Omurga, vücudumuzun temel destek yapılarından biridir ve sağlığı genel yaşam kalitemizi doğrudan etkiler. Ancak bazen omurgada, farklı nedenlerle gelişen ve zamanla ilerleyebilen yana doğru bir eğrilik ortaya çıkabilir. İşte bu durum, tıp dilinde Skolyoz olarak adlandırılır. Skolyoz, sadece estetik bir kaygı yaratmakla kalmaz, aynı zamanda ciddi ağrılara ve fonksiyonel kısıtlamalara da yol açabilir. Bu karmaşık omurga eğriliği, her yaşta görülebilmekle birlikte özellikle ergenlik döneminde daha sık fark edilir hale gelir. Peki, omurga eğriliği tam olarak nedir, neden oluşur ve nasıl bir yol izlenmelidir? Bu yazımızda, skolyozun merak edilen tüm yönlerini; oluşum nedenlerinden belirtilerine, doğru tanı yöntemlerinden bireye özel tedavi seçeneklerine kadar geniş bir perspektifle ele alacağız. Omurga sağlığınızla ilgili bilinçlenmek ve bu durumla etkili bir şekilde mücadele etmek için gereken tüm önemli bilgileri burada bulacaksınız.
Skolyoz (Omurga Eğriliği) Nedir?
Omurga, vücudun dik duruşunu sağlayan ve dengeyi koruyan temel yapıdır. Normalde arkadan bakıldığında düz bir hat üzerinde olması gereken omurganın, yana doğru 10 derece veya daha fazla eğrilmesi durumu Skolyoz olarak tanımlanır. Bu durum, omurganın alışılmadık bir "S" veya "C" şeklini almasıyla kendini gösterir. Sağlıklı bir omurga, profil görünümünde boyun ve bel bölgelerinde hafif içe doğru (lordoz), sırt bölgesinde ise hafif dışa doğru (kifoz) doğal kıvrımlara sahiptir. Ancak omurga eğriliği olarak bilinen skolyoz, bu doğal kıvrımlardan farklı olarak, omurların yanlara doğru yer değiştirmesi ve aynı zamanda kendi eksenleri etrafında dönmesiyle ortaya çıkan üç boyutlu bir deformitedir.
Peki, Skolyoz nedir ve omurganın diğer eğriliklerinden nasıl ayrılır? Sırt bölgesinde dışa doğru artan bir eğrilik olan kifoz veya bel bölgesinde içe doğru aşırı bir eğrilik olan lordoz, skolyozdan farklı durumlardır. Skolyoz, bu dikey eğriliklerden ziyade, omurganın yanlara doğru sapması ve rotasyonla birleşen bir omurga eğriliği türüdür. Her yaş grubunda ortaya çıkabilse de özellikle ergenlik dönemindeki hızlı büyüme çağında daha sık fark edilir. Vakaların yaklaşık %80'i idiyopatik skolyoz olup, bilinen belirgin bir nedeni olmaksızın ortaya çıkar. Genellikle kız çocuklarında daha sık görülür ve ilerleme eğilimi kadınlarda daha fazladır. Genel popülasyonun %2-3'ünü etkilediği tahmin edilen bu durum, erken teşhis edildiğinde uygun tedavi seçenekleriyle yönetilebilir.
Skolyozun Nedenleri
Skolyoz, omurganın yana doğru eğriliği olarak tanımlanan karmaşık bir durumdur. Skolyoz nedenleri çeşitlilik gösterir; bazı durumlarda spesifik bir neden bulunurken, çoğu vakada eğriliğin kesin sebebi anlaşılamaz. Bu durum, skolyozun farklı tiplere ayrılmasına yol açmıştır.
Vakaların büyük çoğunluğunu oluşturan İdiyopatik skolyoz, adından da anlaşılacağı gibi nedeni tam olarak bilinmeyen skolyoz türüdür. Bu durum, teşhis edilen skolyoz vakalarının yaklaşık %80'ini kapsar ve genellikle ergenlik dönemindeki hızlı büyüme ataklarında ortaya çıkar. Kız çocuklarında, erkeklere göre daha sık ve daha şiddetli ilerleme eğilimi gösterir. Bilim insanları ve doktorlar, bu tür skolyozun genetik faktörler, hormonal değişiklikler veya omurga gelişimindeki mikroskobik anormallikler gibi çeşitli etkenlerin birleşimiyle tetiklendiğini düşünmektedir. Ancak spesifik bir neden henüz kesin olarak saptanamamıştır. Bu nedenle, İdiyopatik skolyoz terimi, omurga eğriliğinin bilinen başka bir hastalık veya sendromla ilişkili olmadığı durumlar için kullanılır. Aynı zamanda en yaygın skolyoz nedenleri arasında yer alır.
Bir diğer önemli skolyoz türü ise Konjenital skolyozdur. Bu tip, anne karnındaki omurga gelişimi sırasında meydana gelen anomalilerden kaynaklanır. Omurga kemiklerinin (omurların) tam olarak oluşmaması (wedge vertebra), yanlış bir şekilde kaynaşması (blok vertebra) veya şekil bozuklukları, doğumdan itibaren belirgin olabilen bu eğriliğe yol açar. Konjenital skolyoz, doğuştan gelen yapısal kusurlar nedeniyle genellikle zamanla ilerleme eğilimindedir. Erken teşhis ve müdahale hayati önem taşır çünkü bu tür eğrilikler diğer tiplere göre daha ciddi seyredebilir.
Nöromüsküler skolyoz ise, vücuttaki kas ve sinir sistemini etkileyen altta yatan hastalıkların bir sonucudur. Serebral palsi, müsküler distrofi (kas erimesi), spina bifida (ayrık omurga) gibi durumlar, omurgayı destekleyen kasların zayıflamasına, dengesiz çalışmasına veya kontrolsüz spazmlara yol açarak omurga eğriliğinin gelişmesine neden olabilir. Bu tür skolyoz genellikle daha hızlı ilerler ve ciddi deformitelere yol açabilir. Ayrıca, bazı genetik sendromlar (Marfan sendromu, Nörofibromatozis gibi), omurga travmaları veya tümörler de skolyoz gelişimine zemin hazırlayabilir. Yetişkinlerde ise omurganın yaşlanma süreciyle ortaya çıkan dejeneratif değişiklikler, yeni bir skolyoz formuna veya mevcut bir eğriliğin ilerlemesine yol açabilir. Bu çeşitli faktörler, skolyozun karmaşık yapısını ve bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının gerekliliğini ortaya koyar.
Skolyoz Belirtileri Nelerdir?
Skolyoz, omurgadaki yana doğru eğrilik nedeniyle çeşitli fiziksel değişikliklere yol açar. Bu durum, özellikle ergenlik dönemindeki hızlı büyüme çağında daha belirgin hale gelen ve erken teşhis için dikkatle takip edilmesi gereken skolyoz belirtileri ile kendini gösterir. Belirtiler eğriliğin şiddetine ve konumuna göre farklılık gösterse de genellikle vücut simetrisindeki bozulmalarla fark edilir. Gözle görülebilen skolyoz belirtileri şunlardır:
- Bir omzun diğerinden daha yüksek durması veya omuz seviyeleri arasında belirgin bir fark olması.
- Bir kürek kemiğinin diğerine göre daha belirgin ya da dışarı doğru çıkık görünmesi.
- Kalçaların asimetrik duruşu; yani bir kalçanın diğerinden daha yüksek veya yana kaymış olması.
- Vücudun genel olarak bir tarafa doğru eğik durması.
- Öne eğilme testi sırasında sırtta, kaburgaların olduğu bölgede tek taraflı bir kabarıklık veya kamburluk (rib hump) oluşması.
- Bel çizgisinin düzensiz görünmesi ve elbiselerin vücuda tam oturmaması.
- Bir bacağın diğerinden daha uzunmuş gibi görünmesi.
Skolyoz Tanısı Nasıl Konulur?
Omurga sağlığı için skolyoz tanısı süreci, hastalığın doğru yönetimi ve başarılı tedavi sonuçları elde edilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda erken teşhis, eğriliğin ilerlemesini önlemek ve daha ciddi deformitelerin önüne geçmek için hayati rol oynar. Tanı süreci genellikle fiziksel muayene ve görüntüleme yöntemlerinin bir kombinasyonunu içerir.
Tanı konulurken ilk adım, uzman bir hekim tarafından yapılan fiziksel muayenedir. Bu muayenede hekim, hastanın genel duruşunu, omuz ve kalça seviyelerindeki asimetrileri, kürek kemiklerinin pozisyonunu ve bel çizgisindeki düzensizlikleri gözlemleyerek değerlendirir. Fiziksel muayenenin en önemli aşamalarından biri ise Adam's öne eğilme testidir. Bu testte hastadan dizlerini bükmeden öne doğru eğilmesi istenir. Hekim, hastanın sırtına arkadan bakarak omurgadaki eğriliği ve özellikle kaburgaların bir tarafta daha belirgin şekilde çıkıntı yapıp yapmadığını (rib hump) kontrol eder. Bu çıkıntı, omurların kendi ekseni etrafında dönmesinin bir işaretidir.
Fiziksel muayenenin ardından, skolyoz tanısını kesinleştirmek ve eğriliğin derecesini belirlemek için görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Standart bir ayakta durma röntgeni, omurganın genel yapısını, eğriliğin yönünü, yerini ve şiddetini göstermede temel araçtır. Bu röntgen filmleri üzerinde yapılan ölçümlerle skolyozun derecesi belirlenir.
Skolyoz derecesini ölçmek için kullanılan standart yöntem Cobb açısıdır. Bu ölçüm, eğriliğin başlangıcındaki ve bitişindeki en eğimli omurların üst ve alt plakalarına paralel çizgiler çizilerek yapılır. Bu paralellere dik olarak çizilen iki çizginin kesişim noktasında oluşan açı, Cobb açısı olarak ifade edilir. Örneğin, 10 derecenin üzerindeki bir Cobb açısı, skolyoz olarak kabul edilir. Bazı durumlarda, özellikle skolyozun nedeni belirsizse veya nörolojik belirtiler eşlik ediyorsa, manyetik rezonans (MR) veya bilgisayarlı tomografi (BT) gibi daha detaylı görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir. Bu sayede omurilik veya sinir köklerindeki olası sorunlar ya da doğuştan gelen anomaliler gibi altta yatan nedenler araştırılır. Doğru ve erken tanı, bireye özel en uygun tedavi planının oluşturulmasında temel adımdır.
Skolyoz Dereceleri ve Anlamları
Omurgadaki eğriliğin şiddeti ve potansiyel ilerlemesi, skolyoz dereceleri ile belirlenir. Bu derecelendirme, hastalığın seyrini takip etmek ve en uygun tedavi yöntemini seçmek açısından kritik öneme sahiptir. Skolyozun derecesini ölçmek için tıp alanında standart olarak Cobb açısı kullanılır. Bu ölçüm, röntgen filmleri üzerinde eğriliğin en tepesindeki ve en altındaki omurların üst ve alt plakalarına paralel çizgiler çizilerek, bu paralellere dik açıyla kesişen iki çizginin oluşturduğu açıyı ifade eder. Genellikle 10 derecenin üzerindeki bir Cobb açısı, skolyoz olarak kabul edilir.
Skolyoz dereceleri, hastalığın ciddiyetine göre üç ana kategoriye ayrılır:
- Hafif Dereceli Skolyoz (10-25 derece): Bu aralıktaki eğrilikler genellikle belirgin fiziksel belirtiler göstermez ve sıklıkla rutin kontroller veya başka nedenlerle çekilen röntgen filmlerinde tesadüfen fark edilir. Eğriliğin çok küçük olması nedeniyle çoğu zaman ağrı veya fonksiyonel bir kısıtlama yaratmaz. Bu dönemde tedavi yaklaşımı genellikle "gözlem" ve düzenli takip üzerine kuruludur. Özellikle büyüme çağındaki çocuklarda eğriliğin ilerleyip ilerlemediğini anlamak için periyodik kontrol röntgenleri çekilir. Ayrıca, omurga kaslarını güçlendirmeye ve duruşu düzeltmeye yönelik özel egzersiz programları veya fizyoterapi önerilebilir.
- Orta Dereceli Skolyoz (25-40 derece): Cobb açısının bu aralıkta olduğu skolyoz vakalarında, eğrilik daha belirgin hale gelebilir. Omuz ve kalça asimetrileri gibi görsel belirtiler daha fark edilebilir olabilir. Özellikle ergenlik dönemindeki hızlı büyüme atağı sırasında eğriliğin ilerleme riski yüksektir. Bu derecedeki skolyoz için başlıca tedavi yöntemlerinden biri korse kullanımıdır. Korse, omurganın daha fazla eğilmesini engellemeyi amaçlar ve genellikle büyüme tamamlanana kadar düzenli olarak giyilmesi önerilir. Korse tedavisine ek olarak, fizyoterapist eşliğinde yapılan skolyoza özel egzersizler, kas dengesini sağlamaya ve omurgayı desteklemeye yardımcı olur.
- Şiddetli/İleri Dereceli Skolyoz (40 derece ve üzeri): 40 derecenin üzerindeki eğrilikler şiddetli olarak kabul edilir ve genellikle belirgin fiziksel deformitelere yol açar. Bu durumda sırt ağrısı, nefes darlığı gibi solunum problemleri veya hareket kısıtlılığı gibi fonksiyonel şikayetler ortaya çıkabilir. Eğriliğin özellikle 45-50 derecenin üzerine çıkması durumunda, cerrahi tedavi ciddi bir seçenek olarak değerlendirilir. Ameliyatın temel amacı, eğriliği düzeltmek, omurgayı stabilize etmek ve ilerlemesini durdurarak hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Ameliyat kararı, hastanın yaşına, büyüme potansiyeline, eğriliğin ilerleme hızına ve genel sağlık durumuna göre multidisipliner bir yaklaşımla verilir.
Skolyoz Tedavi Yöntemleri
Skolyozun yönetimi, her bireyin kendine özgü durumu göz önüne alınarak titizlikle planlanan kapsamlı bir süreçtir. Skolyoz tedavisi, omurganın eğrilik derecesi, hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve eğriliğin ilerleme riski gibi pek çok faktöre bağlı olarak kişiselleştirilir. Bu nedenle, standart bir tedavi protokolü yerine, her hasta için en uygun yaklaşım belirlenir.
Tedavi seçenekleri geniş bir yelpazeyi kapsar ve genellikle gözlemle başlar. Özellikle düşük dereceli eğriliklerde düzenli takip, eğriliğin seyrini anlamak için temel adımdır. Daha ilerlemiş vakalarda ise farklı müdahaleler devreye girer. Bunlar arasında omurganın daha fazla eğilmesini engellemeyi amaçlayan korse tedavisi, kasları güçlendirmeye ve duruşu düzeltmeye yönelik özel skolyoz egzersizleri ve fizyoterapi programları bulunur. Eğriliğin çok şiddetli olduğu veya konservatif tedavilere yanıt vermediği durumlarda ise skolyoz ameliyatı gündeme gelebilir. Tüm bu yöntemlerin temel amacı, skolyozun ilerlemesini durdurmak, ağrıyı azaltmak ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Etkili bir skolyoz tedavisi için multidisipliner bir yaklaşım benimsemek ve uzman hekimlerle iş birliği yapmak büyük önem taşır.
Skolyoz egzersizlerinin temel amacı, omurgadaki kas dengesizliklerini düzeltmek, zayıf kas gruplarını güçlendirmek ve gergin kasları esnetmektir. Bu sayede omurganın doğal destek sistemi kuvvetlenir, vücut ağırlığı omurga üzerinde daha dengeli bir şekilde dağıtılır ve omurganın stabilizasyonu sağlanır. Uzmanlar tarafından kişiye özel olarak hazırlanan bu egzersiz programları, her bireyin skolyoz tipine ve eğrilik derecesine göre farklılık gösterir.
Skolyoza özel geliştirilmiş ve uluslararası alanda kabul görmüş yöntemlerden biri de Schroth metodudur. Bu metot, omurganın üç boyutlu düzeltilmesine odaklanan nefes egzersizleri ve asimetrik duruş düzeltmeleri ile öne çıkar. Schroth metodu sayesinde hastalar, kendi omurga eğriliklerinin farkına varır ve aktif olarak düzeltme pozisyonlarını öğrenerek günlük yaşamlarında doğru duruş alışkanlıkları edinirler. Ayrıca, postüral farkındalığı artırarak eğriliğin dengelenmesine yardımcı olur.
Genel egzersizler arasında yüzme ve pilates gibi aktiviteler de skolyoz hastaları için oldukça faydalıdır. Yüzme, omurga üzerindeki baskıyı azaltırken tüm vücut kaslarını dengeli bir şekilde çalıştırır ve kas simetrisini destekler. Pilates ise karın ve sırt kaslarını (core bölgesi) güçlendirerek omurgaya stabilite kazandırır, esnekliği artırır ve vücut farkındalığını geliştirir. Ancak bu tür genel egzersizlere başlamadan önce mutlaka bir uzmana danışılmalı ve kişiye özel bir program hazırlanmalıdır.
Etkili bir fizik tedavi süreci için tüm bu egzersizlerin ve terapilerin alanında uzman bir fizyoterapist eşliğinde yapılması büyük önem taşır. Fizyoterapist, hastanın durumunu düzenli olarak değerlendirir, egzersiz programını gerektiğinde günceller ve doğru tekniklerin uygulanmasını sağlar. Bu profesyonel rehberlik, tedavinin başarısı ve güvenliği açısından temel unsurlardan biridir. Bu sayede skolyoz egzersizleri ile en iyi sonuçlar elde edilebilir. Skolyoz Korsesi Kullanımı Korse tedavisi, özellikle büyüme çağındaki çocuklarda ve ergenlerde omurga eğriliğinin ilerlemesini durdurmak veya yavaşlatmak amacıyla uygulanan önemli bir yöntemdir. Unutulmamalıdır ki skolyoz korsesi, mevcut eğriliği tamamen düzeltmeyi değil, eğriliğin daha fazla artmasını engellemeyi hedefler. Bu sayede, daha ciddi bir cerrahi müdahaleye duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmak veya ertelemek amaçlanır.
Genellikle Cobb açısının 20 ila 40-45 derece arasında olduğu ve hastanın büyümesinin devam ettiği durumlarda korse tedavisi önerilir. Bu aralıktaki eğriliklerde, özellikle hızlı büyüme dönemlerinde, ilerleme riski oldukça yüksektir. Uzman hekimler, çocuğun kemik gelişim düzeyini ve eğriliğin derecesini değerlendirerek korse kullanımına karar verir. Her hasta için özel olarak ölçü alınarak hazırlanan skolyoz korsesi, omurgayı doğru pozisyonda tutarak eğriliğin daha fazla kötüleşmesini önler.
Tedavinin başarısı, büyük ölçüde düzenli ve yeterli kullanım süresine bağlıdır. Genellikle günde 16 ila 23 saat arasında kullanılması tavsiye edilen skolyoz korsesi, büyüme tamamlanana kadar aksatılmadan giyilmelidir. Kıyafetlerin altında rahatlıkla kullanılabilen modern korse tasarımları, çocukların sosyal yaşamlarını olumsuz etkilemeyecek şekilde geliştirilmiştir. Ailelerin ve çocukların tedavi sürecine aktif katılımı, korse uyumunu artırarak başarılı bir korse tedavisi için gerekli zemini hazırlar.
Skolyoz Ameliyatı ve Riskleri
Skolyoz ameliyatı, omurga eğriliğinin ileri boyutlara ulaştığı, konservatif tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı veya eğriliğin hızlı ilerleme gösterdiği durumlarda başvurulan önemli bir cerrahi müdahaledir. Genellikle Cobb açısı 45-50 derecenin üzerine çıktığında, özellikle büyümesi devam eden çocuk ve ergenlerde bu seçenek değerlendirilir. Ameliyatın temel amacı, eğriliği düzeltmek, omurgayı stabilize etmek ve hastanın yaşam kalitesini artırarak olası solunum problemleri veya şiddetli ağrı gibi komplikasyonların önüne geçmektir.
En yaygın skolyoz ameliyatı tekniği "spinal füzyon" olarak adlandırılır. Bu yöntemde, eğriliğin bulunduğu omurlar arasına kemik greftleri yerleştirilir ve özel metal çubuklar, vidalar veya kancalar kullanılarak omurga sabitlenir. Bu donanım, omurgayı doğru pozisyonda tutarken kemik greftlerinin kaynaşmasını sağlayarak omurların kalıcı olarak birleşmesini hedefler. Bu sayede, ilerlemiş omurga eğriliği kalıcı olarak düzeltilmiş olur. Ameliyat sonrası iyileşme süreci genellikle birkaç gün hastanede yatışla başlar. Birkaç hafta içinde günlük aktivitelere yavaş yavaş dönülebilir. Tam iyileşme ve spor gibi aktivitelere dönüş genellikle 6 ay ile 1 yıl arasında değişebilir; bu süre hastanın genel sağlık durumuna ve ameliyatın kapsamına göre farklılık gösterir.
Her cerrahi işlemde olduğu gibi skolyoz ameliyatının da belirli riskleri ve potansiyel komplikasyonları bulunmaktadır. Bunlar arasında enfeksiyon, kanama, anesteziye bağlı reaksiyonlar ve ameliyat sırasında kullanılan metal donanımın (çubuklar, vidalar) gevşemesi veya kırılması gibi sorunlar yer alabilir. Daha ciddi ancak nadir görülen riskler arasında omurilik veya sinir hasarı nedeniyle uyuşukluk, güç kaybı veya felç gibi nörolojik komplikasyonlar bulunur. Ancak modern cerrahi teknikler, nöromonitorizasyon (sinir izlemi) ve deneyimli cerrahi ekipler sayesinde bu riskler minimalize edilmeye çalışılır. Hastalar ve aileleri, ameliyat kararı vermeden önce tüm bu riskler hakkında doktorlarıyla detaylı bir şekilde konuşmalı ve bilgilendirilmelidir.
Skolyoz Hastaları Nelere Dikkat Etmeli?
Skolyoz ile yaşayan bireylerin günlük yaşam kalitelerini artırmak ve omurga sağlıklarını korumak adına dikkat etmeleri gereken bir dizi önemli nokta bulunur. Bu önlemler ağrıyı azaltmaya, eğriliğin ilerlemesini yavaşlatmaya ve genel iyilik hâlini desteklemeye yardımcı olabilir. İşte skolyoz hastaları için pratik öneriler:
- Doğru Duruş Alışkanlıkları Edinin: Günlük aktiviteler sırasında (oturma, ayakta durma, yürüme) omurganın doğal eğriliğini korumak esastır. Uzun süre aynı pozisyonda kalmaktan kaçınmak ve düzenli aralıklarla mola vererek hareket etmek büyük önem taşır. Özellikle masa başında çalışan veya ders gören kişilerin, ergonomik bir çalışma ortamı oluşturması, sandalye ve masa yüksekliklerini doğru ayarlaması faydalıdır. Bilgisayar ekranının göz hizasında olması, ayakların yere tam basması ve sırtın desteklenmesi gibi detaylara dikkat edilmelidir.
- Ergonomik Yatak Seçimi ve Uyku Pozisyonu: Omurga sağlığını destekleyen, orta sertlikte bir yatak tercih etmek önemlidir. Çok yumuşak yataklar omurganın çökmesine neden olabilirken çok sert yataklar da vücut hatlarına uyum sağlayamayarak rahatsızlık yaratabilir. Uyku pozisyonu olarak sırtüstü veya yan yatış genellikle daha rahattır. Yan yatarken dizler arasına, sırtüstü yatarken ise diz altına ince bir yastık koymak omurgayı destekleyebilir. Yüzüstü yatış, omurga üzerinde baskı oluşturabileceği için önerilmez.
- Ağır Yük Kaldırmaktan Kaçının: Ağır nesneleri kaldırmak, omurga üzerindeki baskıyı artırarak mevcut ağrıyı tetikleyebilir veya eğriliğin kötüleşmesine neden olabilir. Eğer yük kaldırma kaçınılmazsa, dizlerden bükülerek çömelme pozisyonunda ve sırtı dik tutarak kaldırmak gibi doğru teknikler kullanılmalı, mümkünse yardım istenmelidir. Yükü her iki ele eşit dağıtarak taşımak da önemlidir.
- Sağlıklı Kilo Kontrolünü Sağlayın: Aşırı kilo, omurga üzerinde ek bir yük oluşturarak skolyozun semptomlarını kötüleştirebilir, ağrıyı artırabilir. Dengeli beslenme alışkanlıkları edinmek ve düzenli fiziksel aktivite ile sağlıklı bir kiloyu korumak, omurga sağlığı için kritik bir adımdır.
- Doktorunuzun Önerdiği Egzersizleri Düzenli Yapın: Uzman bir fizyoterapist veya doktor tarafından kişiye özel olarak hazırlanan egzersiz programları, omurga çevresindeki kasları güçlendirerek ve esnekliği artırarak eğriliğin ilerlemesini yavaşlatmaya veya durdurmaya yardımcı olabilir. Yüzme gibi omurga üzerindeki baskıyı azaltan sporlar da oldukça faydalıdır. Ancak omurgaya aşırı yük bindirecek veya ani bükülmeler içeren ağır sporlardan kaçınılmalıdır. Egzersizlerin düzenli ve doğru teknikle yapılması, Skolyoz tedavisinin başarısı için hayati öneme sahiptir.