Siroz, karaciğerin kronik ve ilerleyici bir hastalığıdır. Bu rahatsızlıkta karaciğer hücreleri zamanla hasar görür, yerini sert ve işlevsiz fibrotik doku alır. Sürekli iltihaplanma ve hücre ölümü sonucunda oluşan bu doku, karaciğerin normal yapısını bozarak organın hayati fonksiyonlarını yerine getirememesine neden olur. İşte bu sürecin genel adı karaciğer sirozudur.
Karaciğer, vücudumuzun en önemli organlarından biridir. Detoksifikasyon, protein üretimi, sindirim ve enerji depolama gibi pek çok kritik görevi üstlenir. Bu nedenle karaciğer sağlığının korunması, genel sağlığımız için büyük önem taşır. Siroz ise bu hayati organın geri dönüşü olmayan bir hasara uğraması ve zamanla işlevlerini tamamen kaybetme riskini ifade eder. Tedavi edilmezse yaşamı tehdit eden ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Bu kapsamlı rehberde, karaciğer sirozunun başlıca nedenlerini, hastalığın erken ve ileri dönem belirtilerini, doğru tanının nasıl konulduğunu ve mevcut tedavi yaklaşımlarını ayrıntılı olarak ele alacağız. Ayrıca sirozu önlemek için alınabilecek tedbirler ve diğer karaciğer hastalıkları ile ilişkisi hakkında da bilgi vereceğiz. Bu bilgiler, karaciğer sağlığınızı korumanız ve potansiyel riskleri anlamanız için değerli bir kaynak sunacaktır.
Siroz Nedir?
Siroz, karaciğerin uzun süreli ve kronik hasar görmesi sonucu ortaya çıkan ilerleyici bir hastalıktır. Bu rahatsızlıkta, karaciğerin sağlıklı dokusu zamanla yerini nedbe olarak da bilinen skar dokusuna bırakır. Sürekli iltihaplanma nedeniyle ölen karaciğer hücrelerinin yerini alan bu sert ve işlevsiz doku, karaciğerin normal ve yumuşak yapısını bozarak organın sertleşmesine neden olur. Bu süreç, karaciğerin hayati görevlerini yerine getirme kapasitesini ciddi şekilde azaltır.
Sağlıklı bir karaciğer, vücut için pek çok yaşamsal rol üstlenir. Ancak sirozla birlikte oluşan nedbe dokusu, organın içindeki kan akışını engeller ve düzenli çalışmasını bozar. Bu durum; metabolizmayı düzenleme, protein üretme, kanın pıhtılaşmasını sağlama ve toksinleri temizleme gibi kritik karaciğer fonksiyonlarının aksamasına yol açar. Karaciğer, gıdalardan alınan besinleri işleyerek enerjiye dönüştürürken aynı zamanda zararlı maddeleri de vücuttan uzaklaştırır. Siroz geliştikçe bu kompleks görevler yerine getirilemez hale gelir.
Hastalık ilerleyici bir karaktere sahiptir, yani tedavi edilmediği takdirde zamanla kötüleşir. Erken evrelerde belirtiler hafif olabilir veya hiç görülmeyebilir. Ancak siroz ilerledikçe karaciğerin işlevleri daha da bozulur ve nihayetinde karaciğer yetmezliği tablosu ortaya çıkar. Bu aşama, karaciğerin hayati görevlerini sürdüremeyecek duruma gelmesi anlamına gelir ve vücutta toksinlerin birikmesine, besinlerin işlenememesine yol açar.
Sirozun Nedenleri Nelerdir?
Karaciğer sirozu tek bir nedenden ziyade uzun süreli ve kronik karaciğer hasarının bir sonucu olarak gelişir. Bu karmaşık sürecin temelinde, karaciğer hücrelerinin sürekli hasar görüp ölmesi ve yerini işlevsiz nedbe dokusuna bırakması yatar. Karaciğerin hasara karşı verdiği bu tepki, zamanla organın yapısını ve fonksiyonlarını geri dönülmez şekilde bozarak siroza neden olur. Peki, başlıca siroz nedenleri nelerdir?
Viral Hepatit Enfeksiyonları Viral hepatit enfeksiyonları, küresel çapta sirozun en sık görülen nedenleri arasındadır. Özellikle Hepatit B, Hepatit C ve daha az sıklıkla Hepatit D virüsleri, karaciğerde kronik iltihaplanmaya yol açarak yıllar içinde siroza zemin hazırlar. Bu virüsler karaciğer hücrelerine yerleşerek sürekli bir bağışıklık sistemi yanıtı tetikler ve bu durum kalıcı doku hasarını hızlandırır. Kronikleşen hepatit genellikle belirti vermeden sessizce ilerleyerek karaciğere ciddi zarar verebilir. Alkol Bağımlılığı ve Aşırı Tüketimi Uzun süreli ve aşırı alkol tüketimi, karaciğer için doğrudan toksik etki yarattığından başlıca siroz nedenleri arasında yer alır. Alkol, karaciğer hücrelerinde önce yağ birikmesine (alkolik yağlı karaciğer), ardından iltihaplanmaya (alkolik hepatit) ve son olarak fibrozis ile siroza yol açabilir. Karaciğerin alkolden gördüğü hasarın boyutu; tüketim miktarına, süresine ve kişinin genetik yatkınlığına göre değişir. Alkolü bırakmak, hasarın ilerlemesini yavaşlatabilir veya tamamen durdurabilir. Alkolik Olmayan Yağlı Karaciğer Hastalığı (NAFLD ve NASH) Obezite, diyabet ve insülin direnci gibi sorunların artmasıyla alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı (NAFLD) ve onun ileri formu olan steatohepatit (NASH) de sirozun önemli nedenlerinden biri hâline gelmiştir. Bu durumda karaciğerde alkol tüketimi olmaksızın yağ birikir. NASH, karaciğerde iltihaplanma ve hücre hasarıyla seyreden bir durum olup zamanla fibrozise, ardından siroza ilerleyebilir. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı, bu hastalığın gelişiminde kilit rol oynar. Otoimmün Karaciğer Hastalıkları Bağışıklık sisteminin yanlışlıkla vücudun kendi karaciğer hücrelerine saldırdığı otoimmün karaciğer hastalıkları da siroza neden olabilir. Otoimmün hepatit, primer biliyer kolanjit (PBC) ve primer sklerozan kolanjit (PSC) bu grupta yer alan başlıca hastalıklardır. Bu rahatsızlıklar karaciğerde kronik iltihaplanma ve fibrozise yol açarak organ fonksiyonlarını bozar ve tedavi edilmediklerinde sirozla sonuçlanabilir. Genetik ve Metabolik Hastalıklar Bazı genetik hastalıklar karaciğerde siroz gelişimini tetikleyebilir. Örneğin, vücutta aşırı demir birikimine yol açan hemokromatozis veya bakır birikimiyle seyreden Wilson hastalığı, karaciğerde ciddi hasara neden olur. Özellikle Wilson hastalığı karaciğerin yanı sıra beyni de etkileyebilir. Alfa-1 antitripsin eksikliği gibi diğer kalıtsal metabolik bozukluklar da karaciğer hasarına ve ilerleyen dönemde siroza yol açabilen genetik faktörlerdendir. Diğer Nedenler Bahsedilen yaygın siroz nedenleri haricinde başka faktörler de karaciğer sağlığını tehdit edebilir. Bazı ilaçların uzun süreli ve bilinçsiz kullanımı, çevresel toksinler, kistik fibrozis gibi durumlara bağlı kronik safra yolu tıkanıklıkları ve ciddi kalp yetmezliği gibi nedenler de karaciğer hasarına yol açarak siroz riskini artırır. Tüm bu faktörler karaciğerin kendini yenileme kapasitesini aşan sürekli bir hasara neden olduğunda, organın yapısı bozulur ve siroz tablosu ortaya çıkar.Siroz Belirtileri Nelerdir?
Siroz, karaciğerde gelişen kronik hasarın bir sonucu olarak ortaya çıkan ilerleyici bir hastalıktır. Hastalığın erken evrelerinde genellikle belirgin siroz belirtileri görülmez ya da belirtiler çok hafif seyrettiği için gözden kaçabilir. Karaciğerin kendini yenileme kapasitesi sayesinde hasar ciddi boyutlara ulaşana dek organ görevlerini kısmen sürdürür. Ancak hasar arttıkça ve karaciğerin işlevleri bozuldukça çeşitli siroz belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtiler, hastalığın seyrine göre erken ve ileri dönem olarak iki ana başlıkta incelenir.
Erken Dönem Siroz Belirtileri Sirozun ilk aşamalarında belirtiler genellikle genel sağlık sorunlarıyla karıştırılabilecek niteliktedir. Bu nedenle erken teşhis zordur ve düzenli sağlık kontrolleri önem taşır.- Halsizlik ve Yorgunluk: En sık rastlanan erken belirtilerden biridir. Karaciğerin enerji üretme ve toksinleri temizleme yeteneğinin azalması, dinlenmekle geçmeyen sürekli bir yorgunluk hissine neden olur.
- İştahsızlık ve Kilo Kaybı: Metabolik fonksiyonların bozulması ve sindirim sorunları, iştah azalmasına ve buna bağlı olarak istenmeyen kilo kaybına yol açabilir.
- Mide Bulantısı ve Hazımsızlık: Karaciğerin sindirimdeki rolünün aksamasıyla mide bulantısı, kusma ve genel hazımsızlık şikâyetleri görülebilir.
- Karın Sağ Üst Bölgesinde Rahatsızlık: Karaciğerin büyümesi veya iltihaplanması, karın sağ üst kadranında hafif bir ağrı ya da dolgunluk hissine sebep olabilir.
- Kas Kaybı ve Güçsüzlük: Karaciğerin protein sentezleme kapasitesindeki düşüş, kas kütlesinde azalmaya ve genel vücut güçsüzlüğüne neden olabilir.
- Sarılık: Karaciğerin bilirubini işleyip atamaması nedeniyle ciltte, göz aklarında ve mukozalarda sarımsı bir renk değişikliği oluşur. Bu durum kanda bilirubin birikiminin bir sonucudur.
- Karında Sıvı Birikmesi: Karaciğerin albümin üretiminin azalması ve portal hipertansiyon adı verilen damarlardaki basınç artışı nedeniyle karın boşluğunda asit adı verilen sıvı birikir. Bu durum, karında belirgin bir şişlik ve gerginlik hissine yol açar.
- Bacaklarda ve Ayaklarda Şişlik (Ödem): Vücuttaki sıvı dengesizliği ve albümin eksikliği, özellikle ayak bilekleri ve bacaklarda ödem olarak bilinen şişliklere neden olur.
- Kaşıntı: Safra tuzlarının kanda birikmesi sonucunda şiddetli ve yaygın cilt kaşıntıları yaşanabilir.
- Örümcek Anjiomlar: Özellikle yüz, boyun ve göğüs bölgesinde, örümcek ağına benzeyen kırmızı renkli kılcal damar genişlemeleri görülebilir.
- Kolay Morarma ve Kanama Eğilimi: Karaciğer, kanın pıhtılaşması için gerekli faktörleri üretemediğinden en ufak travmalarda bile kolay morarma veya kanama eğilimi artar. Sık yaşanan burun ve diş eti kanamaları bu duruma örnektir.
- Zihinsel Bulanıklık ve Bilinç Değişiklikleri: Karaciğerin toksinleri temizleyememesi sonucunda amonyak gibi zararlı maddeler beyne ulaşarak zihinsel fonksiyonları bozar. Unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü, uyku düzeni bozuklukları, kişilik değişiklikleri ve komaya kadar varabilen bu bilinç durumları hepatik ensefalopati olarak adlandırılır.
- Erkeklerde Meme Büyümesi (Jinekomasti) ve Cinsel İşlev Bozuklukları: Hormonal dengesizlikler nedeniyle erkeklerde meme büyümesi ve cinsel istekte azalma görülebilir.
- İdrar Renginde Koyulaşma: Bilirubinin idrarla atılması nedeniyle idrar rengi koyu sarıdan kahverengiye dönebilir.
Siroz Teşhisi Nasıl Konulur?
Siroz, erken evrelerinde belirgin semptomlar göstermediğinden siroz tanısı koymak zorlayıcı olabilir. Bu durum karaciğerin kendini yenileme kapasitesi sayesinde, organın önemli bir kısmı hasar görse bile işlevlerini sürdürebilmesinden kaynaklanır. Ancak hastalık ilerledikçe ortaya çıkan belirtiler ve yapılan detaylı tıbbi değerlendirmelerle kesin tanıya ulaşılır. Teşhis süreci; hastanın öyküsünün alınması, fiziksel muayene, laboratuvar testleri ve çeşitli görüntüleme yöntemlerini içerir.
İlk olarak hekim, hastanın tıbbi geçmişini dikkatle sorgular. Bu sırada alkol kullanım alışkanlıkları, viral hepatit (Hepatit B ve C) öyküsü, kullanılan ilaçlar ve ailede bilinen karaciğer hastalıkları gibi risk faktörleri öğrenilir. Ardından yapılan fiziksel muayenede karın bölgesinde sıvı birikimi (asit), ciltte sarılık, avuç içlerinde kızarıklık, örümcek ağına benzeyen damar genişlemeleri (spider anjiomlar), karaciğer ve dalak boyutundaki değişimler ile bacaklardaki ödem gibi siroza işaret eden bulgular aranır.
Kesin siroz tanısı için laboratuvar testleri kritik bir rol oynar. Karaciğer fonksiyon testleri (ALT, AST, ALP, GGT) karaciğer hücre hasarı hakkında bilgi verirken bilirubin düzeyleri sarılığın şiddetini gösterir. Karaciğerin protein sentezleme yeteneğini değerlendiren albümin seviyeleri ve kanın pıhtılaşmasını gösteren protrombin zamanı (PT) ile INR değerleri de incelenir. Ayrıca hepatit virüslerinin varlığını saptayan serolojik testler ve tam kan sayımı ile anemi veya trombosit düşüklüğü gibi komplikasyonlar araştırılır.
Görüntüleme yöntemleri sirozun derecesini ve komplikasyonlarını değerlendirmede hayati öneme sahiptir. Ultrasonografi (USG) karaciğerin boyutunu, yapısını, yüzeyindeki nodüler değişiklikleri ve karında sıvı birikimini gösterir. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ise portal hipertansiyon gibi siroz komplikasyonlarını veya karaciğer kanseri şüphesini değerlendirmede kullanılır. Görüntüleme yöntemlerine ek olarak, karaciğer sertliğini ağrısız bir şekilde ölçen Fibroscan gibi non-invaziv testler de fibrozisin derecesini belirlemede kullanılır. Ancak bazı durumlarda kesin tanı ve hastalığın nedenini belirlemek için altın standart karaciğer biyopsisi kabul edilir. Bu işlemde karaciğerden alınan küçük bir doku örneği mikroskop altında incelenerek fibrozisin şiddeti ve altta yatan neden hakkında en doğru bilgi elde edilir. Hekim, tüm bu verileri birleştirerek doğru bir siroz tanısı koyar ve hastaya özel bir tedavi planı oluşturur.
Siroz Hastalığı Tedavi Edilebilir Mi?
Siroz, karaciğerin kronikleşen ve ilerleyen bir hastalığı olduğundan, "Siroz hastalığı tedavi edilebilir mi?" sorusunun yanıtı karmaşıktır. Sirozun yol açtığı skar dokusunu tamamen ortadan kaldırmak günümüz teknolojisiyle mümkün değildir. Bu nedenle sirozun tamamen iyileştirilebilir bir durum olduğu söylenemez. Ancak hastalığın ilerleyişini yavaşlatmak, komplikasyonları yönetmek ve hastaların yaşam kalitesini artırmak için çeşitli siroz tedavisi yöntemleri uygulanmaktadır. Tedavideki temel amaç, karaciğere daha fazla hasar verilmesini önlemek ve mevcut hasarın kötüleşmesini durdurmaktır.
Tedavinin ana prensibi, siroza neden olan faktörleri kontrol altına almaktır. Eğer sorun alkol tüketimiyse, alkolün tamamen bırakılması hastalığın seyrini olumlu etkileyen en önemli adımdır. Viral hepatit kaynaklı sirozda ise ilerlemeyi durdurmak amacıyla antiviral ilaçlar kullanılır. Özellikle Hepatit B ve C virüslerine karşı geliştirilen bu tedaviler, virüs yükünü azaltarak karaciğerdeki iltihabı ve hasarı yavaşlatabilir. Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığına (NAFLD/NASH) bağlı sirozda ise kilo kontrolü, sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite ön plana çıkar. Otoimmün karaciğer hastalıklarında da bağışıklık sistemini baskılayan tedaviler uygulanır. Bu yaklaşımlar, hastalığın daha ileri evrelere ulaşmasını engelleyerek karaciğerin fonksiyonlarını korumasına yardımcı olur.
Siroz tedavisi, aynı zamanda ortaya çıkan komplikasyonların yönetilmesini de kapsar. İlerlemiş sirozda karında sıvı birikimi (asit), bacaklarda şişlik (ödem), yemek borusu varislerinden kaynaklanan kanamalar ve beyin fonksiyon bozuklukları (hepatik ensefalopati) gibi ciddi sorunlar görülebilir. Bu komplikasyonların her biri için özel tedavi yaklaşımları mevcuttur. Asit ve ödem için idrar söktürücüler ve tuz kısıtlaması, varis kanamaları için endoskopik tedaviler, hepatik ensefalopati için ise toksinleri bağırsaktan temizleyen ilaçlar kullanılır. Bu yöntemler sayesinde hastanın belirtileri hafifletilir ve yaşam kalitesi artırılır.
Hastalığın son evresinde, karaciğerin görevlerini tamamen yitirdiği durumlarda yaşam kurtarıcı tek seçenek karaciğer nakli olmaktadır. Karaciğer nakli, hastalıklı karaciğerin cerrahi operasyonla sağlıklı bir organla değiştirilmesi işlemidir. Bu yöntem, hastaya tamamen yeni ve işlevsel bir karaciğer sağlayarak yaşam süresini ve kalitesini önemli ölçüde artırabilir. Nakil kararı; hastanın genel sağlık durumu, sirozun evresi ve potansiyel riskler göz önünde bulundurularak multidisipliner bir ekip tarafından titizlikle verilir. Başarılı bir siroz tedavisi için erken teşhis, altta yatan nedenin kontrol altına alınması ve belirlenen tedavi planına eksiksiz uyum büyük önem taşır.
Siroz ile Yaşarken Nelere Dikkat Etmeli?
Siroz tanısı sonrası siroz ile yaşam sürecini yönetmek ve hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak, doğru yaşam tarzı değişiklikleriyle mümkündür. Tedavinin yanı sıra günlük alışkanlıklara dikkat etmek, genel sağlık durumunu ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırır. İşte bu süreçte dikkat edilmesi gerekenler:
- Beslenme Düzeni ve Alkol Tüketimi: Alkol, karaciğere doğrudan toksik etki yaptığı için tüketimi kesinlikle bırakılmalıdır. Beslenme planında en önemli adım tuz kısıtlamasıdır. Vücutta sıvı birikmesini (asit ve ödem) önlemek için işlenmiş gıdalardan, hazır çorbalardan ve şarküteri ürünlerinden kaçınılmalıdır. Protein alımı doktor kontrolünde ayarlanmalıdır; yetersiz protein kas kaybına, fazlası ise ensefalopati riskine yol açabilir. Yağsız et, balık ve baklagiller gibi kaliteli protein kaynakları tercih edilmelidir.
- İlaç Kullanımı: Doktor onayı olmadan reçetesiz ilaçlar, ağrı kesiciler ve bitkisel takviyeler de dâhil olmak üzere hiçbir ürün kullanılmamalıdır. Birçok ilaç karaciğer tarafından metabolize edildiği için organa ek yük bindirebilir.
- Düzenli Doktor Takibi: Hastalığın seyrini izlemek, komplikasyonları erken tespit etmek ve tedavi planını güncellemek için düzenli doktor kontrolleri ve laboratuvar testleri hayati önem taşır. Bu takipler, genel karaciğer sağlığı için vazgeçilmezdir.
- Enfeksiyonlardan Korunma: Siroz hastalarının bağışıklık sistemi zayıflayabilir. Bu nedenle grip ve zatürre gibi yaygın enfeksiyonlara karşı aşı yaptırmak, kalabalık ortamlardan kaçınmak ve hijyen kurallarına özen göstermek önemlidir.
- Fiziksel Aktivite ve Dinlenme: Doktorun onayladığı hafif tempolu yürüyüş gibi düzenli egzersizler, genel sağlık durumunu destekler ve kas kaybını önlemeye yardımcı olur. Vücudun kendini toparlaması için yeterli dinlenme ve stresten uzak durma da önemlidir.
Bu virüsler kan, korunmasız cinsel temas veya diğer vücut sıvıları yoluyla bulaşabilir. Zamanla karaciğerde kronik hasara yol açarak siroz gelişimine neden olabilirler. Dolayısıyla sirozlu bir kişiyle aynı ortamda bulunmak, yemek yemek, sarılmak veya aynı tuvaleti kullanmak gibi günlük sosyal temaslar herhangi bir bulaşma riski taşımaz. Asıl korunulması gereken, siroza zemin hazırlayan viral hepatitlerdir.
Siroz tanısı konmuş bir bireyde, altta yatan neden (alkol, virüs vb.) kontrol altına alınsa bile, karaciğerdeki bozulmuş doku nedeniyle kanser riski devam eder. Bu yüzden siroz hastalarının, olası bir karaciğer kanserini erken evrede tespit edebilmek amacıyla düzenli tarama testleri ve doktor kontrolleri ile yakından takip edilmesi hayati önem taşır.
Alkol tüketimi, karaciğerdeki nedbe dokusu oluşumunu (fibrozis) kötüleştirir, karaciğer hücrelerinin ölümünü hızlandırır ve organ yetmezliğine giden süreci kısaltır. Karaciğerin toksinleri temizleme görevi zaten aksadığı için alkolün vücutta yarattığı zehirleyici etki, beyin gibi diğer organlara da zarar verme potansiyeli taşır. Bu nedenle siroz hastaları için alkolü bırakmak bir tercih değil, tedavinin en kritik ve zorunlu adımıdır. Alkol tüketimine devam etmek, uygulanan tüm tedavi çabalarını boşa çıkarır ve ciddi komplikasyonlara davetiye çıkarır.
Alkol tüketimi, karaciğerdeki nedbe dokusu oluşumunu (fibrozis) kötüleştirir, karaciğer hücrelerinin ölümünü hızlandırır ve organ yetmezliğine giden süreci kısaltır. Karaciğerin toksinleri temizleme görevi zaten aksadığı için alkolün vücutta yarattığı zehirleyici etki, beyin gibi diğer organlara da zarar verme potansiyeli taşır. Bu nedenle siroz hastaları için alkolü bırakmak bir tercih değil, tedavinin en kritik ve zorunlu adımıdır. Alkol tüketimine devam etmek, uygulanan tüm tedavi çabalarını boşa çıkarır ve ciddi komplikasyonlara davetiye çıkarır.
Karaciğerin toksinleri temizleyememesi, amonyak gibi zararlı maddelerin beyne ulaşmasına yol açar. Bu durum, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü ve komaya kadar varabilen hepatik ensefalopati tablosunu yaratır. Kan akışındaki bozulmalar ise böbrek fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek hepatorenal sendrom adı verilen ciddi bir böbrek yetmezliğine yol açabilir. Dolaşım sistemi üzerindeki en büyük etkisi portal hipertansiyondur; karaciğerdeki kan akışının engellenmesi, damar içi basıncı artırarak yemek borusu varisleri gibi hayati tehlike yaratan kanamalara zemin hazırlar. Bu etkileşimler, sirozun yalnızca bir karaciğer hastalığı olmaktan çıkıp tüm vücudu etkileyen sistemik bir rahatsızlık haline geldiğini gösterir.
Tedavisiz kalan sirozda kan akışının bozulmasıyla oluşan portal hipertansiyon, yemek borusunda varislere yol açar ve bu varislerin patlaması ciddi kanamalara neden olabilir. Karaciğerin toksinleri temizleyememesi ise beyinde amonyak gibi zararlı maddelerin birikmesine sebep olur. Bu durum, zihinsel bulanıklıkla başlayıp komaya kadar ilerleyebilen hepatik ensefalopati tablosunu yaratır. Vücutta sıvı birikmesi (asit), enfeksiyonlara yatkınlık ve karaciğer kanseri riski gibi diğer ciddi sonuçlarla birlikte, tedavi edilmeyen sirozun nihai sonucu genellikle ölümdür. Bu nedenle siroz teşhisi konulduğunda tedaviye vakit kaybetmeden başlanması hayati önem taşır.