Arama

Üzgünüz, Aradığınız Sonuç Bulunamadı

Aramanızla eşleşen herhangi bir sonuç bulunamadı, lütfen arama terimlerinizi değiştirerek tekrar deneyiniz.

Normal Tansiyon Kaç Olmalı? İdeal Kan Basıncı Değerleri ve Öneriler

image

 

 

Vücudumuzun hayati fonksiyonlarını sürdürmesi için kritik öneme sahip parametrelerden biri tansiyondur. Kalp ve damar sağlığının önemli bir göstergesi olan tansiyon, kanın atardamar duvarlarına yaptığı basıncı ifade eder. Bu değerlerin düzenli olarak takip edilmesi, pek çok ciddi hastalığın erken teşhisi ve önlenmesi açısından hayati önem taşır. Yüksek veya düşük kan basıncı, uzun vadede kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilirken, dengeli bir tansiyon ise genel sağlığın korunmasına yardımcı olur.

Birçok kişinin merak ettiği temel sorulardan biri şüphesiz "normal tansiyon kaç olmalı?" sorusudur. Sağlıklı bir yaşam sürmek ve olası risklerden korunmak adına bu sorunun cevabı büyük önem arz eder. Her yaş grubu ve bireyin genel sağlık durumu göz önüne alındığında, ideal tansiyon değerleri kişiden kişiye küçük farklılıklar gösterebilir. Ancak genel kabul görmüş standartlar mevcuttur.

Bu yazımızda, kan basıncının ne anlama geldiğini, "normal tansiyon kaç olmalı" sorusunun bilimsel dayanaklarını ve farklı yaş grupları için kabul edilen ideal değer aralıklarını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Ayrıca, sağlıklı tansiyon seviyelerini korumak veya mevcut değerleri iyileştirmek için hangi yaşam tarzı değişikliklerinin ve önlemlerin alınabileceği konusunda değerli öneriler sunacağız. Amacımız, siz okuyucularımızı bu önemli konuda bilgilendirerek, kendi sağlıklarınızı daha bilinçli bir şekilde yönetmenize katkıda bulunmaktır.

Tansiyon Nedir ve Nasıl Ölçülür?

Vücudumuzun temel yaşamsal belirtilerinden olan tansiyon, kalbin kanı atardamarlara pompalaması sırasında damar duvarlarına uyguladığı basıncı ifade eder. Bu durum, kan basıncı olarak da adlandırılır. Kalbin her atışıyla kan, damarlar içinde belirli bir güçle hareket eder. Bu güç, damarların esnekliği ve kanın hacmi gibi faktörlerle birleşerek tansiyon değerini oluşturur. Tansiyon değerlerinin doğru anlaşılması ve takibi, özellikle kalp damar sağlığı açısından kritik öneme sahiptir.

Tansiyon, genellikle iki farklı değerle ifade edilir: sistolik ve diyastolik tansiyon. Sistolik basınç (büyük tansiyon), kalbin kanı atardamarlara pompaladığı, yani kasıldığı andaki en yüksek basıncı gösterir. Diyastolik basınç (küçük tansiyon) ise kalbin gevşeyerek bir sonraki atış için kanla dolduğu andaki en düşük basıncı temsil eder. Bu iki değer, bir bütün olarak kalp ve damar sisteminin çalışma düzeni hakkında önemli bilgiler sunar.

Doğru Tansiyon Ölçümü İçin Bilinmesi Gerekenler
Güvenilir sonuçlar için doğru bir tansiyon ölçümü yapmak kritik öneme sahiptir. Hatalı ölçümler yanıltıcı sonuçlara, dolayısıyla yanlış teşhis ve tedavi süreçlerine yol açabileceğinden, ölçümün belirli kurallara uygun yapılması gerekir:

  • Hazırlık Süreci: Ölçümden en az 30 dakika önce sigara, kafein ve egzersiz gibi tansiyonu etkileyen aktivitelerden kaçının ve mesanenizin boş olduğundan emin olun. Sakin bir ortamda en az 5 dakika dinlendikten sonra ölçüme başlayın.
  • Doğru Pozisyon: Sırtınızı destekleyen bir sandalyeye, ayaklarınız yere düz basacak şekilde oturun ve bacak bacak üstüne atmayın. Kolunuzu kalp seviyesinde, bir masa veya yastık üzerinde destekleyerek avuç içiniz yukarı bakacak şekilde tutun.
  • Kullanılan Cihaz: Tansiyon aleti manşetinin doğru boyutta olması çok önemlidir. Manşet, kol çevresinin yaklaşık %80'ini sarmalı ve genişliği kol çevresinin en az %40'ı kadar olmalıdır. Otomatik dijital cihazların düzenli olarak kalibre edildiğinden ve doğruluğundan emin olun.
  • Ölçüm Zamanlaması: Tansiyonun genellikle sabah ve akşam gibi günün belirli saatlerinde, hep aynı koldan ölçülmesi önerilir. İlk tansiyon ölçümü sırasında her iki koldan da ölçüm yaparak daha yüksek çıkan değerin olduğu kol, sonraki ölçümler için referans alınmalıdır.
  • Tekrarlanan Ölçümler: Her defasında 1-2 dakika arayla en az iki ölçüm yapın ve sonuçların ortalamasını kaydedin. Bu yöntem, anlık dalgalanmalardan kaynaklanabilecek hataları en aza indirir.

Tüm bu adımlara dikkat edilerek yapılan kan basıncı ölçümleri, bireyin tansiyon profili hakkında daha sağlıklı ve gerçekçi bir tablo ortaya koyar. Bu bilgiler, doktorların doğru tanı koymalarına ve uygun tedavi planları oluşturmalarına olanak tanır.

Normal Tansiyon Değerleri Kaç Olmalı?
 

Normal tansiyon değerleri, vücudun sağlıklı işleyişi için kritik bir göstergedir. "Normal tansiyon kaç olmalı?" sorusunun yanıtını bilmek, kalp ve damar hastalıklarını önleme noktasında büyük önem taşır. Genel kabul gören standartlara göre, yetişkin bir birey için ideal tansiyon değeri 120/80 mmHg olarak kabul edilir. Bu değer, sistolik (büyük) basıncın 120 mmHg, diyastolik (küçük) basıncın ise 80 mmHg olduğunu ifade eder. Ancak kan basıncı, Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) gibi otoritelerin belirlediği güncel kılavuzlarda çeşitli kategorilere ayrılır.

Bu sınıflandırmalar, kişinin potansiyel sağlık risklerini anlamasına yardımcı olur:

  • Optimal Tansiyon: Sistolik basıncın 120 mmHg'den ve diyastolik basıncın 80 mmHg'den düşük olduğu değerlerdir. Bu aralık, en sağlıklı tansiyon seviyesi olarak kabul edilir.
  • Normal Tansiyon: Sistolik basıncın 120-129 mmHg ve/veya diyastolik basıncın 80-84 mmHg aralığında olmasıdır.
  • Yüksek Normal Tansiyon: Sistolik değerlerin 130-139 mmHg ve/veya diyastolik değerlerin 85-89 mmHg arasında olması durumudur. Bu seviye, hipertansiyon gelişme riskinin arttığını gösteren bir uyarı işaretidir ve yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol altına alınması önerilir.
  • Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon): Sistolik basıncın 140 mmHg veya üzerine, diyastolik basıncın ise 90 mmHg veya üzerine çıkmasıdır. Bu durumda mutlaka doktor kontrolünde tedaviye başlanmalıdır.
Yaşa Göre Normal Tansiyon Değerleri
Tansiyon, yaş ilerledikçe damar yapısındaki değişimlere bağlı olarak farklılık gösterebilir. Ancak yetişkinler için hipertansiyon tanımı (sistolik ≥140 mmHg veya diyastolik ≥90 mmHg) genellikle yaşa bakılmaksızın geçerlidir. Bu nedenle, yetişkin yaş grupları için ayrı "normal" aralıklar belirtmek yerine, daha önce açıklanan Optimal, Normal ve Yüksek Normal sınıflandırmaları kullanılır. Tedavi hedefleri özellikle yaşlı bireyler için kişiselleştirilebilse de 140/90 mmHg ve üzerindeki herhangi bir kan basıncı değeri, yaştan bağımsız olarak hipertansiyon olarak kabul edilir ve tıbbi değerlendirme gerektirir.

Çocuklar ve ergenler için ise normal kan basıncı değerleri yaşa, cinsiyete ve boy persentillerine göre büyük değişkenlik gösterdiğinden durum daha karmaşıktır. Bu yaş grupları için sabit aralıklar vermek yanıltıcı olabilir. Çocuğunuzun tansiyon değerlerinin doğru yorumlanması için persentil tablolarını kullanan bir çocuk doktoruna danışmak esastır. Unutulmamalıdır ki kişisel ideal tansiyon değerleriniz için en doğru bilgiyi hekiminiz verecektir. Tansiyonunuzun belirtilen aralıkların dışında seyrettiğini fark ederseniz mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız.

Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) ve Risk Faktörleri

Tıp literatüründe yüksek tansiyon (hipertansiyon) olarak da bilinen durum, kanın atardamar duvarlarına sürekli olarak normalden fazla basınç uygulamasıdır. Bu kronik basınç; kalp, beyin, böbrekler ve gözler gibi hayati organlara zamanla ciddi zararlar verebilir. Hipertansiyon genellikle iki ana kategoriye ayrılır. Vakaların büyük çoğunluğunu oluşturan *primer (esansiyel) hipertansiyon*, belirli bir nedeni olmaksızın genetik yatkınlık ve yaşam tarzı gibi faktörlerin birleşimiyle gelişir. *Sekonder hipertansiyon* ise böbrek hastalıkları, tiroid sorunları veya bazı ilaçların yan etkisi gibi altta yatan başka bir tıbbi duruma bağlı olarak ortaya çıkar. Bu ayrım, doğru tedavi stratejisini belirlemek için önemlidir. Yüksek tansiyon (hipertansiyon) gelişiminde rol oynayan pek çok risk faktörleri bulunur ve bu faktörlerin bilinmesi, korunma ve yönetim için ilk adımdır.

Yüksek tansiyonu tetikleyen başlıca risk faktörleri şunlardır:

  • Yaş: Yaş ilerledikçe atardamarların esnekliği azalır ve sertleşir. Bu durum, kan basıncının doğal olarak artmasına neden olabilir. Özellikle 60 yaş üzeri bireylerde tansiyon kontrolü daha da önem kazanır.
  • Genetik Yatkınlık: Aile öyküsünde hipertansiyon bulunan kişilerde bu rahatsızlığın gelişme riski daha yüksektir. Ebeveynlerinden birinde veya her ikisinde de yüksek tansiyon (hipertansiyon) olan bireylerin düzenli kontroller yaptırması önerilir.
  • Obezite ve Fazla Kilo: Vücut ağırlığının artması, kalbin kanı vücuda pompalamak için daha fazla çalışmasına neden olur. Bu durum, damarlar üzerindeki baskıyı artırarak tansiyonun yükselmesine yol açar. Özellikle karın bölgesindeki yağlanma riski daha da artırır.
  • Tuz (Sodyum) Tüketimi: Aşırı tuz alımı, vücutta sıvı tutulumuna yol açarak kan hacmini artırır ve dolayısıyla kan basıncını yükseltir. İşlenmiş gıdalar ve hazır yemekler genellikle yüksek sodyum içerir.
  • Hareketsiz Yaşam Tarzı: Düzenli fiziksel aktivitenin olmaması kilo alımına zemin hazırlarken kalp ve damar sağlığını da olumsuz etkiler. Egzersiz, kan basıncını düşürmeye ve kalp sağlığını iyileştirmeye yardımcı olur.
  • Sigara ve Alkol Kullanımı: Sigara içmek damar duvarlarına zarar vererek arterlerin sertleşmesine ve daralmasına neden olur. Aşırı alkol tüketimi ise kan basıncını doğrudan yükseltebilir ve hipertansiyon ilaçlarının etkinliğini azaltabilir.
  • Stres: Kronik stres, vücudun "savaş ya da kaç" tepkisini tetikleyerek adrenalin gibi hormonların salgılanmasına neden olur. Bu durum, geçici kan basıncı yükselmelerine yol açabilir ve uzun vadede hipertansiyon riskini artırabilir.
  • Diyabet: Diyabet hastalarında kan damarlarında hasar meydana gelme olasılığı daha yüksektir. Bu durum böbrekler gibi organları etkileyerek kan basıncını yükseltebilir ve hipertansiyon riskini artırır.
  • Diğer Sağlık Sorunları: Böbrek hastalıkları, uyku apnesi ve tiroid problemleri gibi bazı kronik rahatsızlıklar da sekonder hipertansiyona yol açabilir.

Düşük Tansiyon (Hipotansiyon) ve Nedenleri

Düşük tansiyon (hipotansiyon), kanın atardamar duvarlarına yaptığı basıncın normalin altına düşmesi durumudur. Genellikle sistolik (büyük) basıncın 90 mmHg ve diyastolik (küçük) basıncın 60 mmHg altında ölçülmesi hipotansiyon olarak kabul edilir. Bu durum, organlara yeterli kan akışının sağlanamamasına yol açarak çeşitli semptomlara neden olabilir. Baş dönmesi, göz kararması, yorgunluk, halsizlik, bulanık görme, mide bulantısı ve bayılma hissi gibi belirtiler düşük tansiyonun yaygın işaretleridir. Bazı durumlarda şiddetli hipotansiyon, hayati tehlike arz eden şok tablosuna yol açabilir.

Hipotansiyonun ortaya çıkmasında birçok farklı etken rol oynar. En yaygın nedenlerden biri dehidrasyondur. Yeterince sıvı alınmaması veya aşırı terleme, kusma ve ishal gibi durumlarla sıvı kaybedilmesi kan hacmini azaltarak tansiyonu düşürür. Kalp rahatsızlıkları da önemli bir sebeptir. Kalp yetmezliği, bradikardi (yavaş kalp atışı) veya kalp kapakçık sorunları gibi durumlar, kalbin vücuda yeterli kan pompalayamamasına neden olarak kan basıncını düşürebilir.

Gebelik dönemi, dolaşım sisteminin hızla genişlemesi nedeniyle kadınlarda geçici düşük tansiyon (hipotansiyon) görülmesine neden olabilir. Ayrıca yüksek tansiyon ilaçları, bazı antidepresanlar ve Parkinson hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlar da yan etki olarak tansiyonu düşürebilir. Endokrin bozukluklar, tiroid bezinin az çalışması, ciddi alerjik reaksiyonlar (anafilaksi), ağır enfeksiyonlar (septik şok), yaralanma sonucu oluşan kan kaybı ve B12 vitamini eksikliği gibi beslenme yetersizlikleri de hipotansiyon sebepleri arasındadır. Bu nedenle, altta yatan nedeni saptamak önemlidir.

Aniden ayağa kalkarken tansiyonun düşmesiyle ortaya çıkan duruma ise ortostatik hipotansiyon adı verilir. Oturur veya yatar pozisyondayken aniden ayağa kalkıldığında yer çekimi etkisiyle kan bacaklarda göllenir ve beyne yeterli kan gitmez. Bu durum baş dönmesi, sersemlik ve hatta bayılma ile sonuçlanabilir. Ortostatik hipotansiyon özellikle yaşlılarda, sıvı kaybı yaşayanlarda ve belirli ilaçları kullananlarda daha sık görülür. Sürekli düşük tansiyon (hipotansiyon) yaşayan kişilerin, semptomların altında yatan nedeni belirlemek ve uygun tedaviye başlamak için mutlaka bir hekime danışması gerekir.

Tansiyonu Etkileyen Faktörler

Kan basıncı yalnızca genetik veya mevcut hastalıklara bağlı değildir; günlük yaşam tarzı seçimleri ve çevresel koşullar da bu değerler üzerinde önemli rol oynar. Bu faktörleri anlamak, sağlıklı tansiyon seviyelerini korumak ve yüksek tansiyon riskini azaltmak için kritik öneme sahiptir.

Beslenme alışkanlıkları, tansiyonu etkileyen faktörler arasında başı çeker. Özellikle aşırı tuz (sodyum) tüketimi, vücutta su tutulmasına yol açarak kan basıncını yükseltirken potasyumdan zengin besinler bu etkiyi dengelemeye yardımcı olur. Benzer şekilde fiziksel aktivite de kritik bir rol oynar. Düzenli egzersiz kalbi güçlendirir, damar esnekliğini artırır ve ideal kilonun korunmasını sağlayarak tansiyonu düşürürken hareketsiz bir yaşam tarzı tam tersi etki yaratır.

Stres, modern yaşamın önemli bir tetikleyicisidir. Kronik stres, vücutta salgılanan hormonlar aracılığıyla kan basıncını anlık olarak yükseltir ve uzun vadede hipertansiyon riskini artırır. Yetersiz veya düzensiz uyku da vücudun kendini onarma ve dengeleme sürecini bozarak tansiyonu olumsuz etkiler. Benzer şekilde sigara ve alkol kullanımı da tansiyon için ciddi riskler barındırır. Sigara damarları daraltıp sertleştirirken aşırı alkol tüketimi kan basıncını doğrudan yükselterek hipertansiyon ilaçlarının etkinliğini azaltabilir.

Çevresel koşullar da tansiyonu etkileyebilir. Özellikle mevsimsel değişiklikler ve hava durumu, kan basıncında dalgalanmalara neden olabilir. Soğuk hava, kan damarlarını daraltarak tansiyonu yükseltir. Yapılan araştırmalar, kış aylarındaki ölçümlerin yaz aylarına göre 5 mmHg kadar daha yüksek çıkabildiğini göstermektedir. Bu durum sıcaklık ve nemin sinir sistemi üzerindeki etkileriyle ilişkilidir. Dolayısıyla, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını benimsemek, tüm bu faktörlere karşı en etkili koruma yöntemidir.

Tansiyonu Kontrol Altında Tutmak İçin Öneriler

Kan basıncını ideal seviyelerde tutmak, genel sağlığın korunması ve kalp damar hastalıkları riskinin azaltılması için hayati öneme sahiptir. Yüksek tansiyonun olumsuz etkilerinden korunmak ve tansiyonu kontrol altında tutmak için yaşam tarzında yapılacak bazı değişiklikler büyük fark yaratabilir. İşte sağlıklı tansiyon seviyelerini sürdürmek veya mevcut değerleri iyileştirmek için pratik öneriler:

  • DASH Diyeti (Hipertansiyonu Durdurmak İçin Diyetsel Yaklaşımlar): Bu beslenme planı, kan basıncını düşürmek üzere özel olarak tasarlanmıştır. Meyve, sebze, tam tahıllar, az yağlı süt ürünleri ve protein açısından zengin gıdaları içerirken doymuş yağ, kolesterol ve sodyum alımını sınırlar. Potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi kan basıncını dengelemeye yardımcı olan minerallerin tüketimini artırır. Yemeklerinizi hazırlarken taze ürünlere yönelmek ve işlenmiş gıdalardan uzak durmak, DASH diyetinin temelini oluşturur.
  • Düzenli Fiziksel Aktivite: Haftanın çoğu günü en az 30 dakika orta yoğunlukta egzersiz yapmak, kan basıncını önemli ölçüde düşürebilir. Tempolu yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklete binme veya dans gibi aktiviteler kalp sağlığını iyileştirir ve damar esnekliğini artırır. Egzersiz, aynı zamanda kilo kontrolüne de yardımcı olarak tansiyon üzerindeki yükü azaltır.
  • Tuz Tüketimini Azaltma: Günlük sodyum alımını kısıtlamak, tansiyonu kontrol altında tutmanın en etkili yollarından biridir. İşlenmiş gıdalar, hazır yemekler, turşular ve salamura ürünler yüksek miktarda tuz içerir. Yemeklerinize tuz eklemek yerine baharatlar ve otlarla lezzet katmayı deneyin. Etiketleri okuyarak düşük sodyumlu ürünleri tercih etmek, bu alışkanlığı kazanmada yardımcı olacaktır.
  • İdeal Kiloyu Koruma: Fazla kilolu veya obez olmak, yüksek tansiyon riskini önemli ölçüde artırır. Kalbiniz, vücudunuzun her yerine kan pompalamak için daha fazla çalışmak zorunda kalır. Düzenli egzersiz ve dengeli beslenme ile sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu korumak, kan basıncınızı düşürmek için atılacak en önemli adımlardan biridir.
  • Stres Yönetimi Teknikleri: Kronik stres, kan basıncında geçici yükselmelere neden olabilir ve uzun vadede hipertansiyon riskini artırabilir. Yoga, meditasyon, derin nefes egzersizleri, hobiler edinme veya doğada vakit geçirme gibi yöntemlerle stresi yönetmek, tansiyon seviyelerini dengelemeye yardımcı olur. Yeterli ve kaliteli uyku da stresin etkilerini azaltmada kritik bir faktördür.
  • Alkol ve Sigara Kullanımından Kaçınma: Aşırı alkol tüketimi kan basıncını doğrudan yükseltebilir ve hipertansiyon ilaçlarının etkinliğini azaltabilir. Sigara içmek ise damar duvarlarına zarar vererek arterlerin sertleşmesine ve daralmasına neden olur. Bu alışkanlıklardan vazgeçmek veya tüketimi sınırlamak, kan basıncını ideal seviyelerde tutmak için elzemdir.
  • Düzenli Doktor Kontrolleri: Tansiyonunuzu düzenli olarak ölçtürmek ve doktorunuzun önerdiği tedavi planına uymak, tansiyonu kontrol altında tutmanın en temel adımıdır. Doktorunuz durumunuza özel yaşam tarzı değişiklikleri önerebilir veya ilaç tedavisi düzenleyebilir. Belirlenen bu önerilere sıkıca uymak, ciddi sağlık sorunlarının önüne geçmek için hayati önem taşır.

Sıkça Sorulan Sorular
Evet, tansiyonun gün içinde dalgalanması tamamen normal bir durumdur. Fiziksel aktivite, stres, duygusal değişimler, beslenme alışkanlıkları, kafein ve sigara tüketimi gibi etkenler kan basıncını anlık olarak etkiler. Genellikle kan basıncı sabah saatlerinde yükselir, gün içinde en yüksek seviyesine ulaşır ve uyku sırasında en düşük değerlerine iner. Bu doğal biyolojik ritim, sağlıklı bireylerde de görülen normal bir süreçtir.
Yazımızın "Doğru Tansiyon Ölçümü İçin Bilinmesi Gerekenler" bölümünde detaylıca açıkladığımız adımları takip ederek evde güvenilir ölçümler yapabilirsiniz. Özetlemek gerekirse: ölçümden önce en az 5 dakika dinlenin, kafein ve sigaradan kaçının. Sırtınızı destekleyerek oturun ve kolunuzu kalp seviyesinde tutun. Doğru boyuttaki manşeti kullanarak arka arkaya en az iki ölçüm yapın ve bu değerlerin ortalamasını kaydedin. Düzenli ve aynı koşullarda yapılan bu ölçümler, doktorunuzun takibi için en doğru verileri sağlar.
Şiddetli baş ağrısı, göğüs ağrısı, ani görme bozuklukları, nefes darlığı veya konuşma güçlüğü gibi belirtilerle birlikte tansiyonunuzun aniden yükseldiğini fark ederseniz vakit kaybetmeden bir acil servise başvurmalısınız. Bunlar yüksek tansiyon krizinin habercisi olabilir. Ayrıca düzenli ölçümlerinizde kan basıncınız sürekli olarak normal aralıkların dışındaysa durumu değerlendirmesi için mutlaka bir doktora danışın.
Tansiyon ilaçlarının kullanılıp kullanılmayacağına yalnızca doktorunuz karar vermelidir. Yüksek tansiyonun derecesi, yaşınız ve genel sağlık durumunuz gibi faktörlere göre en doğru kararı hekiminiz verecektir. Genellikle hafif yüksekliklerde öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri (diyet, egzersiz, tuz kısıtlaması) önerilir. Bu değişiklikler yetersiz kaldığında veya tansiyon değerleri daha yüksek olduğunda ilaç tedavisine başlanabilir. Tedavinin başarısı, doktorunuzun önerilerine uymanıza ve ilaçlarınızı düzenli kullanmanıza bağlıdır.
Sarımsak, hibiskus çayı veya alıç gibi bazı bitkisel ürünlerin kan basıncı üzerinde etkileri olduğuna dair geleneksel inanışlar ve ön araştırmalar bulunsa da bu yöntemlerin hipertansiyon tedavisinde etkinliği ve güvenliği konusunda yeterli bilimsel kanıt henüz yetersizdir ve tıbbi tedavinin yerini tutmaz. Dahası, bu tür bitkisel takviyeler reçeteli ilaçlarla etkileşime girebilir veya mevcut sağlık durumunuzu olumsuz etkileyebilir.
Gebelikte vücuttaki hormonal değişimler ve dolaşım sistemindeki genişlemeler nedeniyle kan basıncında farklılıklar görülebilir. Genellikle gebeliğin ilk yarısında tansiyonun hafifçe düşmesi beklenir. Normal değerler yetişkinlerle benzer şekilde 120/80 mmHg civarı olarak kabul edilse de asıl önemli olan düzenli takiptir. Gebelik sürecinde gelişebilecek yüksek tansiyon (gebelik hipertansiyonu) veya preeklampsi gibi durumlar hem anne hem de bebek için ciddi riskler taşıdığından kan basıncının doktor tarafından yakından izlenmesi hayati önem taşır. Anormal bir değer veya belirti fark edildiğinde hemen hekime bilgi verilmelidir.
Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
Bu Makale Size Yardımcı Oldu mu?
UZM.DR. H. NEVZAT YILDIRIM
UZM.DR. H. NEVZAT YILDIRIM
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. HAŞİM VECDET TEZCAN
PROF.DR. HAŞİM VECDET TEZCAN
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Kadıköy
Florence Nightingale Tıp Merkezi
Kadıköy Florence Nightingale Tıp Merkezi
UZM.DR. EMEL TERZİHAN
UZM.DR. EMEL TERZİHAN
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. AYSAN TAGHIYEVE
UZM.DR. AYSAN TAGHIYEVE
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. AYDIN TUNÇKALE
PROF.DR. AYDIN TUNÇKALE
İç Hastalıkları (Dahiliye)
İstanbul
Florence Nightingale Hastanesi
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. TÜLAY EYÜPGİLLER
UZM.DR. TÜLAY EYÜPGİLLER
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Ataşehir
Florence Nightingale Hastanesi
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. FUNDA ORAKDÖĞEN
UZM.DR. FUNDA ORAKDÖĞEN
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Ataşehir
Florence Nightingale Hastanesi
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi
UZM.DR. DİĞDEM DİKERDEM
UZM.DR. DİĞDEM DİKERDEM
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Ataşehir
Florence Nightingale Hastanesi
Ataşehir Florence Nightingale Hastanesi
PROF.DR. CANAN KARATAY
PROF.DR. CANAN KARATAY
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Kadıköy
Florence Nightingale Hastanesi
Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi
İletişim Formu
Yukarı Kaydır
loading