Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Böbrek Kanseri Hakkında Bilmeniz Gerekenler: Tanı, Tedavi ve Önleme Yolları

image

Böbrekler, vücudumuzun kanı temizleyerek zararlı atıkları dışarı atmasında hayati bir rol oynayan temel organlardır. Bu fasulye şeklindeki organlar, aynı zamanda kan basıncını düzenler ve vücudun sıvı dengesini korur. Ancak bu önemli organlarda kontrolsüz hücre büyümesi meydana geldiğinde, bu durum böbrek kanseri olarak adlandırılır. Dünya genelinde yaygın görülen kanser türlerinden biri olan böbrek kanseri, erken teşhis edildiğinde tedavi başarısı önemli ölçüde artar. Bu nedenle, hastalığın potansiyel belirtilerini bilmek ve düzenli sağlık kontrollerini aksatmamak büyük önem taşır. Erken tanı, etkin bir tedavi sürecinin ilk ve en kritik adımıdır.

Bu kapsamlı rehber, sizlere böbrek kanseri belirtileri nelerdir, tanı süreçleri ve hastalığın evrelemesi nasıl yapılır gibi temel konularda yol göstermeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, hastalığın nedenleri, güncel böbrek kanseri tedavisi yaklaşımları ve bu rahatsızlıktan korunma yolları hakkında detaylı bilgiler sunarak, bilinçli kararlar almanıza yardımcı olmayı hedefliyoruz. Amacımız, böbrek kanseriyle ilgili doğru ve güncel bilgilere ulaşmanızı sağlayarak, bu ciddi sağlık sorununa karşı farkındalığınızı artırmak ve proaktif adımlar atmanıza destek olmaktır.

Böbrek Kanseri Nedir?

Böbrekler, kanı süzerek zararlı atıkları ve fazla sıvıyı idrar yoluyla uzaklaştıran, fasulye şeklindeki hayati organlardır. Omurganın her iki yanında, bel hizasında yer alan bu organlar; vücudun su dengesini, elektrolit seviyelerini ve kan basıncını düzenlemede kilit rol oynar. Ayrıca kanın temizlenmesi ve kırmızı kan hücrelerinin üretimi için hormon salgılanması gibi pek çok yaşamsal fonksiyonu da yerine getirirler.

Bu önemli organlardaki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla oluşan kötü huylu duruma böbrek kanseri denir. Bu anormal hücre büyümesi, zamanla bir kitle veya böbrek tümörü meydana getirir. Böbrek kanseri genellikle erken evrelerde belirgin semptomlar göstermediğinden, çoğu zaman başka rahatsızlıklar nedeniyle yapılan görüntüleme testleri sırasında tesadüfen saptanır.

Böbrek kanserinin en yaygın türü, tüm vakaların yaklaşık %90'ını oluşturan renal hücreli karsinom (RCC) olarak bilinir. Bu kanser türü, böbreğin idrarı filtreleyen küçük tübüllerinin astarında ortaya çıkar. Renal hücreli karsinom, kendi içinde de farklı alt tiplere ayrılır. Daha az görülen diğer böbrek kanseri türleri arasında ise böbrek pelvisinin iç yüzeyinden kaynaklanan transizyonel hücreli karsinom ve genellikle çocuklarda görülen Wilms tümörü yer alır.

Ancak böbrekte gelişen her böbrek tümörü kötü huylu olmayabilir; iyi huylu (kanserli olmayan) kitleler de görülebilir. Örneğin anjiyomiyolipom adı verilen iyi huylu tümörler; yağ, kan damarı ve kas dokularının karışımından oluşur. Bu tür kitleler genellikle yavaş büyür ve vücudun diğer bölgelerine yayılmaz (metastaz yapmaz). Buna rağmen, bir kitle saptandığında bunun iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğunu kesinleştirmek için detaylı tıbbi değerlendirme ve gerektiğinde biyopsi yapılması büyük önem taşır.

Böbrek Kanseri Nedenleri ve Risk Faktörleri

Böbrek kanseri nedenleri tam olarak anlaşılamasa da hastalığın ortaya çıkma riskini artıran birçok faktör tanımlanmıştır. Bu faktörler, kişinin genetik yapısıyla çevresel etkileşimlerinin birleşimi sonucu ortaya çıkabilir. Hastalığın gelişiminde rol oynayan bu risk faktörlerini bilmek, korunma ve erken tanı stratejileri geliştirmek açısından büyük önem taşır.

Böbrek kanseri gelişimini tetikleyebilecek başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Sigara Kullanımı: Sigara içmek, böbrek kanseri için kanıtlanmış en önemli risk faktörlerinden biridir. Sigara dumanındaki zehirli maddeler, kan yoluyla böbreklere ulaşarak hücre DNA'sında hasara yol açar ve kanserli hücrelerin oluşumunu tetikler. Sigara içenlerin böbrek kanserine yakalanma riski, içmeyenlere kıyasla belirgin şekilde daha yüksektir.
  • Obezite: Fazla kilolu veya obez olmak, vücuttaki hormonal dengeyi bozarak ve kronik iltihaplanmaya neden olarak böbrek hücrelerinin kontrolsüz büyümesine zemin hazırlar. Obezite, özellikle kadınlarda riski daha fazla artırmaktadır.
  • Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon): Uzun süreli kontrolsüz yüksek tansiyon, böbreklerdeki küçük kan damarlarına zarar verir ve organın işlevini bozar. Hipertansiyonun kendisi veya tedavisinde kullanılan bazı ilaçların, böbrek kanseri riskini yükseltebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle kan basıncını düzenli olarak kontrol altında tutmak kritik öneme sahiptir.
  • Aile Öyküsü ve Genetik Yatkınlık: Ailesinde böbrek kanseri öyküsü bulunan kişilerde risk artar. Ayrıca Von Hippel-Lindau hastalığı, kalıtsal papiller renal hücreli karsinom ve Birt-Hogg-Dubé sendromu gibi bazı kalıtsal durumlar, böbrek kanseri nedenleri arasında önemli bir yer tutar. Bu sendromlara sahip bireylerde kanser, genellikle daha genç yaşlarda gelişebilir.
  • Yaş ve Cinsiyet: Böbrek kanseri çoğunlukla 50 yaş üzeri kişilerde görülür ve erkeklerde kadınlara oranla yaklaşık iki kat daha yaygındır.
  • Kronik Böbrek Yetmezliği ve Diyaliz: Kronik böbrek yetmezliği olan veya uzun süreli diyaliz tedavisi gören hastalarda böbrek kisti oluşumu sıklaşır. Bu durum, zamanla kanser gelişme riskini artırır.
  • Mesleki Maruziyet: Asbest, kadmiyum, benzen ve bazı organik çözücüler gibi kimyasal maddelere uzun süre maruz kalmak, böbrek kanseri riskini artırabilir. Özellikle madencilik, matbaacılık, boya ve petrokimya sektörlerinde çalışanlar daha dikkatli olmalıdır.
  • Radyasyona Maruz Kalma: Başka bir kanser türü nedeniyle radyoterapi tedavisi görmüş olmak veya farklı nedenlerle yoğun radyasyona maruz kalmak da riski yükselten faktörlerdendir.
Bu risk faktörlerinden bir veya birkaçına sahip olmak, kesin olarak kanser gelişeceği anlamına gelmese de riski önemli ölçüde yükseltir. Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri ve düzenli sağlık kontrolleri, riski azaltmada ve hastalığın erken evrede yakalanmasında kritik rol oynar.

Böbrek Kanseri Belirtileri

Böbrek kanseri, özellikle erken evrelerde belirgin semptomlar göstermemesiyle bilinen sinsi bir hastalıktır. Bu nedenle tanı, sıklıkla başka bir sağlık sorunu için yapılan görüntüleme testleri sırasında tesadüfen konulur. Tümör büyüdükçe veya ilerledikçe ortaya çıkan böbrek kanseri belirtileri ise kitlenin konumuna ve büyüklüğüne göre farklılık gösterebilir.

Hastalığın ilerlemiş evrelerinde "klasik üçlü" olarak adlandırılan üç temel belirti ortaya çıkabilir:

  • İdrarda Kan (Hematüri): En sık görülen belirtidir. Kanama ağrısız olabilir ve idrarın rengini pembe, kırmızı veya kola rengine çevirebilir. Bazen idrarda pıhtılar da görülebilir. İdrarda kan görülmesi her zaman kanser anlamına gelmese de mutlaka doktor kontrolü gerektiren ciddi bir durumdur.
  • Sırtta veya Yan Bölgede Geçmeyen Ağrı: Genellikle tek taraflı, künt ve sürekli bir ağrı olarak hissedilir. Tümörün büyümesiyle böbrek çevresindeki dokulara baskı yapmasından kaynaklanır. Dinlenmekle geçmeyen bu ağrı önemli bir işarettir.
  • Ele Gelen Kitle: Karın veya yan bölgede elle hissedilebilen bir şişlik, genellikle tümörün önemli ölçüde büyüdüğünü gösterir.
Bu temel böbrek kanseri belirtileri dışında, hastalığın vücuttaki genel etkilerine bağlı sistemik semptomlar da gelişebilir:
  • Açıklanamayan kilo kaybı
  • İştahsızlık
  • Dinlenmekle geçmeyen sürekli yorgunluk ve halsizlik
  • Nedeni belirsiz ateş ve gece terlemeleri
  • Anemi (kansızlık)
  • Yeni ortaya çıkan veya kontrol altına alınamayan yüksek tansiyon
Kanserin vücudun farklı bölgelerine yayılması (metastaz yapması) durumunda, yayıldığı organa özgü belirtiler de görülebilir. Örneğin akciğer metastazı sürekli öksürük ve nefes darlığına, kemik metastazı ise şiddetli ağrılara yol açabilir. Bu belirtilerden herhangi birinin varlığında vakit kaybetmeden bir sağlık uzmanına başvurmak, erken tanı ve etkili tedavi için kritik önem taşır.

Böbrek Kanseri Tanı Yöntemleri

Böbrek kanseri tanısı, hastalığın erken evrelerde genellikle belirti vermemesi sebebiyle sıklıkla başka bir sağlık sorunu için yapılan görüntüleme sırasında tesadüfen bir böbrek tümörü saptanmasıyla başlar. Hastalığın doğru bir şekilde teşhis edilmesi ve evrelendirilmesi, uygun tedavi planının oluşturulması için hayati önem taşır. Bu süreç, hekimlerin bir dizi aşamalı tetkiki ve değerlendirmesini içerir.

Tanı süreci, hastanın detaylı tıbbi öyküsünün alınması ve fiziksel muayene ile başlar. Doktor, hastanın genel sağlık durumunu, geçirdiği hastalıkları, kullandığı ilaçları, aile öyküsünü ve risk faktörlerini öğrenir. Fiziksel muayenede ise karın veya bel bölgesinde ele gelen bir kitle olup olmadığı ve hassasiyet varlığı değerlendirilir. Bu ilk adımlar, sonraki tetkiklerin planlanması için yol göstericidir.

Laboratuvar testleri, tanı sürecinin bir diğer önemli parçasıdır. Kan testleri, böbrek fonksiyonlarını (kreatinin, BUN), karaciğer fonksiyonlarını ve genel sağlık durumunu değerlendirmeye yardımcı olur. Ayrıca kansızlık (anemi) veya kandaki kalsiyum seviyelerindeki anormallikler gibi dolaylı kanser işaretlerini gösterebilir. İdrar testleri ise idrarda kan varlığını (hematüri) tespit etmek için yapılır. Bu testler, kanser tanısı koymak için yeterli olmasa da hastalığın varlığına dair önemli ipuçları sunar.

Böbrek kanseri tanı yöntemleri arasında en belirleyici olanlar görüntüleme teknikleridir. Bu yöntemler, tümörün boyutunu, yerini, yayılımını ve olası metastazlarını detaylı bir şekilde ortaya koyar:

  • Ultrasonografi (USG): Genellikle ilk başvurulan görüntüleme yöntemidir. Böbrekteki katı veya kistik kitlelerin varlığını tespit etmede etkilidir.
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT): Kontrastlı Bilgisayarlı Tomografi, böbrek kanseri tanısında altın standart olarak kabul edilir. Böbrekteki kitlenin boyutunu, çevre dokularla ilişkisini, lenf bezlerine veya ana damarlara uzanımını net bir şekilde gösterir. Ayrıca akciğer gibi uzak organlarda metastaz olup olmadığını değerlendirir.
  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Kontrast madde alerjisi olan veya böbrek fonksiyonları bozuk hastalarda BT’ye alternatif olarak kullanılır. Yumuşak dokuları daha iyi göstermesi sayesinde tümörün ana damarlara yayılımını değerlendirmede üstünlük sağlayabilir.
Görüntüleme yöntemleri genellikle tanıyı netleştirmek için yeterlidir. Ancak küçük kitlelerin doğasını anlamak veya metastatik hastalığın sistemik tedavi öncesi tanısını doğrulamak gibi özel durumlarda biyopsi yapılabilir. Biyopsi, tümörden küçük bir doku örneği alınıp mikroskop altında incelenmesi işlemidir. Bu sayede tümörün tipi ve agresiflik derecesi kesinleşir. Tüm bu böbrek kanseri tanı yöntemleri ile elde edilen veriler ışığında, hastalığın evresi belirlenerek kişiye özel tedavi planı oluşturulur.

Böbrek Kanseri Evreleri

Böbrek kanseri evrelemesi, hastalığın vücuttaki yayılımını ve tümörün boyutunu tanımlayan bir sistemdir. Bu sınıflandırma, hem hekimlerin ortak bir dil kullanmasını sağlar hem de hastaların kendi durumlarını daha iyi anlamalarına yardımcı olur. Tedavi planını oluşturmak ve hastalığın seyrini (prognoz) öngörmek için kritik öneme sahiptir. Evreleme için uluslararası kabul gören TNM sistemi kullanılır. Bu sistem üç ana kritere dayanır:

  • T (Tümör): Birincil tümörün boyutunu ve çevre dokulara ne kadar yayıldığını belirtir.
  • N (Nod/Lenf Düğümü): Kanserin yakındaki lenf düğümlerine ulaşıp ulaşmadığını gösterir.
  • M (Metastaz): Kanserin akciğer, kemik veya beyin gibi uzak organlara yayılıp yayılmadığını ifade eder.
Örneğin, T kategorisindeki daha yüksek bir sayı (T3 veya T4 gibi), tümörün böbreğin dışına taştığını veya büyük damarlara ulaştığını gösterir. Benzer şekilde, N1 varlığı kanserin lenf bezlerine sıçradığını, M1 varlığı ise uzak organ metastazı olduğunu kesinleştirir. Bu üç bileşenin kombinasyonu, hastalığın genel evresini belirler. Bu TNM değerlendirmesine göre belirlenen temel böbrek kanseri evreleri şunlardır:

Evre 1: Tümör 7 cm'den küçüktür ve tamamen böbreğin içindedir. Lenf düğümlerine veya uzak organlara yayılım yoktur.

Evre 2: Tümör 7 cm'den büyüktür ancak yine de böbrek ile sınırlıdır. Lenf düğümlerine veya uzak organlara yayılım yoktur.

Evre 3: Tümör, böbrek çevresindeki ana damarlara ulaşmış veya yakındaki lenf düğümlerine yayılmıştır. Ancak uzak organlarda metastaz yoktur.

Evre 4: Kanser, böbreği çevreleyen yağ dokusunun ötesine yayılmış veya akciğer, kemik gibi uzak organlara metastaz yapmıştır.

Hastalığın evresi, uygulanacak tedavinin belirlenmesindeki en önemli faktördür. Evre 1 ve 2 gibi erken aşamalarda genellikle cerrahi müdahale yeterli olurken, Evre 3 ve 4 gibi ileri böbrek kanseri evreleri, hedefe yönelik tedaviler, immünoterapi ve bazen radyoterapi gibi daha kapsamlı yaklaşımlar gerektirebilir. Bu nedenle, doğru evreleme, hastaya en uygun ve etkili tedavi stratejisinin sunulmasını sağlar.

Böbrek Kanseri Tedavi Seçenekleri

Böbrek kanseri teşhisi konulduğunda tedavi planlaması; tümörün evresi, büyüklüğü, yayılım durumu, hastanın genel sağlık durumu, yaşı ve ek hastalıkları gibi faktörlere bağlı olarak kişiye özel belirlenir. Modern tıptaki gelişmeler sayesinde, böbrek kanseri için farklı ve etkili tedavi yöntemleri mevcuttur. En uygun böbrek kanseri tedavisi yaklaşımının temel amacı, kanserli hücreleri vücuttan tamamen temizlemek veya hastalığın ilerlemesini yavaşlatarak yaşam kalitesini artırmaktır.

Cerrahi Tedavi: Böbrek Kanseri Ameliyatı Lokalize böbrek kanserinde en etkili ve sıklıkla tercih edilen yöntem cerrahi tedavidir. Bu kapsamda iki ana nefrektomi türü bulunur:
  • Radikal Nefrektomi: Tüm böbreğin, çevresindeki yağ dokusunun ve bazen de lenf düğümleri veya böbrek üstü bezinin çıkarıldığı ameliyattır. Genellikle büyük veya böbrek içinde yayılmış tümörlerde uygulanır. Bu böbrek kanseri ameliyatı, kanserli dokunun tamamen temizlenmesini hedefler.
  • Parsiyel Nefrektomi: Yalnızca tümörlü kısmın çıkarıldığı, böbreğin sağlıklı dokusunun korunduğu bir cerrahi yaklaşımdır. Böbrek koruyucu cerrahi olarak da bilinen bu yöntem, özellikle küçük boyutlu tümörlerde ve tek böbrekli hastalarda tercih edilir. Parsiyel nefrektomi sayesinde böbrek fonksiyonları mümkün olduğunca korunarak uzun dönemde böbrek yetmezliği riski azaltılır. Bu nedenle, uygun hastalarda parsiyel nefrektomi ilk tercih edilen cerrahi yöntemdir.
Günümüzde bu ameliyatlar açık cerrahinin yanı sıra daha az invaziv olan laparoskopik ve robotik cerrahi teknikleriyle de yapılabilmektedir. Küçük kesilerle gerçekleştirilen bu modern yöntemler, ameliyat sonrası ağrıyı azaltır, hastanede kalış süresini kısaltır ve iyileşme sürecini hızlandırır. Bu teknikler hastaların günlük yaşantılarına daha çabuk dönmelerine olanak tanır. Birçok hasta için bu yaklaşımlarla yapılan nefrektomi operasyonları büyük avantajlar sunar. Ablasyon Tedavileri Cerrahiye uygun olmayan veya minimal invaziv seçenekleri tercih eden hastalar için ablasyon tedavileri bir alternatif sunabilir. Bu yöntemler tümörü doğrudan hedef alarak yok etmeyi amaçlar ve genellikle küçük tümörlerde etkilidir:
  • Radyofrekans Ablasyon (RFA): Tümörlü bölgeye ince bir iğne yardımıyla yüksek frekanslı elektrik akımı gönderilir. Bu akım tümör hücrelerini ısıtarak yok eder.
  • Kriyoterapi: Tümörlü dokuya özel bir iğne yerleştirilerek aşırı soğuk (dondurma) uygulanır. Bu dondurma işlemi kanser hücrelerinin ölümüne yol açar.
Bu tedaviler genellikle lokal anestezi altında veya hafif sedasyonla uygulanabilir ve cerrahiye göre daha az risk taşır. Ancak tümörün tekrar etme olasılığı cerrahiye göre biraz daha yüksek olabilir. Sistemik Tedaviler: Hedefe Yönelik Tedavi ve İmmünoterapi Metastatik (ileri evre) böbrek kanserinde, yani kanserin böbreğin dışına yayıldığı durumlarda sistemik tedaviler ön plana çıkar. Tüm vücuda etki ederek kanser hücrelerini hedef alan bu tedaviler şunlardır:
  • Hedefe Yönelik Tedavi (Akıllı İlaçlar): Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını sağlayan anjiyogenez gibi belirli moleküler yolları bloke eder. Kanser hücrelerine daha spesifik etki eden hedefe yönelik tedavi, normal hücrelere verilen zararı minimize etmeyi amaçlar.
  • İmmünoterapi: Vücudun kendi bağışıklık sistemini kanser hücrelerini tanıyıp yok etmesi için güçlendiren bir böbrek kanseri tedavisi yöntemidir. Bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri, bağışıklık sisteminin kansere karşı tepkisini artırarak tümörün küçülmesine veya ilerlemesinin durmasına yardımcı olur.
Kemoterapinin böbrek kanserindeki etkinliği oldukça sınırlıdır. Bu nedenle ileri evre hastalıkta güncel ana tedavi yaklaşımlarını immünoterapi ve akıllı ilaçlar oluşturur. Tedavi planı, üroloji, medikal onkoloji ve radyoloji uzmanlarının yer aldığı multidisipliner bir ekibin ortak değerlendirmesiyle belirlenir.

Böbrek Kanseri Ameliyatı Sonrası

Böbrek kanseri ameliyatı sonrası iyileşme süreci, hastanın özen göstermesi gereken kritik bir dönemdir. Ameliyatın türüne (radikal veya parsiyel nefrektomi) ve hastanın genel durumuna göre değişen bu süreçte fiziksel aktivite, beslenme ve düzenli takipler büyük önem taşır.

Ameliyatın ardından ilk haftalarda ağır kaldırmaktan ve yorucu aktivitelerden kaçınılmalı, doktor tavsiyesiyle hafif tempolu yürüyüşlere başlanmalıdır. Vücudun kendini onarması için protein ve vitamin açısından zengin, dengeli bir diyet uygulanmalıdır. Özellikle bol su tüketimi, kalan böbreğin sağlığını korumak için kritik öneme sahiptir.

Böbrek kanseri ameliyatı sonrası enfeksiyon, kanama veya yara yeri sorunları gibi komplikasyonlar gelişebilir; bu nedenle belirtiler konusunda dikkatli olmak ve sağlık ekibiyle iletişimde kalmak gerekir. Hastalığın nüks etme riskine karşı düzenli doktor kontrolleri ve görüntüleme takipleri (BT, MR, ultrason) hayati önem taşır. Bu takipler, olası bir tekrarın erken saptanmasını sağlayarak tedavi başarısını artırır ve kalan böbreğin fonksiyonlarının izlenmesine olanak tanır.

Böbrek Toplayıcı Sistem Kanseri

Böbrek toplayıcı sistem kanseri, böbreğin idrar üreten parankim dokusundan değil, idrarın toplandığı ve üretere aktarıldığı renal pelvisten (böbrek leğeni) kaynaklanan nadir bir kanser türüdür. Böbreğin ana dokusunda gelişen renal hücreli karsinomdan (RCC) farklı olarak bu kanser, böbrekten mesaneye idrar taşıyan kanal olan üreter boyunca da ortaya çıkabilir.

Histolojik olarak ürotelyal karsinom tipinde olan böbrek toplayıcı sistem kanseri, bu özelliğiyle mesane kanserine daha çok benzer. Bu benzerlik, hastalığın biyolojik davranışını ve tedavi yaklaşımını önemli ölçüde etkiler. Tedavisi, kanserin idrar yolu boyunca yayılma eğilimi göstermesi nedeniyle diğer böbrek kanseri türlerinden farklılık gösterir.

Bu kanser türü tespit edildiğinde standart tedavi, genellikle nefroüreterektomi adı verilen cerrahi bir prosedürdür. Bu ameliyatta sadece tümörlü böbrek değil, aynı zamanda böbrek pelvisi, tüm üreter ve mesanenin üretere açılan kısmı da birlikte çıkarılır. Bu kapsamlı cerrahi yaklaşım, kanser hücrelerinin idrar yolu boyunca yayılma riskini en aza indirerek hastalığın nüks etme olasılığını düşürmeyi hedefler. İleri evre vakalarda, cerrahiye ek olarak kemoterapi veya immünoterapi gibi sistemik tedaviler de gerekebilir.

Sıkça Sorulan Sorular
Çoğu vaka doğrudan kalıtsal olmasa da vakaların yaklaşık %5-8'i bazı genetik sendromlarla ilişkilidir. Von Hippel-Lindau hastalığı, Birt-Hogg-Dubé sendromu veya kalıtsal papiller renal hücreli karsinom gibi durumlar, bireylerin bu kansere yakalanma riskini önemli ölçüde artırabilir. Ailesinde birden fazla kişide böbrek kanseri öyküsü bulunanların, risklerini değerlendirmek için genetik danışmanlık alması faydalı olabilir. Ailesel yatkınlık, kesin bir neden olmasa da riski artıran bir faktör olarak kabul edilir.
Bu hastalık, çoğunlukla ileri yaşlarda görülen bir hastalıktır ve tanı genellikle 50 yaş sonrası konulur. Görülme sıklığı yaşla birlikte artarken, özellikle 60'lı ve 70'li yaşlar hastalığın en sık tespit edildiği dönemlerdir. Çocuklarda görülen Wilms tümörü gibi özel alt tipler haricinde, genç yaşlarda bu hastalığa rastlanması oldukça nadirdir. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleri, orta yaş ve üzeri bireyler için daha da önemlidir.
Hastalığın kesin nedenleri tam olarak bilinmediğinden, yüzde yüz önlenmesi mümkün değildir. Ancak bilinen risk faktörlerini en aza indirerek hastalığa yakalanma olasılığını önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Sigara ve tütün ürünlerinden uzak durmak, sağlıklı beslenmek, ideal kiloyu korumak, düzenli egzersiz yapmak ve yüksek tansiyonu kontrol altında tutmak en etkili önleyici adımlardır. Ayrıca kadmiyum gibi kimyasal maddelere mesleki maruziyetten kaçınmak da riski düşürmede rol oynar.
Başarı oranları, hastalığın tanı anındaki evresine göre büyük farklılık gösterir. Erken evrede, tümör sadece böbrekle sınırlıyken (Evre 1 veya 2), cerrahi müdahaleyle tam iyileşme şansı oldukça yüksektir. Bu dönemde hastaların beş yıllık sağkalım oranları genellikle %80-90'ın üzerindedir. Hastalık böbrek dışına veya uzak organlara yayıldığında (Evre 3 veya 4) tedavi zorlaşır ve başarı oranları düşer. Ancak hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi gibi modern yöntemler, ileri evre hastaların yaşam süresini ve kalitesini önemli ölçüde artırmıştır. Erken tanı, her zaman en yüksek başarıyı sağlayan kilit faktördür.
 
Evet, bu hastalık başarılı bir tedavinin ardından bile tekrarlayabilir. Nüks riski, başlangıçtaki tümörün evresi, büyüklüğü ve agresifliğine bağlı olarak değişir. İleri evrelerde tanı konulan veya agresif tümör yapısına sahip hastalarda bu risk daha yüksektir. Bu nedenle tedavi sonrası uzun süreli ve düzenli takip büyük önem taşır. Doktor kontrolleri, kan testleri ve görüntüleme yöntemleriyle (BT, MR) olası bir nüksün erken tespiti, yeniden tedavi başarısını artırır.
Böbrek kanseri şüphesi veya tanısı durumunda başvurulması gereken ana bölüm Üroloji'dir. Üroloji uzmanları, hastalığın tanısını koyar ve cerrahi tedavisini planlar. Tanı kesinleştikten sonra ise hastalığın evresine göre medikal onkoloji ve radyasyon onkolojisi gibi farklı uzmanlık alanlarının da dahil olduğu multidisipliner bir ekiple tedavi süreci yönetilir.
PROF.DR. HALUK AKPINAR
PROF.DR. HALUK AKPINAR
Üroloji
Gayrettepe
Florence Nightingale Hastanesi
Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. ERDİNÇ ÜNLÜER
PROF.DR. ERDİNÇ ÜNLÜER
Üroloji
Gayrettepe
Florence Nightingale Hastanesi
Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. REŞİT TOKUÇ
PROF.DR. REŞİT TOKUÇ
Üroloji
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. A. TUNÇ ÖZDEMİR
PROF.DR. A. TUNÇ ÖZDEMİR
Üroloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. FATİH ATUĞ
PROF.DR. FATİH ATUĞ
Üroloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
DOÇ.DR. CEM BAŞATAÇ
DOÇ.DR. CEM BAŞATAÇ
Üroloji
Gayrettepe
Florence Nightingale Hastanesi
Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi
DOÇ.DR. ONUR AÇIKGÖZ
DOÇ.DR. ONUR AÇIKGÖZ
Üroloji
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
OP.DR. UĞUR AFERİN
OP.DR. UĞUR AFERİN
Üroloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
OP.DR. MEHMET ENES DEĞİRMENCİ
OP.DR. MEHMET ENES DEĞİRMENCİ
Üroloji
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
İletişim Formu
Yukarı Kaydır
loading