehir
Florence Nightingale Hastanesi
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. NURAN YAZICIOĞLU
PROF.DR. NURAN YAZICIOĞLU
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. MURAT GÜLBARAN
PROF.DR. MURAT GÜLBARAN
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. ÖZGE ÇETİNARSLAN
UZM.DR. ÖZGE ÇETİNARSLAN
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. BURCU ÇAKIR
UZM.DR. BURCU ÇAKIR
Kardiyoloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
İletişim Formu
Yukarı Kaydır
loading