Tıp dünyasında, kalp ve damar hastalıklarının teşhisinde kritik bir rol oynayan anjiyo, modern tıbbın önemli tanı yöntemlerinden biridir. Peki, tam olarak anjiyo nedir? Anjiyografi olarak da bilinen bu prosedür, vücuttaki kan damarlarını, özellikle atardamarları ve toplardamarları, özel bir boya (kontrast madde) ve X-ışınları kullanarak görselleştirmeyi sağlayan invaziv bir görüntüleme tekniğidir. Bu sayede damar yapılarındaki daralmalar, tıkanıklıklar veya anevrizmalar gibi anormallikler net bir şekilde tespit edilebilir.
Damar sağlığına dair hayati bilgiler sunan anjiyo, kalp krizi riskini değerlendirmek, damar sertleşmesini (ateroskleroz) saptamak veya beyin, böbrek gibi organlara giden damarlardaki sorunları belirlemek için sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Özellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı gibi belirtiler gösteren hastalarda, kalp damarlarının durumunu anlamak amacıyla sıkça kullanılır.
Yazımızın devamında, anjiyo nasıl yapılır sorusunun detaylı yanıtlarını bulacak, anjiyo çeşitlerini, uygulamanın aşamalarını, olası riskleri ve anjiyo sonrası dikkat edilmesi gerekenleri kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz. Bu sayede, anjiyo nedir ve kalp-damar sağlığındaki önemi hakkında derinlemesine bilgi sahibi olacaksınız.
Anjiyo Nedir?
Anjiyo, tıbbi literatürde anjiyografi olarak bilinen, vücudumuzdaki kan damarlarının detaylı bir şekilde görüntülenmesini sağlayan önemli bir tanı ve tedavi planlama yöntemidir. Damarların iç yapısını ve kan akışını gözlemlemek amacıyla kullanılan bu invaziv prosedür, pek çok hastalığın teşhisinde ve yönetiminde kilit rol oynar. Damar görüntüleme işlemi olarak tanımlanan anjiyografi, özellikle atardamar ve toplardamar sistemindeki anormallikleri tespit etmek için tercih edilir. Bu yöntem sayesinde damar hastalıklarının doğru bir şekilde teşhis edilmesi ve erken müdahale imkanının sağlanması mümkün olur.
Bu yöntem sadece bir teşhis aracı değil, aynı zamanda tedavi süreçlerinin planlanması için de kritik öneme sahiptir. Örneğin, kalp damarlarındaki daralmaların veya tıkanıklıkların derecesini ve konumunu belirleyerek, cerrahi müdahale (bypass ameliyatı) veya perkütan girişimler (stent yerleştirme, balon anjiyoplasti) gibi tedavi seçeneklerine karar verilmesinde yol göstericidir. Beyin, böbrek, kol ve bacak damarlarındaki sorunlar da bu sayede net bir şekilde ortaya konulabilir, doktorlar hastanın durumu hakkında kapsamlı bilgi edinebilir. Böylece, kişiye özel tedavi yaklaşımları geliştirilebilir.
Peki, anjiyo nasıl çalışır? Temel çalışma prensibi oldukça basittir: Vücuda, genellikle kasık veya el bileğindeki bir atardamar yoluyla ince ve esnek bir tüp olan kateter yerleştirilir. Bu kateter, incelenmek istenen damar bölgesine kadar ilerletilir. Daha sonra kateter aracılığıyla damarlara özel bir kontrast madde (boya) enjekte edilir. Bu kontrast madde, X-ışınları altında damarları görünür hale getirir. Radyolog veya kardiyolog, özel bir X-ışını cihazı (floroskopi) kullanarak kontrast maddenin damarlar içindeki hareketini anlık olarak izler ve görüntüleri kaydeder. Bu görüntüler sayesinde damarlardaki tıkanıklıklar, daralmalar, genişlemeler (anevrizmalar) veya damar duvarındaki düzensizlikler gibi patolojik durumlar tespit edilebilir. İşlem sırasında elde edilen veriler, doktorların doğru tanıyı koymasına ve hastaya en uygun tedavi planını oluşturmasına yardımcı olur. Bu nedenle anjiyografi, modern tıbbın vazgeçilmez uygulamalarından biridir ve kalp-damar sağlığının korunmasında büyük öneme sahiptir.
Anjiyo Çeşitleri Nelerdir?
Vücudumuzdaki damar sisteminin karmaşık yapısı göz önüne alındığında, anjiyografi işlemleri incelenecek bölgeye göre farklılaşmaktadır. Temelde iki ana anjiyo çeşidi bulunmaktadır: kalp damarlarını hedef alan koroner anjiyografi ve vücudun diğer bölgelerindeki damarları inceleyen periferik anjiyografi. Her iki yöntem de damar sağlığı hakkında kritik bilgiler sunarak doğru tanı ve tedavi planlaması için yol gösterir.
Koroner anjiyografi, adından da anlaşılacağı üzere kalbi besleyen koroner arterlerin detaylı bir şekilde görüntülenmesine odaklanır. Bu işlem, genellikle şiddetli göğüs ağrısı, kalp krizi şüphesi, efor testlerinde anormallikler veya kalp yetmezliği gibi durumlarda tercih edilir. Kalp damarlarındaki daralma, tıkanıklık veya diğer yapısal bozuklukların yerini ve derecesini belirlemek için hayati öneme sahiptir. Kontrast madde enjeksiyonuyla damarların X-ışınları altında görünür hâle getirilmesi sayesinde doktorlar, kalbin kan akışını etkileyen sorunları net bir şekilde tespit edebilir. Bu tanı, bypass ameliyatı veya stent uygulaması gibi tedavi seçeneklerinin belirlenmesinde kilit rol oynar. Böylece kalp damarlarındaki olası riskler erken aşamada fark edilerek hastanın yaşam kalitesi artırılabilir.
Diğer yandan, periferik anjiyografi, kalp dışındaki diğer atardamar ve toplardamarları incelemek için kullanılır. Bu geniş kapsamlı yöntem, beyin, boyun, kol, bacak, böbrek ve akciğer gibi farklı organlardaki damarları hedef alabilir. Örneğin, beyin damarlarındaki anevrizmaların veya tıkanıklıkların belirlenmesi için serebral anjiyografi, bacaklardaki damar sertleşmesi veya tıkanıklıklar için alt ekstremite anjiyografisi uygulanabilir. İnme riski taşıyan hastalar, bacaklarında yürürken ağrı (intermittan klodikasyon) hissedenler, böbrek fonksiyon bozuklukları nedeniyle damarsal sorunlardan şüphelenilenler veya kol ve el bölgelerindeki dolaşım sorunları yaşayanlar için periferik anjiyografi tanısal bir araç olarak kullanılır. Bu işlem, söz konusu bölgelerdeki damarların durumunu değerlendirerek uygun tedavi yöntemlerinin seçilmesine yardımcı olur. İki anjiyo çeşidi de farklı vücut bölgelerindeki damar hastalıklarının teşhis ve tedavisinde vazgeçilmez birer tıbbi uygulamadır.
Anjiyo Nasıl Yapılır?
Damar hastalıklarının teşhis ve tedavisinde önemli bir yöntem olan anjiyo nasıl yapılır sorusu, pek çok hasta için merak konusudur. Bu detaylı süreç, hasta güvenliği ve etkin sonuçlar elde etmek amacıyla belirli aşamalardan oluşur. İnvaziv bir prosedür olan anjiyo, genellikle deneyimli kardiyologlar veya radyologlar tarafından tam donanımlı laboratuvar ortamlarında gerçekleştirilir. İşlem öncesi hazırlıktan uygulamanın kendisine ve sonrasındaki iyileşme sürecine kadar her adım dikkatle planlanır ve uygulanır.
İşlem Öncesi Hazırlık Anjiyo sürecinin ilk ve en önemli adımlarından biri, detaylı bir hazırlık aşamasıdır. Hastanın tıbbi geçmişi, kullandığı ilaçlar ve bilinen alerjileri hakkında doktor bilgilendirilir. Kan sulandırıcı ve diyabet ilaçları büyük önem taşıdığından, doktor bu ilaçların işlem öncesinde nasıl ayarlanması gerektiği konusunda talimat verecektir. İşlemden önce, hastanın genel sağlık durumunu değerlendirmek amacıyla çeşitli kan testleri (böbrek fonksiyon testleri, kan sayımı ve pıhtılaşma testleri gibi) yapılır.Anjiyo işlemine genellikle aç gelmek gerekir. Bu durum, sedasyon veya kontrast maddeye bağlı olası yan etkileri en aza indirmek içindir. Doktorunuz, işlemden genellikle 6-8 saat öncesinden itibaren yemek yemeyi ve su içmeyi durdurmanızı isteyebilir. Diyabet hastaları için açlık kan şekeri seviyeleri ve ilaç dozları özel olarak ayarlanmalıdır. İşlem günü hastanın yanında bir refakatçi bulunması önerilir, zira işlem sonrası araç kullanmak veya tek başına hareket etmek zor olabilir. Ayrıca, işlem yapılacak bölgenin sterilizasyonu için tıraş edilmesi istenebilir. Tüm bu bilgilendirmelerin ardından, hasta tarafından işlem hakkında bilgilendirildiğini ve onayı olduğunu belirten bir onam formu imzalanır. Bu form, hastanın prosedürün riskleri ve faydaları hakkında tam bilgi sahibi olduğunu teyit eder. İşlem Sırası İşlem, steril bir ortamda, özel olarak tasarlanmış kateterizasyon laboratuvarında gerçekleştirilir. Hasta, anjiyo masasına yatırılır ve kalp ritmi, kan basıncı gibi hayati fonksiyonları sürekli takip etmek üzere monitörlere bağlanır. Çoğu durumda, işlem lokal anestezi altında yapılır, yani hasta uyanık kalır. Sadece kateterin yerleştirileceği kasık, el bileği veya kol gibi giriş bölgesi uyuşturulur. Gerektiğinde hastanın rahatlaması için hafif sedatif ilaçlar da verilebilir.
Giriş bölgesi uyuşturulduktan sonra, ciltte küçük bir kesi yapılarak ince, esnek bir tüp olan kateter damara yerleştirilir. Bu kateter, X-ışınları eşliğinde dikkatlice incelenecek damar bölgesine doğru ilerletilir. Kateter doğru konuma ulaştığında, özel bir kontrast madde (boya) damarlara enjekte edilir. Bu madde, X-ışınları altında damarların çok daha belirgin görünmesini sağlar. Kontrast madde verildiğinde, bazı hastalar kısa süreli bir sıcaklık veya yanma hissi yaşayabilir. Bu normal bir durumdur. Radyolog veya kardiyolog, floroskopi adı verilen özel bir X-ışını cihazı kullanarak kontrast maddenin damarlar içindeki akışını anlık olarak izler. Kaydedilen görüntülerle damar yapısındaki daralma, tıkanıklık veya anevrizma gibi sorunlar tespit edilir. İşlem süresi, incelenen damar sayısına ve bulunan sorunların karmaşıklığına bağlı olarak değişiklik gösterebilir, ancak genellikle 20 dakika ile 1 saat arasında sürer. İşlem Sonrası Anjiyo işlemi tamamlandıktan sonra, damara yerleştirilen kateter dikkatlice çıkarılır. Kanamanın önlenmesi için kateterin çıkarıldığı bölgeye genellikle manuel olarak baskı uygulanır veya özel bir tıkaç ya da kapama cihazı kullanılır. Özellikle kasık bölgesinden yapılan işlemlerde kanama riskini azaltmak ve damarın iyileşmesini sağlamak için hastanın belirli bir süre (genellikle 4-6 saat) yatar pozisyonda kalması istenir. El bileğinden yapılan anjiyolarda ise bu süre daha kısa olup, hastalar genellikle daha çabuk hareket edebilir.
İşlem sonrası hasta, bir süre gözlem odasında tutulur. Bu süre zarfında hemşireler, kan basıncı, nabız ve işlem bölgesindeki olası kanama veya şişlik belirtileri açısından hastayı yakından takip eder. Herhangi bir komplikasyon gelişmediği takdirde, hasta genellikle aynı gün taburcu edilir. Taburculuk öncesinde, doktor veya hemşire, işlem sonrası dikkat edilmesi gerekenler hakkında detaylı bilgi verir. Bu bilgilere, işlem bölgesinin temiz ve kuru tutulması, ilk birkaç gün ağır kaldırmaktan kaçınılması ve aşırı fiziksel aktivitelerden uzak durulması dâhildir. Ayrıca, işlem bölgesinde beklenmedik bir ağrı, şişlik, kızarıklık, kanama veya uyuşma gibi belirtiler fark edildiğinde derhal tıbbi yardım alınması gerektiği vurgulanır. Bu adımlar, hastanın sağlıklı bir iyileşme süreci geçirmesi için kritik öneme sahiptir.
Anjiyo Yöntemleri: Kasıktan ve El Bileğinden Anjiyo
Damar hastalıklarının teşhis ve tedavisinde kullanılan anjiyografi, gelişen teknolojiyle birlikte farklı uygulama yöntemleri sunar. Günümüzde en yaygın olarak kullanılan iki temel yöntem, kasıktan anjiyo (femoral arter yoluyla) ve el bileğinden anjiyo (radial arter yoluyla) işlemleridir. Her iki yöntemin de kendine özgü avantajları, dezavantajları ve uygunluk kriterleri bulunur. Hangi yöntemin tercih edileceği, hastanın genel sağlık durumu, damar yapısı, eşlik eden hastalıklar ve hekimin tecrübesi gibi faktörlere bağlı olarak değişir. Hastanın konforu ve işlem sonrası iyileşme süreci bu seçimde önemli rol oynar.
Kasıktan Anjiyo: Geleneksel Yöntem ve Özellikleri Kasıktan anjiyo, uzun yıllardır uygulanan geleneksel bir yöntemdir ve pek çok kardiyoloji merkezinde hâlâ sıklıkla tercih edilir. Bu yöntemde, kateterizasyon için kasık bölgesindeki femoral artere erişilir. Femoral arter, vücuttaki en büyük atardamarlardan biri olduğu için kateterin kolayca yerleştirilmesi ve gerekli müdahalelerin (örneğin, balon anjiyoplasti veya stent yerleştirme) yapılması açısından teknik kolaylıklar sunar. Genellikle daha büyük çaplı kateterlerin kullanılabildiği bu yöntem, özellikle karmaşık damar hastalıklarında veya birden fazla damarın aynı anda incelenmesi ya da tedavi edilmesi gerektiğinde tercih edilebilir. Bu, özellikle periferik arter hastalığı olan ve bacak damarlarına müdahale gerektiren hastalar için avantaj sağlayabilir.Ancak kasıktan anjiyo yönteminin bazı dezavantajları da mevcuttur. İşlem sonrası hastaların uzun bir süre (genellikle 4 ila 6 saat) düz bir şekilde yatakta istirahat etmeleri gerekir. Bu süre boyunca kateter giriş bölgesindeki kanamayı önlemek amacıyla bölgeye kum torbası veya özel bir baskı cihazı uygulanabilir. Kum torbası kullanımı, hasta için önemli bir rahatsızlık kaynağı olabilir ve hareket kısıtlılığına neden olur. Kanama ve hematom (kan birikmesi) riski, kasık bölgesindeki damarın daha derin yerleşimli olması ve çevresindeki dokuların daha fazla olması nedeniyle el bileği yöntemine göre biraz daha yüksektir. Ayrıca, bu bölgeden yapılan anjiyolarda, nadiren de olsa sinir hasarı veya psödoanevrizma (damar duvarında oluşan baloncuk) gibi komplikasyonlar gelişebilir. Hastanın işlem sonrası hareket kabiliyetinin kısıtlı olması, özellikle yaşlı veya hareket güçlüğü çeken hastalar için ek zorluklar yaratabilir. Yoğun bakımda uzun süre kalmış, yatağa bağımlı veya obez hastalarda kasık bölgesinden erişim ve sonrası bakım daha zorlayıcı olabilir. El Bileğinden Anjiyo: Modern Yaklaşım ve Konfor Avantajları Son yıllarda popülerliği artan el bileğinden anjiyo yöntemi, hasta konforu ve daha düşük komplikasyon oranları nedeniyle giderek daha fazla tercih edilmektedir. Bu yöntemde, kateterin yerleştirilmesi için el bileğindeki radial arter kullanılır. Radial arter, cilde daha yakın bir konumda bulunduğu için erişimi nispeten daha kolaydır ve işlem sonrası iyileşme süreci genellikle daha hızlıdır. Özellikle koroner anjiyografi için Avrupa ve Amerika'da standart yaklaşım haline gelmeye başlamıştır.
El bileğinden anjiyo'nun en büyük avantajlarından biri, işlem sonrası hasta konforudur. Hastalar işlemden kısa bir süre sonra (genellikle 1-2 saat içinde) ayağa kalkabilir, yürüyebilir ve hatta hafif aktivitelerini sürdürebilirler. Bu sayede, kum torbası kullanımına gerek kalmaz ve uzun süreli yatak istirahati mecburiyeti ortadan kalkar. Kanama riski kasık yöntemine göre daha düşüktür, zira radial arter daha yüzeyseldir ve kanamanın kontrol altına alınması daha kolaydır. Açık bir yaradan ziyade küçük bir delik olduğu için enfeksiyon riski de düşüktür. Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalar için de genellikle daha güvenli bir seçenek olarak kabul edilir çünkü kanama kontrolü daha kolaydır.
Ancak el bileğinden anjiyo her hastaya uygulanamaz. İşlem öncesinde, elin kan dolaşımının yeterli olduğundan emin olmak için "Allen testi" adı verilen özel bir test yapılır. Bu test, radial arterin tıkanması durumunda elin ulnar arter tarafından yeterince beslenip beslenmediğini değerlendirir. Test sonucu uygun olmayan hastalara el bileği anjiyosu uygulanamaz. Ayrıca, ince radial arter yapısına sahip bireylerde, özellikle diyabet hastalarında, minyon yapılı kişilerde veya kaygı düzeyi yüksek hastalarda damar spazmı riski daha yüksek olabilir. Nadiren de olsa, radial arterde oluşabilecek spazm, kateterin ilerlemesini zorlaştırabilir veya işlemi kesintiye uğratabilir. Bu gibi durumlarda alternatif bir giriş yoluna (diğer el bileği veya kasık) geçilmesi gerekebilir. Bilek damarlarında önceden geçirilmiş bir cerrahi veya damarsal bir sorun varsa, bu yöntem uygun olmayabilir.
Riskler ve Komplikasyonların Karşılaştırılması
Her iki anjiyo yönteminde de genel anjiyo riskleri (kontrast madde alerjisi, enfeksiyon, böbrek hasarı, inme veya kalp krizi gibi nadir ancak ciddi komplikasyonlar) mevcut olsa da, giriş yerine bağlı özgül risklerde farklılıklar bulunur. Kasıktan anjiyo işleminde kanama, hematom, psödoanevrizma ve damar fistülü oluşma riski daha yüksekken, el bileğinden anjiyo'da damar spazmı ve radial arter tıkanıklığı (çok nadir ve genellikle belirti vermeyen) gibi riskler ön plandadır. Her iki yöntemde de ciddi komplikasyonlar nadir görülse de hasta ve doktorun bu riskleri dikkatlice değerlendirmesi ve en uygun yöntemi birlikte seçmesi önemlidir. Özellikle yaşlı, böbrek yetmezliği olan veya çok sayıda ek hastalığı bulunan riskli hasta gruplarında bu karşılaştırma daha kritik hale gelir. Nihayetinde, her iki yöntem de damar hastalıklarının tanısında ve tedavisinde hayati rol oynar; ancak hasta konforu, güvenlik profilleri ve spesifik klinik duruma göre önemli farklar sunarlar.
Anjiyo Kimlere Uygulanır?
Anjiyo, her bireye rutin olarak uygulanan bir yöntem olmaktan ziyade, belirli klinik şüpheler veya teşhis gereklilikleri ortaya çıktığında başvurulan kritik bir tanı ve tedavi prosedürüdür. Kalp ve damar sağlığıyla ilgili ciddi endişeler taşıyan veya mevcut belirtileri diğer testlerle açıklanamayan hastalar için yol göstericidir. Damar sistemindeki anormalliklerin kesin tanısı ve tedavi planlaması için hayati öneme sahip olan anjiyo, hekimlerin doğru kararlar almasını sağlar. Özellikle aşağıdaki durumlar ve belirtiler, bir hastanın anjiyografi işlemine yönlendirilmesini gerektirebilir:
- Şiddetli Göğüs Ağrıları (Anjina): Eforla ortaya çıkan veya istirahatte devam eden, klasik tedaviye yanıt vermeyen şiddetli göğüs ağrıları yaşayan kişilerde kalp damarlarının durumu değerlendirilmelidir.
- Kalp Krizi Şüphesi: Akut göğüs ağrısı, nefes darlığı, soğuk terleme gibi kalp krizi belirtileri gösteren hastalarda, tıkalı damarı hızla tespit etmek ve müdahale etmek amacıyla acil koroner anjiyografi yapılabilir.
- Anormal Efor Testi veya Sintigrafi Sonuçları: EKG, efor testi veya miyokard perfüzyon sintigrafisi gibi testlerde, kalp damarlarında önemli bir tıkanıklık olabileceğine dair şüpheli sonuçlar elde edilmesi durumunda anjiyografiye başvurulur.
- Nedeni Bilinmeyen Kalp Yetmezliği: Kalp yetmezliğinin altında yatan nedenin belirlenemediği durumlarda, kalbi besleyen damarların durumu hakkında bilgi edinmek için anjiyo gerekli olabilir.
- Planlanan Kalp Ameliyatları Öncesi Değerlendirme: Kalp kapakçığı ameliyatı veya bypass gibi büyük kalp cerrahileri öncesinde, kalp damarlarının detaylı bir haritasını çıkarmak, ameliyatın güvenli bir şekilde planlanması için önemlidir.
- Daha Önce Anjiyo Yapılmış Hastalarda Belirti Tekrarı: Geçmişte anjiyo veya stent uygulaması geçirmiş ancak tekrar göğüs ağrısı gibi semptomlar yaşayan hastalarda, yeni bir tıkanıklık olup olmadığını kontrol etmek amacıyla anjiyografi gerekebilir.
- Hayati Tehlike İçeren Kalp Ritim Bozuklukları: Bazı ciddi kalp ritim bozukluklarının nedeninin damarsal sorunlar olabileceği durumlarda, bu sorunların tespiti için anjiyo uygulanabilir.
- Periferik Damar Hastalığı Belirtileri: Bacaklarda yürürken ağrı (intermittan klodikasyon), kol veya bacaklarda uyuşma gibi belirtiler periferik damar hastalığına işaret edebilir. Bu damarlardaki tıkanıklıkları belirlemek için periferik anjiyografi yapılır.
- Beyin Damarlarında Şüphelenilen Anormallikler: İnme geçiren veya inme riski taşıyan kişilerde, beyin damarlarındaki anevrizmaların veya tıkanıklıkların teşhisi için beyin anjiyografisi gerekebilir.
Anjiyo Öncesi ve Sonrası Nelere Dikkat Etmek Gerekir?
Anjiyo işlemi, kalp ve damar sağlığı için hayati bilgiler sunan kritik bir prosedürdür. Bu işlemin öncesi ve sonrası, hastanın sağlığı ile başarılı bir iyileşme süreci için büyük önem taşır. Bu süreçlere dikkat etmek, olası komplikasyonları en aza indirmeye ve tedavinin etkinliğini artırmaya yardımcı olur.
Anjiyo Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler Anjiyo öncesi hazırlık, işlemin güvenli ve sorunsuz ilerlemesi için temeldir. Bu aşamada doktorunuzla açık iletişim kurmak hayati önem taşır.- Tıbbi Geçmiş ve İlaç Bilgisi: Kullandığınız tüm ilaçları, özellikle kan sulandırıcıları (aspirin, klopidogrel, varfarin vb.) ve diyabet ilaçlarını doktorunuza eksiksiz bildirmelisiniz. Doktorunuz bu ilaçların dozlarını işlem öncesinde ayarlayabilir veya geçici olarak kesmenizi isteyebilir. Ayrıca herhangi bir kronik hastalığınız (böbrek yetmezliği, diyabet, tiroid hastalıkları) veya bilinen alerjiniz (kontrast maddeye, iyota, kabuklu deniz ürünlerine veya lokal anesteziklere karşı) varsa mutlaka belirtmelisiniz. Bu bilgiler, kontrast maddeye bağlı gelişebilecek anjiyo riskleri ve diğer komplikasyonları önlemede kritik rol oynar.
- Açlık Durumu: İşlemden genellikle 6-8 saat önce yeme ve içmeyi bırakmanız istenir. Bu, özellikle sedasyon kullanılacaksa mide içeriğinin akciğerlere kaçma riskini önlemek içindir. Diyabet hastaları için açlık kan şekeri seviyesi ve ilaç düzenlemeleri özel olarak yapılmalıdır.
- Refakatçi: İşlem sonrası araç kullanmanız veya tek başınıza hareket etmeniz kısıtlanabileceği için yanınızda bir refakatçi bulunması önerilir.
- Kişisel Hazırlıklar: İşlem günü takılarınızı (yüzük, küpe vb.) çıkarmanız ve işlem yapılacak bölgenin (kasık veya el bileği) doktorun talimatı doğrultusunda tıraş edilmesi gerekebilir. İşlem öncesi tüm sorularınızı doktorunuza yönelterek aklınızdaki tüm şüpheleri gidermelisiniz. İşlemin riskleri ve faydaları hakkında bilgilendirildiğinizi belirten onam formunu dikkatlice okuyup imzalamanız da bu sürecin bir parçasıdır.
- İstirahat ve Hareket Kısıtlaması: Kateterin yerleştirildiği bölgedeki kanamayı önlemek amacıyla kasıktan anjiyo yapıldıysa genellikle 4-6 saat, el bileğinden yapıldıysa 1-2 saat yatakta istirahat etmeniz gerekir. Bu süre zarfında ani ve zorlayıcı hareketlerden kaçınmalısınız.
- Sıvı Alımı: Kontrast maddenin vücuttan atılmasına yardımcı olmak için bol miktarda su ve sıvı tüketmeniz önerilir. Bu, böbrekler üzerindeki yükü azaltır.
- İlaçlar: Doktorunuzun talimatları doğrultusunda ilaçlarınızı yeniden kullanmaya başlayabilir veya doz ayarlamaları yapabilirsiniz. Kan sulandırıcıların kullanımına ilişkin talimatlara kesinlikle uymalısınız.
- İşlem Bölgesi Bakımı: İşlem yapılan bölgeyi temiz ve kuru tutmalısınız. Genellikle ilk 24-48 saat boyunca banyo yapmaktan, duş almaktan veya yüzmekten kaçınmanız istenir. İşlem bölgesini ovalamaktan veya kaşımaktan kaçınmalısınız.
- Fiziksel Aktivite: İlk birkaç gün ağır kaldırmaktan, ani eğilme veya gerilme hareketlerinden, yorucu egzersizlerden ve araç kullanmaktan kaçınmanız önerilir. Doktorunuzun belirlediği süre boyunca fiziksel aktivitelerinizi sınırlamalısınız.
Ne Zaman Acilen Doktora Başvurulmalı?
İşlem sonrası ortaya çıkabilecek bazı belirtiler, acil tıbbi müdahale gerektirebilir. Bu durumları bilmek potansiyel anjiyo riskleri açısından hayati önem taşır. Aşağıdaki durumlarla karşılaştığınızda vakit kaybetmeden doktorunuza veya acil servise başvurmalısınız:
- İşlem Bölgesinde Kontrol Edilemeyen Kanama: Kateterin çıkarıldığı bölgede kontrol edilemeyen veya artan şiddetli kanama olması.
- Hızla Büyüyen Şişlik, Morarma ve Şiddetli Ağrı: İşlem bölgesinde hızla büyüyen, ağrılı bir şişlik, aşırı morarma veya dayanılmaz hale gelen ağrı meydana gelmesi.
- Enfeksiyon Belirtileri: İşlem bölgesinde kızarıklık, sıcaklık, iltihaplı akıntı veya ateş gelişmesi.
- Dolaşım Problemleri: Kol veya bacakta (işlem yapılan bölgeye göre) uyuşma, karıncalanma, soğukluk, solukluk veya güç kaybı gibi dolaşım bozukluğu belirtilerinin ortaya çıkması.
- Genel Durumda Kötüleşme: Nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı, baygınlık hissi veya baş dönmesi gibi yeni veya kötüleşen semptomlar yaşanması.