
Hepatit B, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen ve küresel ölçekte ciddi bir halk sağlığı sorunu oluşturan bir enfeksiyondur. Bu virüs özellikle karaciğer üzerinde yıkıcı etkilere sahiptir; siroz, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri gibi ölümcül olabilen ciddi hastalıklara yol açabilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, her yıl yüz binlerce insan kronik Hepatit B'nin yol açtığı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Bu durum, DSÖ'nün 2030 yılına kadar viral hepatitleri bir halk sağlığı tehdidi olmaktan çıkarma hedefini ne kadar önemli kıldığını göstermektedir. Dolayısıyla, karaciğer sağlığı açısından hepatit B ile ilgili doğru ve güncel bilgilere sahip olmak herkes için büyük önem taşır.
Hepatit B'nin nedenleri, vücutta ortaya çıkan belirtiler, bulaşma yolları ve korunma yöntemleri konunun başlıca odak noktalarını oluşturur. Bu virüsle mücadele edebilmek için bulaşma yollarını anlamak ve aşılanma başta olmak üzere korunma stratejilerini bilmek, kendimizi ve yakınlarımızı korumanın da temel anahtarıdır. Enfeksiyonun akut (kısa süreli) veya kronik (uzun süreli) seyretmesi, kişinin yaşına ve bağışıklık sistemine bağlı olarak değişir ve bu durum, hastalığın teşhisinden tedavisine ve uzun vadeli sağlık sonuçlarına kadar birçok önemli detayı farklı boyutlarıyla ele almayı gerektirir.
Bu yazıda, hepatit B ile ilgili bilmeniz gereken tüm önemli başlıkları ele alıyor; nedenlerinden belirtilerine, nasıl bulaştığından nasıl korunabileceğinize kadar kapsamlı ve anlaşılır bilgiler sunuyoruz. Virüsün yapısından karaciğer üzerindeki etkilerine, hastalığın evrelerinden modern tanı ve tedavi yöntemlerine kadar tüm detayları inceleyerek hem kendinizi hem de toplumu koruma yönünde bilinçlenmenize yardımcı olmayı amaçlıyoruz.
Hepatit B Nedir?
Hepatit B, karaciğeri hedef alan ve Hepatit B virüsü (HBV) tarafından oluşturulan bulaşıcı bir enfeksiyondur. HBV, Hepadnaviridae ailesine ait, karmaşık bir yapıya sahip bir DNA virüsüdür. Karaciğer, vücudumuz için kanın temizlenmesi, toksinlerin atılması, proteinlerin sentezlenmesi, besinlerin işlenmesi ve enerji depolanması gibi 500'den fazla kritik görevi yerine getiren hayati bir organdır. HBV, karaciğer hücrelerine (hepatositler) saldırarak bu hücrelerin içinde çoğalır. Bağışıklık sisteminin virüslü hücreleri yok etmeye çalışması sonucunda karaciğerde iltihaplanma (hepatit) ve hasar meydana gelir. Enfeksiyonun şiddeti ve seyri; bireyin bağışıklık sistemi, virüsle karşılaştığı yaş ve genel sağlık durumu gibi faktörlere bağlı olarak büyük farklılıklar gösterebilir.
Hepatit B enfeksiyonunun iki temel şekli vardır: akut ve kronik. Akut hepatit B, virüsle ilk karşılaşıldığında ortaya çıkan ve genellikle altı aydan kısa süren enfeksiyonu tanımlar. Bu dönemde bazı kişilerde ateş, halsizlik, iştahsızlık, karın ağrısı ve sarılık gibi belirtiler görülebilirken, birçok kişi hiçbir belirti yaşamayabilir. Sağlıklı yetişkinlerin %95'inden fazlasında bağışıklık sistemi virüsü başarıyla temizler, tam bir iyileşme gerçekleşir ve kişi ömür boyu bağışıklık kazanır. Ancak virüsün bulaştığı yaş küçüldükçe enfeksiyonun kronikleşme riski artar. Örneğin, doğum sırasında enfekte olan bebeklerin yaklaşık %90'ında, 1-5 yaş arası çocukların ise %25-50'sinde enfeksiyon kronikleşir.
Kronik hepatit B ise, HBV’nin altı aydan fazla vücutta kalması durumudur. Bu durumda, virüs karaciğerde sessizce ama sürekli bir hasar oluşturarak yıllar içinde siroz (karaciğerin sertleşmesi ve fonksiyon kaybı), karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri (hepatoselüler karsinom) gibi ciddi karaciğer hastalıkları riskini önemli ölçüde artırır. Erken tanı ve düzenli tıbbi takip, bu komplikasyonların önlenmesi veya geciktirilmesi açısından hayati önem taşır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünya çapında yaklaşık 296 milyon kişinin kronik hepatit B enfeksiyonu taşıdığı ve bu kişilerin büyük bir kısmının durumlarından habersiz olduğu tahmin edilmektedir.
Başlıca risk faktörleri arasında, enfekte kanla temas, korunmasız cinsel ilişki, anneden bebeğe doğum sırasında virüs geçişi ve steril olmayan iğne kullanımı yer alır. Korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır; bu nedenle birçok ülkede hepatit B aşısı ulusal aşı takviminin bir parçası olarak rutin uygulanmaktadır. Ayrıca, kan nakli ve tıbbi müdahalelerde hijyen kurallarına uyulması da hastalığın yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Düzenli kontroller ve bilinçli yaşam alışkanlıkları, hem bireyleri hem de toplumu hepatit B’nin olumsuz etkilerinden korumada etkilidir.
Hepatit B Nasıl Bulaşır?
Hepatit B, HIV'den 50 ila 100 kat daha bulaşıcı olan oldukça dirençli bir virüstür. Virüs, oda sıcaklığında vücut dışında en az 7 gün canlı kalabilir ve bu süre zarfında enfeksiyona neden olabilir. Virüsün bulaşma yollarını iyi bilmek, hastalığın yayılmasını önlemekte ve kişisel korunma stratejileri geliştirmekte önemli rol oynar. Bulaşma çoğunlukla enfekte kan veya diğer vücut sıvıları (meni, vajinal sıvılar) ile doğrudan temas gerektirir.
Kan Yoluyla Bulaşma Virüsün yayılmasında en sık karşılaşılan yolların başında kan yoluyla bulaşma gelir. Farklı durumlarda kanla temas, enfeksiyon riski oluşturur:- Kan Nakli ve Kan Ürünleri: Kan nakliyle bulaşma riski, günümüzde kan bankalarında yapılan zorunlu ve sıkı tarama testleri sayesinde oldukça azalmıştır. Ancak, güvenli ve test edilmiş kan ürünlerinin kullanılması hâlâ hayati öneme sahiptir.
- Steril Olmayan İğne Kullanımı: Damar yoluyla madde kullanımı sırasında iğne, enjektör veya diğer ekipmanların paylaşımı, bulaşma yolları arasında en yüksek riski taşır. Ayrıca, dövme, piercing, akupunktur gibi işlemlerde steril olmayan veya tek kullanımlık olmayan aletlerin kullanımı da enfeksiyon riskini artırır.
- Tıbbi Ortamlar ve Hemodiyaliz: Yeterli sterilizasyon ve dezenfeksiyonun yapılmadığı tıbbi ve diş hekimliği prosedürleri risk oluşturabilir. Hemodiyaliz hastaları, kanla sık temas nedeniyle artmış risk altındadır.
- Açık Yaralar ve Kan Teması: Enfekte bir kişinin kanı ile doğrudan temas, başkasının açık yarasına, kesiğine veya mukoza zarlarına (örneğin ağız, göz, burun) bulaşırsa enfeksiyon oluşabilir. Bu nedenle, kanla temas edilen her durumda evrensel önlemler (eldiven kullanımı gibi) alınmalıdır.
- Gebelikte Tarama: Tüm hamile kadınlara Hepatit B testi yapılması, taşıyıcı annelerin erken dönemde belirlenmesini sağlar.
- Doğum Sonrası Koruma: Hepatit B pozitif anneden doğan bebeklere, hayatlarının ilk 12-24 saati içinde Hepatit B immünoglobulini (HBIG - hazır antikorlar) ve Hepatit B aşısının ilk dozu aynı anda uygulanır. Bu "pasif-aktif" bağışıklama ile bebeğin enfekte olma riski %95 oranında önlenir.
Hepatit B Belirtileri Nelerdir?
Hepatit B virüsüyle enfekte olan kişilerde ortaya çıkan hepatit B belirtileri, enfeksiyonun akut veya kronik olmasına ve kişinin bağışıklık sisteminin virüse verdiği yanıta göre değişiklik gösterebilir. Virüsle temastan sonra belirtilerin ortaya çıkması için geçen kuluçka süresi ortalama 75 gün olmakla birlikte, 30 ila 180 gün arasında değişebilir. Enfeksiyonun erken safhalarında çoğu zaman belirgin semptomlar ortaya çıkmayabilir ve bu durum, hastalığın fark edilmeden ilerlemesine neden olabilir.
Akut Hepatit B Belirtileri Akut hepatit B enfeksiyonu, virüs bulaştıktan sonraki ilk altı ay içinde gelişen durumu ifade eder. Özellikle yetişkinlerde belirti verme olasılığı daha yüksektir, ancak enfekte olanların yaklaşık %70'i ya hiç belirti göstermez ya da çok hafif, grip benzeri şikayetler yaşar. Belirtiler ortaya çıktığında ise genellikle şunları içerir:- Halsizlik ve aşırı yorgunluk: En sık görülen belirtilerden biridir ve günlük aktiviteleri yapmayı zorlaştırabilir.
- İştahsızlık: Yeme isteğinde belirgin bir azalma ve kilo kaybı.
- Bulantı ve kusma: Özellikle sabahları belirgin olan mide şikayetleri.
- Karın ağrısı: Genellikle karaciğerin bulunduğu sağ üst karın bölgesinde hissedilen künt bir ağrı veya rahatsızlık hissi.
- Koyu renkli idrar: İdrarın kahverengi veya çay renginde olması, bilirubinin böbreklerden atıldığını gösterir.
- Açık renkli dışkı: Dışkının normalden daha açık, kil veya macun renginde olması, safranın bağırsağa akışının bozulduğunu gösterir.
- Sarılık (İkter): Kandaki bilirubin seviyesinin artmasına bağlı olarak cildin ve göz aklarının sararması. Genellikle diğer belirtilerden sonra ortaya çıkar.
- Ateş, kas veya eklem ağrıları: Vücudun virüse karşı verdiği sistemik iltihap yanıtının bir parçasıdır.
- Uzun süreli ve açıklanamayan kronik yorgunluk ve halsizlik
- Sağ üst karın bölgesinde hafif, sürekli bir rahatsızlık hissi
- İştah kaybı ve zamanla kilo kaybı
- Ciltte örümcek ağına benzer damar genişlemeleri (spider anjiom)
- Avuç içlerinde kırmızılık (palmar eritem)
- Ciltte kaşıntı
- Seyrek olarak eklem ve kas ağrıları
Ne Zaman Acilen Doktora Başvurulmalı?
Aşağıdaki belirtilerden herhangi biriyle karşılaşıldığında, bu durum karaciğer yetmezliğinin bir işareti olabileceğinden zaman kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurmak gereklidir:
- Şiddetli veya aniden başlayan sarılık
- Zihinsel karışıklık, bilinç bulanıklığı, aşırı uyku hali veya davranışlarda değişiklik (hepatik ensefalopati)
- Kan kusma veya dışkının siyah, katran gibi olması (sindirim sistemi kanaması)
- Şiddetli karın ağrısı ve karında ani, belirgin şişlik (asit)
- Vücutta kolay morarma veya burun, diş eti gibi yerlerden kolayca başlayan ve durdurulamayan kanamalar
Hepatit B'nin Karaciğer Üzerindeki Etkileri ve Yol Açabileceği Sorunlar
Hepatit B virüsü (HBV), enfeksiyonun kronikleşmesi durumunda karaciğer üzerinde ciddi ve uzun vadeli etkilere neden olabilir. Başlangıçta çoğunlukla sessiz seyreden bu durum, yıllar içinde karaciğer yapısında ve fonksiyonlarında geri döndürülemez bozulmalara yol açabilir. Bu nedenle, hastalığın yol açabileceği komplikasyonları bilmek ve düzenli takip yaptırmak, karaciğer sağlığı açısından büyük önem taşır.
Kronik hepatit B'nin en korkulan sonuçlarından biri sirozdur. Siroz, karaciğerdeki sürekli iltihaplanmanın neden olduğu yara dokusunun (fibrozis) ilerleyerek organın normal mimarisini bozması ve sertleşmesidir. Bu sertleşmiş doku, karaciğerin kanı temizleme, toksinleri atma, protein (albümin gibi) üretme ve besinleri işleme gibi hayati görevlerini giderek sekteye uğratır. Siroz ilerledikçe karaciğer yetmezliği gelişebilir. Bu durum, sarılık, karında sıvı birikimi (asit), bacaklarda ödem, kanama eğilimi (pıhtılaşma faktörlerinin üretilememesi nedeniyle) ve beyin fonksiyonlarında bozulma (hepatik ensefalopati) gibi hayatı tehdit eden ciddi sorunlara yol açar.
Bu hastalığın bir diğer önemli ve ölümcül sonucu ise karaciğer kanseri (hepatoselüler karsinom - HCC) riskini artırmasıdır. Kronik HBV enfeksiyonu, dünyadaki karaciğer kanserlerinin yarısından fazlasından sorumludur. Virüs, karaciğer hücrelerinin genetik materyaline (DNA) entegre olarak hücrelerin kontrolsüz çoğalmasına neden olabilir. Ayrıca, sürekli devam eden iltihaplanma ve hücre ölümü-yenilenmesi döngüsü, kansere yol açan genetik mutasyonların birikme riskini artırır. Önemli bir nokta, HBV'ye bağlı karaciğer kanserinin siroz gelişmemiş karaciğerlerde de ortaya çıkabilmesidir. Bu nedenle kronik hepatit B hastalarının, siroz gelişmemiş olsa bile, düzenli aralıklarla (genellikle 6 ayda bir) ultrason ve alfa-fetoprotein (AFP) kan testi ile kanser taraması yaptırmaları kritik öneme sahiptir.
Hepatit B'nin etkileri sadece karaciğerle sınırlı kalmayabilir. Virüsün tetiklediği anormal bağışıklık sistemi reaksiyonları, ekstrahepatik (karaciğer dışı) belirtilere de yol açabilir. Bu durumlar arasında en sık görülenler, böbreklerde protein kaçağına neden olan glomerulonefrit ve küçük-orta çaplı kan damarlarının iltihaplanması olan poliarteritis nodosa gibi vaskülit tablolarıdır. Bu ek sorunlar, hastanın genel sağlık durumunu daha da karmaşık hale getirebilir ve ek tedavi ve takip gerektirebilir.
Hepatit B Türleri ve Evreleri
Hepatit B virüsü (HBV) enfeksiyonu, hastalığın seyrine ve kişinin bağışıklık sisteminin virüsle olan etkileşimine bağlı olarak farklı evrelerde görülür. Bu evrelerin doğru bir şekilde anlaşılması, hastanın takibi, tedaviye ne zaman başlanacağı ve hastalığın gelecekteki seyri hakkında öngörüde bulunmak için oldukça önemlidir.
Akut Hepatit B: Akut hepatit B, HBV ile ilk karşılaşıldığında ortaya çıkan ve genellikle altı aydan kısa süren enfeksiyon formudur. Bu dönemde bazı kişilerde yorgunluk, bulantı, iştahsızlık, karın ağrısı ve sarılık gibi belirtiler görülebilir. Ancak çoğu kişide hiçbir belirti olmayabilir. Yetişkinler, güçlü bağışıklık sistemleri sayesinde virüsü genellikle tamamen vücutlarından temizler ve ömür boyu sürecek bir bağışıklık geliştirirler. Virüsün vücutta altı aydan fazla kalması halinde ise enfeksiyon kronikleşir.
Kronik Hepatit B: Kronik hepatit B, enfeksiyonun altı aydan uzun sürmesiyle tanımlanır. Bu durum, virüsün karaciğerde kalıcı iltihaplanma ve hasara yol açabileceği anlamına gelir. Kronik enfeksiyonun seyri ise genellikle dört ana fazdan oluşur:
İmmün Toleran Faz: Genellikle doğumda veya çocukluk çağında enfeksiyon alan bireylerde görülen bu evrede, virüs yüksek oranda çoğalır (yüksek HBV DNA ve HBeAg pozitifliği), ancak bağışıklık sistemi virüse karşı henüz güçlü bir tepki vermediği için karaciğerde dikkate değer bir iltihaplanma veya hasar yoktur, karaciğer enzimleri genellikle normal seyreder. Bu dönem yıllarca sürebilir. Kişi oldukça bulaşıcıdır ancak genellikle karaciğer hasarı minimum düzeydedir.
İmmün Aktif Faz (HBeAg Pozitif Kronik Hepatit): Genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde, bağışıklık sistemi virüsü tanıyıp ona saldırmaya başladığında ortaya çıkar. Vücut virüse karşı aktif bir mücadele verirken karaciğerde iltihaplanma ve hücre hasarı başlar. Bu durum, karaciğer enzimlerinde (ALT) yükselme ve kanda dalgalanan HBV DNA seviyeleri ile karakterizedir. Bu faz, karaciğerde kalıcı hasar (fibrozis) gelişme riskinin en yüksek olduğu dönemdir ve genellikle antiviral tedaviye başlanması gereken evredir.
İnaktif Taşıyıcılık: Bu evrede HBV vücutta bulunmaya devam eder ancak virüs çoğalması düşüktür veya yoktur, HBeAg negatiftir ve karaciğerde aktif bir hasar görülmez. Karaciğer fonksiyon testleri genellikle normaldir. Bu fazdaki kişilerde siroz ve karaciğer kanseri riski daha düşüktür, ancak tamamen ortadan kalkmaz. Bu nedenle düzenli takip önemlidir. Bazı hastalarda virüs yeniden aktifleşebilir.
HBeAg Negatif Kronik Hepatit (Reaktivasyon Fazı): Bazı inaktif taşıyıcılarda, virüsün genetik yapısında meydana gelen değişiklikler (mutasyonlar) sonucu virüs yeniden çoğalmaya başlayabilir. Bu durumda kişi HBeAg negatif olmasına rağmen kanında yüksek seviyede HBV DNA ve karaciğer enzimlerinde (ALT) yükselme görülür. Bu faz da aktif karaciğer hasarına neden olur ve tedavi gerektirir.
Kronik hepatit B’nin düzgün takibi ve yönetimi, karaciğer hasarının ilerlemesinin önlenmesi açısından hayati önem taşır. Düzenli kan testleri ve görüntüleme yöntemleri ile hastalığın evresi belirlenir ve buna uygun bir takip veya tedavi planı oluşturulur.
Hepatit B Tanısı Nasıl Konulur?
Hepatit B enfeksiyonunun erken ve doğru tanısı, hastalığın seyrini yönetmek, bulaşmayı önlemek ve karaciğer sağlığını korumak açısından büyük önem taşır. Tanı süreci, genellikle doktorun hastanın tıbbi öyküsünü alması, risk faktörlerini (cinsel yaşam, madde kullanımı, meslek, aile öyküsü vb.) sorgulaması ve fiziksel muayene yapmasıyla başlar. Fiziksel muayenede karaciğerde büyüme veya hassasiyet, sarılık gibi bulgular aranır.
Kesin tanı için ise bir dizi kan testi (serolojik belirteçler) kullanılır. Bu testler, virüsün antijenlerini (proteinlerini) ve vücudun bu antijenlere karşı ürettiği antikorları ölçer. Temel tanı testleri ve anlamları şunlardır:
- HBsAg (Hepatit B yüzey antijeni): Kanda HBsAg varlığı, kişinin o anda Hepatit B virüsü (HBV) ile enfekte olduğunu gösterir. Akut ya da kronik enfeksiyonun en temel göstergesidir. 6 aydan uzun süre pozitif kalması, enfeksiyonun kronikleştiğini düşündürür.
- Anti-HBs (Hepatit B yüzey antikoru): Bu antikorun kanda pozitif olması, kişinin ya Hepatit B aşısı ile koruyucu bağışıklık kazandığını ya da geçmişte enfeksiyonu geçirerek doğal yolla iyileştiğini ve bağışık olduğunu gösterir. Bu kişiler enfekte değildir ve bulaştırıcı değildir.
- Anti-HBc (Hepatit B çekirdek antikoru): Bu antikor, kişinin HBV ile hayatının bir döneminde karşılaştığını belirtir. İki tipi vardır:
- Anti-HBc IgM: Genellikle akut enfeksiyonun erken döneminde pozitiftir ve yeni bir enfeksiyonu gösterir.
- Anti-HBc IgG (veya Total Anti-HBc): Hem akut dönemden sonra hem de kronik enfeksiyon sırasında ömür boyu pozitif kalır. Geçmiş veya mevcut enfeksiyonu gösterir.
- Bu temel testlerin sonuçlarına göre, enfeksiyonun durumu (akut, kronik, iyileşmiş veya aşılı) hakkında önemli bilgiler edinilir. Enfeksiyonun aktifliğini ve bulaşıcılık düzeyini belirlemek için ek testler de yapılabilir:
- HBeAg (Hepatit B e-antijeni): Pozitifliği, virüsün vücutta aktif olarak çoğaldığını ve kişinin bulaştırıcılığının yüksek olduğunu gösterir.
- Anti-HBe (Hepatit B e-antikoru): Pozitifliği, genellikle virüsün çoğalmasının azaldığı ve bulaştırıcılığın düştüğü anlamına gelir.
- HBV DNA testi (Viral Yük): Kantitatif bir testtir ve kandaki virüs miktarını (kopya/mL veya IU/mL olarak) doğrudan ölçer. Hastalığın aktifliğini değerlendirmek, tedaviye başlama kararı vermek ve tedaviye yanıtı izlemek için en önemli testlerden biridir.
Kronik hepatit B tanısı konan hastalarda, karaciğerdeki yara dokusunun (fibrozis) ve sirozun derecesini belirlemek için görüntüleme yöntemleri kullanılır. Ultrasonografi karaciğerin yapısını, boyutunu ve kanser şüphesi taşıyan kitleleri değerlendirmek için rutin olarak kullanılır. FibroScan (transient elastografi) gibi non-invaziv yöntemler ise karaciğerin sertliğini ölçerek fibrozis derecesi hakkında ağrısız ve hızlı bilgi verir. Gerekli görülen nadir durumlarda, karaciğerdeki hasarın boyutunu kesin olarak belirlemek için karaciğer biyopsisine başvurulabilir.
Hepatit B'den Korunma Yolları
Hepatit B, önlenebilir bir hastalıktır ve korunma stratejileri hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük önem taşır. Enfeksiyondan korunmanın en etkili, güvenli ve temel yolu aşılanmadır.
Hepatit B Aşısı
Hepatit B aşısı, genetik mühendislik ürünü olan son derece güvenli bir aşıdır. Genellikle 0, 1 ve 6. aylarda olmak üzere üç doz halinde kas içine uygulanır. Başarıyla tamamlanan bir aşı serisi, kişilerin %95'inden fazlasında ömür boyu süren güçlü bir koruma sağlar. Ülkemizde ulusal aşı takvimi kapsamında tüm bebeklere doğumdan hemen sonra ilk dozu, ardından birinci ve altıncı aylarda diğer dozları ücretsiz olarak uygulanmaktadır. Aşılanmamış olan tüm çocuklar, ergenler ve risk altındaki yetişkinler de mutlaka aşılanmalıdır.
Yüksek Risk Grupları ve Aşılanma Önceliği
- Sağlık çalışanları ve tıp öğrencileri
- Diyaliz hastaları ve organ nakli adayları
- Sık kan ve kan ürünü alan kişiler (hemofili hastaları gibi)
- Hepatit B taşıyıcısı ile aynı evde yaşayanlar veya cinsel partneri olanlar
- Birden fazla cinsel partneri olanlar
- Damar içi uyuşturucu kullananlar
- Cezaevlerinde bulunanlar ve çalışanlar
- Hepatit B'nin yaygın olduğu bölgelere seyahat edecekler
Aşı Dışındaki Korunma Yöntemleri
Aşılamanın yanında, hepatit B bulaşma yolları hakkında bilgi sahibi olmak ve şu temel önlemleri almak da enfeksiyondan korunmada etkilidir:
- Güvenli Cinsel İlişki: Her cinsel ilişkide, özellikle partnerin enfeksiyon durumu bilinmiyorsa, lateks veya poliüretan prezervatif kullanmak bulaşma riskini önemli ölçüde azaltır.
- Steril Ekipman Kullanımı: Damar içi madde kullanımında asla iğne, enjektör veya diğer malzemeler paylaşılmamalıdır. Dövme, piercing, akupunktur gibi işlemlerde her zaman steril, tek kullanımlık aletlerin kullanıldığı güvenilir merkezler tercih edilmelidir.
- Kişisel Eşyaların Paylaşılmaması: Tıraş bıçağı, diş fırçası, tırnak makası, küpe gibi kanla temas etme potansiyeli olan kişisel eşyalar kesinlikle başkalarıyla paylaşılmamalıdır.
- Hamilelikte Tarama ve Önlem: Tüm gebe kadınların hepatit B taramasından geçmesi, bebeğin korunması açısından zorunludur. Taşıyıcı anneden doğan bebeğe doğumdan sonraki ilk 12-24 saat içinde hepatit B aşısı ve immünoglobulin (HBIG) uygulanarak bulaşma riski büyük oranda engellenir.
- Temas Sonrası Korunma (Post-Exposure Prophylaxis - PEP): Aşılanmamış bir kişi, enfekte kan veya vücut sıvısıyla temas ettiğinde (örneğin iğne batması), en kısa sürede (tercihen ilk 24 saat içinde) bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Bu kişiye HBIG ve hepatit B aşısının ilk dozu uygulanarak enfeksiyon gelişmesi önlenebilir.