Yaz aylarında güneşin yoğun etkisi ve dışarıda daha fazla vakit geçirilmesi, melazma olarak adlandırdığımız yüzde görülen kahverengi lekelerde belirgin bir artışa neden olur. En sık alın, malar bölge, üst dudak ve çenede yerleşir. Genetik yatkınlık ve UV maruziyeti en sık nedeni olmakla birlikte, çeşitli ilaçlar (oral kontraseptifler, epilepsi ilaçları vb) gebelik, tiroid hastalıkları ve bazı kozmetikler de melazma gelişimine neden olmaktadır.
Melazma’nın 3 tipi vardır; epidermal, dermal, mikst tip
Epidermal tip: Derinin üst (epidermis) tabakasında melanin birikmesi sonucu gelişir.
Dermal tip: Derinin alt (dermis) tabakasında melanin birikimi vardır. Tedavi genellikle daha zordur ve daha uzun süre gerektirir.
Mikst tip: Hem yüzeyel hem derin tabakalarda melanin birikimi vardır. Her iki tipin de özelliklerini taşır. Tedavide her iki tabakayı hedefleyen yaklaşımlar gerekebilir.
Tedaviye başlamadan önce melazmanın tipi belirlenip tedavi şeması ona göre düzenlenmelidir. Tedavi sırasında ve sonrasında mevcut iyilik halinin korunabilmesi için hastanın mutlaka dikkat etmesi gereken önlemler şunlardır:
- Güneşten korunma; dışarı çıkmadan önce en az SPF 30 olan bir güneş kremini doğru bir şekilde kullanılmalıdır. Özellikle fiziksel güneş koruyucular ( çinko oksit- titanyum dioksit içerikli) tercih edilmektedir. Güneş kreminin doğru zaman, miktar ve şekilde kullanımı son derece önemlidir. Ayrıca, geniş kenarlı bir şapka, giysi veya şemsiye kullanımı da uygun olacaktır. Bronzlaşmaktan kaçınmak önemlidir.
- Kişinin kullandığı ilaçlar, mesleki UV maruziyeti gözden geçirilmelidir. Özellikle oral kontraseptifler mümkünse kesilmelidir.
- Kamuflaj makyaj uygulanabilir.
Tedavide neler yapıyoruz?
Her bir melazma tipi için uygun tedavi yöntemi cildin durumu ve lekenin derinliğine bağlı olarak değişir ve tedavi kişiye özel olarak belirlenir.
Melasma tedavisine öncelikle topikal tedavilerle başlanır. En sık tercih edilen ve uzun yıllardır kullanılan topikal ajan hidrokinondur. Günde 1 kez gece kullanımı tercih edilmektedir. Hidrokinonun retinol ve steroidle kombine halde kullanımı ile başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Tedaviye başlandıktan ortalama 6-8 hafta sonra klinik yanıt başlar. Tedavi süresi muayene sonucuna göre belirlenir. Hidrokinonun uzun süreli kontrolsüz kullanımı önerilmemektedir.
Azelaik asit, kojik asit, tretinoin, askorbik asit (C vitamini), niasinamid, arbutin, topikal steroidler, traneksamik asit, sisteamin, tiamidol gibi maddeler tek tek ve bazen kombinasyon halinde çeşitli krem ve losyonlarda topikal tedavi amacıyla kullanılmaktadır.
Sistemik olarak en sık kullanılan tedavi traneksamik asittir. Bunun dışında çalışmalarda etkili bulunan farklı ajanlar da vardır.
Kimyasal peeling de melazma tedavisinde uygun hastada etkili bir tedavi seçeneğidir. Bu amaçla glikolik asit, triklorasetik asit (TCA), salisilik asit, Jessner solüsyonu ve laktik asit farklı konsantrasyonlarda kullanılır. Melasmanın derinliğine göre yüzeyel, orta veya derin kimyasal peeling uygulanabilir. Kimyasal peelingler, cildin üst tabakasını soyarak pigmentasyonu doğrudan hedef alır. Böylece, ciltteki koyu lekelerin azalmasına ve daha eşit bir cilt tonunun ortaya çıkmasına yardımcı olabilir. Kimyasal peelinglerin etkili olabilmesi için genellikle birkaç seans gerekebilir. Peeling sonrasında cilt güneşe karşı daha hassas hale gelecektir. Bu nedenle, tedavi süresince ve sonrasında geniş spektrumlu güneş koruyucuların, doğru kullanımı oldukça önemlidir.
Mikroiğneleme tedavisinin melazmada etkinliği tesadüfen keşfedilmiştir. Mikroiğneleme, koyu renk deri tipleri dahil çoğu kişide güvenli bir şekilde uygulanabilir, diğer tedavi yöntemleriyle kolayca kombine edilebilir. Örneğin, mikroiğneleme sırasında kullanılan PRP veya topikal serumlar, tedavinin etkinliğini artırabilir. Ayrıca, kimyasal peelingler veya lazer tedavileriyle de kombine edilebilir, bu da tedavi etkinliğini artırır. Mikroiğneleme genellikle minimal invaziv bir prosedürdür ve çoğu zaman deri üzerinde ciddi yan etkiler oluşturmaz. Ciltteki iyileşme süreci genellikle kısa sürelidir ve çoğu kişi, tedavi sonrası hafif kızarıklık dışında önemli bir rahatsızlık hissetmez. Mikroiğneleme, deride mikro yaralar oluşturarak kollajen ve keratinosit üretimini tuyarır. Mikroiğnelemenin iyileşme süreci genellikle hızlıdır ve hastalar günlük aktivitelerine hızla dönebilirler. Bu, tedaviyi düzenli olarak uygulamak isteyenler için cazip bir seçenek yapar.
Plateletten zengin plazma (PRP) tedavisi; kişinin kendi kanından ayrıştırılan trombosit bakımından zengin plazmanın, cildin altına enjekte edilmesi yöntemidir. Trombositler, trombosit büyüme faktörü, epidermal büyüme faktörü ve TGF β1 ve β2 içerir. Bu maddeler melazmanın tedavisinde önemli rol oynarlar. PRP düzenli aralıklarla ve diğer tedavilerle kombine uygulandığında başarılı sonuçlar elde edilebilir. Kişinin kendi kanı kullanıldığından allerjik reaksiyon olasılığı düşüktür güvenle uygulanabilir.
Mezoterapi, çeşitli vitaminler, mineraller, amino asitler ve diğer aktif bileşenlerin intradermal enjeksiyonlarla deriye uygulandığı bir tedavi yöntemidir. Uygulanan bu aktif bileşenler sayesinde melanin üretimi düzenlenir, mevcut pigmentasyonun hafifletilmesi sağlanır. Bu amaçla traneksamik asit, glutatyon, C vitamini, arbutin, niasinamid gibi etken maddeler kulanılabilir. Tedavinin içeriği kişiye özel olarak belirlenir. Tedavi 2-3 hafta aralarla birkaç seans uygulanır. İşlem sonrası kişinin sosyal hayatına devam etmesi en büyük avantajıdır.
Lazer ve ışık sistemleri; diğer tedavilere yanıt vermeyen hastalara uygulanabilecek tedavi yöntemidir.
En sık kullanılan etkinliği kanıtlanmış yöntem IPL (Yoğun darbeli ışık) tedavisidir. Burada, ışık kaynağı olarak 515 nm ile 1200 nm arasındaki dalga boylarında ışık yayan bir flaş lambası kullanılır. IPL tedavisi bir lazer tedavisi değil bir ışık sistemi tedavisidir. Melanin ve hemoglobinin hedeflenmesi sağlanarak çeşitli pigment bozuklukları tedavi edilebilir. Lazer tedavisine göre avantajı, aynı anda cildin çeşitli seviyelerine nüfuz edebilmesi böylece hem epidermal hem de dermal melazmayı aynı anda tedavi edebilmesidir. IPL tedavisinin postinflamatuar hiperpigmentasyon olasılığı düşüktür. Bu melazma tedavisinde çok önemli bir avantajdır.
Fraksiyonel lazerler ablatif lazerler ve non-ablatif lazerler olarak ayrılmaktadır. Melazma tedavisinde daha çok non-ablatif lazerler etkili ve kullanışlı bulunmuştur. Burada sağlam dokular arasında dermiste koagülatif hasarlı sütunlar oluşturulur. Böylece hem melazmalı dokunun bir kısmı uzaklaştırılmış olur hem de dokuda yeniden iyileşme fonksiyonu başlatılmış böylece iyileşme uyarılmış olur. Tedaviden sonra görülen en yaygın etki uygulama alanında kızarıklık, şişlik ve hafif kabuklanmadır. Hastaların tedavi sonrasında çok dikkatli güneşten korunmaları önemlidir. Fraksiyonel lazer tedavisi de diğer tedavilerle kombine kullanılabilen başarılı bir tedavi yöntemidir.
Bu lazerler dışında Q-anahtarlı lazerler, pikosaniye lazerler de melazma tedavisinde kullanılabilen lazerlerdir.
Melazma tedavisinde başarılı sonuçlar elde edilebilmesi ancak düzenli takip, kişiye özel tedavi planlarının oluşturulması ve bunun için de hastanın bir dermatolog gözetiminde olmasıyla mümkündür.